Ali Bademci
Adanalılar ve eğitim câmiası Necdet Özkaya’yı yakından tanırlar; birçok yetişmiş ülkücü üzerinde emeği vardır; benim de ustamdır. Uzun yıllar Türkçüler Derneği ve Adana Kültür Derneği’nde beraber çalıştık; sürekli okur, okuduklarını bizlerle paylaşmaktan zevk alırdı; en muhabbetli müritlerinden olduğumu söylemeliyim; çünkü hâlâ onu dinlemekten hiç usanmadım. Yönetim kurulumuzun değişmez sîmaları, Başkan Necdet Özkaya, Yönetim Kurulu’nda rahmetliAhmet Sofuoğlu, rahmetli Ayhan Aksu, Şehid Tevfik Pampal, Darendeli ticaret erbabından Mehmet Turgut ve ben, Ali Bademci. Demek ki bizim yönetimden üç arkadaşımız Hakk’ın rahmetine kavuşmuş üçü de yaşıyor. Yaşayanlara Allah uzun ömür versin.
Aradan tam kırk altı yıl geçti, bir ömür! Bendeniz, ilk öğrencilik yıllarımda, İstanbul-Ankara dolaştıktan sonra hiçbir okulda barınamadığım için Adana’ya “olay yok” diye gelmiştim. Her gün elimde içi kitap dolu bir torba ile derneğe gelir Neşet Ağa’nın nefis çaylarından en az on bardak içer hazirûn ile sohbet ederdim. O yıllarda “Bizim Anadolu” çıkardı, burada gün aşırı yazardım; ara sıra da Atsız Beğ’in Ötüken’inde de! Ders çalışmazdım; ama her yıl da sınıfımı geçerdim; birçok dost benim öğrenci olduğumu da bilmezdi! Yaşıtlarım, kendileri ile oturup kalkmadığım için sitemde bulunur elimdeki kitap torbası ile de alay ederlerdi. Çünkü o zamanda enerjik kuşak fikir fukarasıydı. Doğrusu günlük ve süreli yayın olarak okuyacak bir şey bulmak da pek zordu; şimdiki imkânların milyonda biri yoktu!
Aradan epey zaman geçti. Lâkin ülkedeki terör eylemleri huzurumuzu iyice bozmaya başlamıştı. Bir üniversite hâline gelen Türkçüler Derneği siyasetin de kafasını karıştırıyor “O Güçler” in empozeleri ile dernekte oluşturulan birlik ve beraberlik ortamı dağıtılmak isteniyordu. Bu husus Türkeş Bey’e bile intikal ettirilmişti. Zaten “O Güçler”dediklerimiz, hiçbir zaman içimizden çıkmadı, dâima ortalığı karıştırdılar ve sonunda bizi zindanlara attılar; kalem tutan ellere kelepçe bağladılar, yüreğimizi dağladılar!
Hocam Necdet Özkaya MEB. Bünyesinde bürokrat olarak Ankara’ya taşındı ve çok başarılı hizmetlerde bulundu.Tevfik Pampal şehid edildi, şahsiyet âbidesi, ilk il başkanlarımızdan Ahmet Sofuoğlu bir kazaya kurban gitti, “Şeyhim-Âilem-Ağabeyim-Babam-Arkadaşım” Ayhan Aksu bizimle beraber 12 Eylül depremini yaşadıktan sonra iki yıl evvel dünyayı terk ederek ebedî âleme uçtu! Darendeli Mehmet Turgut kaldı; o da hâlâ ticaret adamı, işine devam ediyor, ara sıra görüşürüz! Üç sene evvel Adana Acıbadem’de Baypas ameliyatı olacağım dakikalarda “Necdet Özkaya Ali Bademci’yi arıyor” diye bir anons sesi duyuldu; vefâ buydu işte! Kendisi de o günlerde “Akciğer Ameliyâtı” olmuş, henüz sağlığına bile tam kavuşmamıştı.
Gerçekten “Geçmiş zaman olur ki hayâli cihân değer”! Heyhat bir ömür bile tükendi! Türkçüler Derneği’nden saat kaç ise, en son biz çıkardık; mütalaa yolda devâm ederdi. Hocanın bir kırmızı bisikleti vardı; onunla evinden çıkar, okula da gider, ders durumuna göre erken veya geç mutlaka öğleden sonra mekâna gelirdi. Eve giderken bir eli ile bisikleti sürükler diğer elinde sigara yine mevzua devâm ederdik! Evlerimiz yakın olduğu için bu durum yıllarca sürdü. Yirmili yaşlarda bu yol sohbetlerinde şahsen çok şey öğrendim; hayat, ufuk, kitap, defter, ülkücülük, milliyetçilik, Türkçülük işte bizim yıllarımız!
