
Ergun KAFTANCI
İKTİDAR olmak için nelere dayandıklarını görün…
Bir, duygu sömürüsü…
İki, dincilik…
Üç, yoksulluk…
Bu üçünü de siyasal egemenlikleri için dayanak olarak kullanıyorlar…
Bir, duygu sömürüsü…
İki, dincilik…
Üç, yoksulluk…
Bu üçünü de siyasal egemenlikleri için dayanak olarak kullanıyorlar…
……………………….
Sonradan lider haline getirdikleri muhterem, şiirle mesaj verip bölücülük yaparak rejimi değiştirmeye kalkınca yargılandı ve içeri tıkıldı. İşte o günden bu yana, mağdur ve mazlum ve rolü oynamaktan ne o, ne tayfası vazgeçti…
Sonradan lider haline getirdikleri muhterem, şiirle mesaj verip bölücülük yaparak rejimi değiştirmeye kalkınca yargılandı ve içeri tıkıldı. İşte o günden bu yana, mağdur ve mazlum ve rolü oynamaktan ne o, ne tayfası vazgeçti…
O rol sürdürülüyor…
Her yerde, her alanda ve herkesin duyacağı tonda “Mağduruz, mazlumuz” diye bağırıp duruyorlar…,
Bunlar mağdur ve mazlumsa tutukladıkları ve yıllardan beri cezaevinde yaşamak zorunda bıraktıkları, suçsuz oldukları ise ancak sonunda ortaya çıkan Balyoz ve Ergenekon damgalı askerler ve siviller ne?
Sanki hiç mağdur ve mazlum görmedik…
………………………… ….
AKP’ye ne tarafından bakarsanız bakınız, içerisinde mağdur ve mazlum göremezsiniz ama baskıyı, işkenceyi ve zulmü görürsünüz…
İnsan hem hırsız, hem mazlum olur mu; hem kindar, hem günahsız?
Halkın ve devletin sırtından geçinip karun gibi zengin olacaksın -kulakları çınlasın Numan Kurtulmuş’un– her istediğine kavuşacaksın, kâşanelerde oturacaksın, torun torban her çeşit nimetten sayende yararlanacak, sen mağdurum diye yırtınacaksın; kim inanır senin mağduriyetine (!)…
Yurttaşları sebepli sebepsiz karakollara çekeceksin, işkence yapılmasına göz yumacaksın, sudan sebeplerle yargılanmalarını sağlayıp içeri atacaksın, sonra da mazlum tavrı takınacaksın…
Sen zalim değilsin de içeriye tıktıkların mı zalim!?
Bu bir…
…………………………
Gelelim ikincisine; ortak olup cemaat adını verdikleri grubu paralel devlet haline soktukları günden beri, dinsel toplulukların hepsinden daha radikal çizgiye yerleşerek dincilik yapmaktan kendilerini alamadılar…
Gelelim ikincisine; ortak olup cemaat adını verdikleri grubu paralel devlet haline soktukları günden beri, dinsel toplulukların hepsinden daha radikal çizgiye yerleşerek dincilik yapmaktan kendilerini alamadılar…
Hâlâ devam…
Memleketi imam hatip moduna bağladılar…
Nitekim kerime hanımefendi ikrar etti, devletin imam hatip mezunlarının eline geçtiğini söyleyerek mutluluğunu açıkladı; şu vurgulamayı da yaptı:
-İmam hatip, bir fikir değil aksiyondur…
Başından beri organizatörü de Tayyip Bey mi acaba?
Devleti, cemaatle el ele vererek imam hatiple dolduranın ve buna icazet verenin kimler olduğunu hâlâ mı anlamadınız!?
Dikkatli bakarsanız görürsünüz, dinciliği en üst perdeden sürdürüyorlar.
…………………….. …..
