Ali BADEMCİ
Bazen insanın kafasında o kadar bol malzeme oluşuyor ki, ne yazacağına karar veremiyor; Türkiye bu, her taraf mukallid insanlarla dolu! Medya kıvırma meydanı, dik duranlar azdır; bazıları da dik durduğunu sanan veya öyle reklâm yapan akıldanelerdir! Sanırlar ki kendilerinden başka düşünen insan yoktur; bir de etraflarına bakarlar ve besmele edebiyatı ile kendilerinden olmayanları yanlarına çekmeye çalışırlar! Bu tipler genellikle İslâmcı çevrelerde boldur; Paralel Yapı adını kullanıp da kendimi birileri gibi konuşmaya ve yazmaya zorlamıyorum; elbette bu iş hikâye; yutan yutar yutmayan da yutmaz! Bunların esas ünvânı “Hocaefendi” veya “Gülen Cemaatı”! Her kitabımın yayınlanışında ellerinde bulunan medya imkânlarından yararlanarak çok güzel bir tanıtım yazısı yazarlar. Bu yazılar gerçekten ciddî bir inceleme mahiyetindedir ve kesinlikle kitabı okumuşlardır. Bu bakımdan takdir etmek lâzım; incelemelerde şahıslarla ilgili bilgilerde hatâ yaparlar ya, çok önemli değildir. Meselâ şahsımı 2008’de “Akademisyen” ilân etmişlerdi, düzeltme ihtiyacını duymadım; çünkü o güzel çalışmada bu kadar da hatâ olur! Ülkücü tanıtma sayfaları gibi kuru ve inandırıcılıktan yoksul değillerdir; neme lâzım haklarını verelim okuyorlar ve araştırıyorlar!
Geçen yıllarda bana STV’den program teklifi gelmişti; çok hayret etmedim, çünkü Hükümet’in TRT’si de bunun yaptığı gibi yandaş TV’lerde de oldum. Aldırmam ve mesele etmem; bu bakımdan MHP’liliğim ve Ülkücülüğüm de ilmî çalışmalarda bahis konusu edilmediği için programlarda da bu işe çok itinâ gösteririm; üniversitelerde öğrencilerin katiyen siyasete bulaşmamalarını özellikle tavsiye ederim. İşte bu minval üzere talepte bulunan adı pek güzel olan cemaat görevlisine 2008’de”Benim fikirlerim ve duruşum genel sizin yayın politikanıza uygun düşmez, ekmeğinizden de olmayın. Üst makamlarınıza danışın öyle gelin.” dedim, gittiler geri gelmediler, mesele anlaşılmıştı. İçlerinde bir sürü tanıyanımız vardır; kıymet verirler ama kendilerinden başkalarının da öne çıkmasını istemezler. Yandaş medya da birçok meseleyi bilmediği için ara sıra bizim dükkâna düşerler; şu TRT Avaz gibi!
Bu sene cemaate karşı o menfur gözaltı ve tutuklanma hâdiselerinde de birkaç yazı yazdım ki, hoşlarına gitmemiş olabilir; çünkü ve mutlak surette kendi stillerinde olan insan aradıklarını eskiden beri biliyorum; içlerinde pek kıymetli arkadaşlarımız vardır, fakat gerçekten bunlar “Cemaat” ruhuna pek bağlı insanlardır. Öyle zaman zaman solcularla düşüp kalkmaları, hristiyanları sevmeleri hep hikâye ve aldatmacadır, şu takiyye denen cinstendir.
Geçen sene Eylül’de “Suriye” kitabım çıktığında İstanbul Kitap Fuarı ekinde ciddî bir incelemelerini okudum ve pek memnun oldum. O günlerde Suriye uzman muhabirleri benden randevu istedi ve isteklerini yerine getirdim. Onbeş gün sonra arkadaş çanta dolu âletleri ile geldi ve beş-altı saat bir ropörtaj yaptık, dünya kadar da resim çektiler, gidiş o gidiş ne röportaj yayınlandı ne de bir haber çıktı. Belli ki özellikle Ekrem için yazdığım yazıdan pek alınmışlardı; çocukça bir sansür! Halbuki hergün ileri demokrasi fetvaları veriyorlardı; doğrusu bir mânâ veremedim! Görevli arkadaşa 2008 olayını anlattım da güldü ve çok da inanmadı! Anladım ki herkes tâlimat üzre hareket ediyor ve görüşleri kendi endazelerine uydurmak istiyor, ne yazık ki buna da fikir hürriyeti diyorlar! Bizim gibi tezgâha sığmayan da çoktur tabii! Uğraşacak kimse bulamazsak kendi fikirlerimizi eleştiririz!
Güvenilir görsel ve yazılı medyanın da Hükümet ile inişli çıkışlı işleri olduğu muhakkak; istenildiği kadar reytingi yüksek bir program oluşturun mutlaka emir demiri kesiyor! Anlayacağınız Türkiye’de kuvvetli fikirler ve anlatımlardan herkes korkuyor ve menfaat sâiki ile pek ürküyor. İleri demokratik ülkelerde böyle bir şey yok; fikir üretmek ve sosyal politikalar ortaya koymak kolay bir değildir. Elbette komplo teorileri ve tadı-tuzu olmayan güya stratejik tahminlere herkesin karnı doymuştur, toplum teori üretiminden ziyâde pratik istiyor. Hiç bilmediğin konularda tahmin yapar da komplolar üretirsen Hükümet gibi ortada kalışın! Bu akıl ve fikir fukaralığı bizde 1960’dan sonra, İmparatorluk kuşaklarının son bulmasından sonra başladı. Daha evvel yanında kelime etmeye korkulacak devler vardı; şimdi nerede Peyami Safa’lar, Kabaklılar, Gözeler !
Yatıp kalkıp Atatürk ve Cumhuriyete küfreden TV’leri de kimse seyretmiyor, yazılarının da okuyucusu yoktur. Kendi paraları ile korsan bastırılan kitaplara da kimse itibar etmiyor. Elbette siyaset fikirleri kullanıyor, bu hususu fikir adamları değil siyasetçiler yerine getirmelidir. Bir insan hem fikir hem de siyaset üretemez, bu gerçeğin farkına varmak ve ona göre ölçülü hareket etmek lâzımdır. Her medya organının mutlaka bir yayın ilkesi vardır; fakat netice itibariyle fikirler sahiplerine âittir ve muzurluk taşımadıktan sonra yayıncının buna müdahale hakkı yoktur. İşte bu yüzden donanımlı siyasetçi yetiştiremediğimiz gibi fikir sahibi aydınlarımız da azalmaktadır. Evet size siyaset dışı bir yazı; bu ortamda olur mu demeyin okuyun sonra karar verin.
Yine sağlıcakla kalın.