Hoca, 1977’de başlayan iç savaşta görevi gereği Ankara’da idi. Adana’da ise gencecik değerler, tâze fidanlar bir bir devriliyordu! 1976’da benim Hergün’lü yıllarım başlamıştı; burası da kısa sürede bir mektep olmuştu. ÖnceTevfik Pampal, sonra kardeşi Yavuz Özkaya şehid edilmiş; diğer kardeşi Oğuz’un ise bir gözü kör edilmişti ve daha niceleri! 1980 geldi Çayçı Neşet, Ayhan Aksu bizler işkenceyi boyladık ve uzun zaman işinden olmuş, sokakta kalmış insanlar olarak yargılandık; Hocam iyi ki Ankara’da imiş!
Türkeş Bey deprem sonrası politika düdüğünü çaldığı zaman câmia gerçekten bunalımda idi; elbette “Galip Erdem İsyânı”nından o da etkilenmişti. Bu çok masum bir hareketti; lâkin yıllar sonra bu başkaldırının bir hatâ olduğunu anlayan yegâne dâvâ adamı de Necdet Özkaya’dır; çünkü 2002 Genel Seçimleri’nde merkez yoklaması ile liste başı olarak Adana’dan milletvekili adayı gösterilmiş, seçilecek oyu aldığı halde parti barajı aşamadığından hocam da vekil olamamıştır. Genel Merkez o kadar isâbetli davranmıştı ki Necdet Hoca bu tarihten sonra sanki kadrinin anlaşıldığını düşünerek hiç hatâ yapmadı; dâima partinin ve fikirlerinin sağlam savunucusu tâkipçisi oldu. Birlikte olduklarının bazılarının hâlâ bu hatâlara devâm ediyor olması gerçekten çok üzücüdür.
Necdet Özkaya Hocam o günden beri bozulan sağlığının da farkına vararak köşesine çekildi; üç ayda bir Adana’ya gelir ve eski dost ve arkadaşları dolaşarak “Aman ha MHP-İlle de Cumhuriyet ve Atatürk” tembihinde bulunur tekrar Ankara’ya döner, yaz mevsimini ise oksijeni bol yazlık mekânında geçirir.. Son iki gelişinde çok nefis sohbetler ettik; yine okuyor ve daima düşünen bir adamdı. Son gelişinde hepimizin yaptığı hataları ben sormadan bir bir anlattı. Bizlerle dâima övünüyor ve kitaplarımızdan görüşler aktarıyordu; demek ki “”Hoca” dâima bizimle beraberdi.
Hangi sebeple bilmiyorum ama kendilerine “Hocam bu Necib Fazıl’ı ne yapacağız” diye bir sordum; “Hiç sorma, keşke hiç tanımamış ve hiçbir şeyini okumamış olaydım.” dedi ve şu meşhûr “Sakarya”yı masaya yatırdı! Beraber yorumladık, o ne edebiyattan siyasete geçişti; ne kuvvetli bir muhakeme idi; o ne harikûlade Mustafa Kemal ve Millî Mücadele’ye büyük şükrandı! “Görüyorsun değil mi “diye de ilâve etti! Şimdi bizim şaşkın kafalar “Sakarya” deyip duruyor; dikkatle bir daha okur musunuz? Allah Hocama sağlık ve ömür nasip etsin; ne olur bu konuşmalara devâm edelim! Ve bu satırları da sakın hâtıra yazısı sanmayın! Elbet yaşadığımız zamanın ve “Mevzuu”un farkına varamıyoruz; olaylar ve hayat hızlı seyrediyor; bu sür’ate hâfıza yetişemiyor! “Vukuu” anında farkında olursak her şeyi halledebiliriz; lâkin insan zekâsı bir anda bunu kavrayamıyor; duygular ve heyecan buna engel oluyor! İşte akıl burada kendini gösteriyor; ama o da bizde çok eksik; ancak iş işten geçtikten , ”Amcalar” bayrağı diktikten sonra farkına varabiliyoruz! Hocam ne diyor, ”İlle de MHP-Muhakkak Cumhuriyet ve Atatürk!”
Sağlıcakla kalın.