Üçüncüsü ise insanları siyasal iktidara miğdelerinden bağlamak…
Üçüncüsü ise insanları siyasal iktidara miğdelerinden bağlamak…
İşsizliği umursamıyorlar. Açlık ve yoksulluk sınırının yükselmesini gam etmiyorlar. Onlara sorarsanız pahalılık söz konusu değil, enflasyondan şikâyet etmiyorlar. Ticaret dengesinin bozulmuş olmasını önemsemiyorlar, sınai üretim gerilemiş, tarım bitmiş, sanayici sıkıntıya düşmüş, kredi konusu sorun olmuş, hepsini olağan ve geçici sayıyorlar…
Kafalarında yer eden hinoğlu hinlik bu; sorunlar sürmeli ki canı yanan iktidara sığınsın, nemalansın, sorunlarından kurtulsun…
“İnşaat sektörü olmazsa olmaz” diyerek müteahhitlere TOKİ üzerinden kıyak üstüne kıyak yapan siyasal anlayış, fukaranın kapısı önüne kömür çuvallarını yığarak, kolilerce yiyecek vererek, para dağıtarak önemli bir kesimi miğdesinden yakalamayı sürdürüyor…
AKP iktidarının siyasal hayatımıza musallat ettiği oy avlama yöntemi bu üç malzemeden ibarettir değerli okurlar.
Hiç unutulmasın; AKP’nin temel felsefesi de bu malzemenin üzerine bina edilmiştir…
* * *
ÜÇ binden fazla emniyetçiyi emekliye sevk etme hazırlığındalar…
İfade edilen neden, kadrosuzluk…
Oysa kadrosuzluk değil; gerçek neden bir şüphe; “Bunlar cemaat yanlısı olabilirler”…
Emniyette 3 bin polisi istihdam olanağı yok diyorlar ama yeni 40 bin kişiyi polis teşkilatına almaya hazırlanıyorlar. Kadro, yeni alınacaklar için var cemaat şüphelisi söz konusu olunca, yok…
………………………… ..
“Polis devleti” kurarken başka ne yapabilirlerdi…
Önce İç Güvenlik Yasası’nı çıkarıp polisi “Bozacı” yaptılar, şimdi de polis sayısını artırıyorlar…
Devlete ait kurum ve kuruluşların hemen hepsinde dümen aynı; iktidara merbut olmayanlar, kadrosuzluk yüzünden ya terfi edemiyor, ya tamamen dışlanıyor.
………………………… ..
Tayyip Bey‘in de, Ahmet Bey‘in de hemen her söylemi ve her eylemi, ayrıcalık esaslı, hepsi toplumu ayrıştırıyor…
Bu kadar çağrıya rağmen, eskiden varolup da kaybolan kardeşlik, birlik ve beraberlik neden bir türlü gerçekleşmiyor diye düşünmek lazım…
Bu ayrıştırma operasyonu sürerken kardeşlik, birlik ve beraberlik sağlanabilir mi!?
Ahali sihirbaz değil ki…
Zaten sihirle mihirle olacak iş değil birliktelik; iktidarın soytarılığını ortadan kaldırmadan birlik çizgisine gelebilmemiz mümkün olmayacak.
………………………… .
Kadrosuzluk gerekçesiyle emekliye sevkedilecak polisler, yürütmenin durdurulması için yargıya başvurmalı…
Kimsenin hak ve hukuku egemen güçler tarafından ve de siyasal çıkar için ortadan kaldırılamaz.
Yargı, iktidara bu konuda da ders vermeli!
* * *
AK SARAY‘ın kapısını, yurttaşlarından önce Papa Francis‘e açtı.
O kâşaneyle ilk tanışan Papa oldu; Tayyip Bey maliyeti masraflarıyla birlikte 20 milyar lirayı aşan mekânı ilk ona gösterdi…
Papa’nın adı ülkeden ülkeye değişiyor, kimi ülkede Francesko diye anılıyor. Adamın ruhanilik dışında bir de siyasal kimliği var, Vatikan kıç kadar bir ülke ama bir devlet başkanına sahip, o da Papa…
Papa, Ermeni devletinin ve Avrupa’daki Ermeni Lobisi’nin sıkıştırması üzerine düzenlenen dinsel etkinliğe bir süre dayandı ama sonunda pes etti, âyine katıldı ve Türkiye’de 1915’de yaşanan mukateleyi soykırımı olarak niteledi…
Ak Saray’ın kapılarını yurttaşlarından önce Papa’ya açan Tayyip Bey, bu olay üzerine ne düşünüyor bilemiyoruz. Çünkü her konuda konuşmayı seven ve siyasal söylemleri kendi üslûbu içerisinde yanıtlamayı tercih eden
cumhurun başı, nedense bu konuda suskun kalmayı yeğledi…
Dinlerin kardeşliği‘ne gönülden inanmış biri ya…
Jesti, Ermenistan’ı sevindirmiş olabilir…
Milletimizi mi…
Anlayın artık, kurcalamayın!