
Ergun KAFTANCI
ERMENİLERDEN özür dilemeye kalkan aklın sahibi, kiliselerde yapılan âyinlerden birine katılsaydı, komşumuz ülkeye daha fazla yaranırdı.
Şu da bir gerçek; 1915 mukatelesinde hayatını kaybeden altı yüz bin Osmanlı’nın kanı 2015 yılına kadar yerde kalmış, kimseye gam değil…
O akıl, özür dilemek suretiyle Ermeni duygularını sulamış olarak da dış dünyada itibar (!) bulurdu…
AKP iktidarının -sözde- bir milyon Ermeniyi katlettiğimiz iddiasına güç kazandırmak gibi bir görevi mi var; tarihe o misyonla geçmek için neden debelenip duruyor!
Vandallar tarafından hunharca şehit edilen kardeşlerimiz için her yıl aynı tarihte mevlit okutmayı dahi aklına getirmeyen zihniyete, PKK’ya yaklaştığı gibi Ermeniyle de yakınlaşması herhalde çok yakışıyor…
…………………….. ..
Şu da bir gerçek; 1915 mukatelesinde hayatını kaybeden altı yüz bin Osmanlı’nın kanı 2015 yılına kadar yerde kalmış, kimseye gam değil…
O akıl, özür dilemek suretiyle Ermeni duygularını sulamış olarak da dış dünyada itibar (!) bulurdu…
AKP iktidarının -sözde- bir milyon Ermeniyi katlettiğimiz iddiasına güç kazandırmak gibi bir görevi mi var; tarihe o misyonla geçmek için neden debelenip duruyor!
Vandallar tarafından hunharca şehit edilen kardeşlerimiz için her yıl aynı tarihte mevlit okutmayı dahi aklına getirmeyen zihniyete, PKK’ya yaklaştığı gibi Ermeniyle de yakınlaşması herhalde çok yakışıyor…
……………………..
Sadrazamın özür dilemesini eski büyükelçi şimdiki AB Bakanı Volkan Bozkır engelledi. Yapılan âyine onun yerine katıldı, âyinden sonra da gazetecilere demeç (!) verdi:
-Ermeni kardeşlerimizin acılarına saygı duyuyoruz…
Volkan, âyine katılmayı ödemesi gecikmiş bir borç saydı ve Ermenilere gönül kapılarının açık olduğunu söyledi…
Böylece milli onurumuza kan doğradı, dış itibarımızı da çöpe salladı…
………………………..
Ne din, ne kan birlikteliğimiz var…
Ermenistan’daki Ermeniler’den ve diasporadan bahsediyorum; Volkan Bozkır ikisini de kardeş belledi…
Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı Ermenileri, aynı toprakta, aynı havayı teneffüs ederek yaşadığımız ve daha önemlisi aynı kaderi paylaştığımız için kardeş ilan edebiliriz ama düşmanlık besleyen diasporayı da, Erivan Ermenisini de içimize sindiremeyiz…
Sindirmemiz için hem AKP’li, hem Volkan Bozkır olmamız lazım!
İkisi de olamayız!
* * *
16 NİSAN‘da kaleme aldığım yazımın başlığı “Memleketin hali” idi…
Bitirirken şöyle demişim:
“İyi (!) haberler de var….
Cumhurun başı otursun diye ek rezidans yapılıyor; ailecek günü orada yaşayacaklar…
Gazeteler yazdı, hamamı bile altın kaplı mozaikle döşeniyormuş…
Güle güle otursunlar, bol bol yıkansınlar…
…………………….. ………
Bir noksan var, onu da min gayrı haddin hatırlatayım…
Beştepe’deki saraya bir de altın işlemeli TAHT yaptırsınlar…
Yeminle söylüyorum, tek adam olma heveslisine çok yakışır!”
…………………….. ………
“Taht sözcüğünü gündeme ben taşıdım” demiyeceğim, zira övünmek gibi bir alışkanlığım yok. Havuzdan beslenen tasmalı gazeteler hariç, dünkü gazeteler yazdı; habere bakarsanız Çenkelköy’deki Vahdettin Köşkü‘ne ipek kumaşla kaplı ve 24 ayar altın varakla bezenmiş bir taht yaptırılmış…
Sırf gürgen ağacından…
Osmanlı döneminin çekyatı sanki, upuzun…
Padişah hazretleri yorulduğunda uzanabilsin diye…
Bu taht için kim bilir kaç lira ödendi…
İsraf sürüyor ve Tayyip Bey‘in bitmek tükenmek bilmeyen istekleri önlenemiyor.
Vahdettin Köşkü’nün yenilenmesi için tam 200 milyon lira harcanmış. Milyonu eski paraya çeviremeyenlere kolaylık olsun diye söylüyorum, tam 200 trilyon lira…
O parayla bu ülkeye ve insanlarına yararlı çok işler yapılabilirdi…
Muhalefetin vaadlerine “Parayı nereden bulacaksınız” diye karşı çıkan Maliye Bakanı dahil ne kadar ekonomiye ağzı yatkın iktidar mensubu varsa hepsine verilecek cevap şudur:
-Muhteremin saray ve saltanat tutkusu nedeniyle harcanan paralar var ya, onların önü kesilecek, hepsi halka hayırlı işlere yatırılacak…
Kısacası, israfın önünü aldınız mı paranın bir kısmını sağlamış olursunuz… Devletin her yerine bulaştırılan israfın tamamı önlendiğinde ise kaynak bulundu demektir; gelsin paralar, başlasın yatırımlar…
Yatırım demek üretim demek; üretim demek ekonominin canlanması demek; refahın yüzünü göstermesi demek, gelir dağılımının hakça olması demek…
Bütün bunları ne kafaları alıyor, ne gönülleri…
…………………….. …….
Siyasal iradeye merbut bir Diyanet İşleri Teşkilatı’nın başındaki zata bir trilyon liraya -bugünkü parayla milyon– değerinde lüks otomobil alırsanız, israfa katılmış ve Cenab-ı Allah’ın yolundan sapmış olursunuz…
Diyanet İşleri Başkanı muhterem, üstelik de bilim adamı; aklının ve gönlünün siyasetçinin aklından ve gönlünden farklı olması gerekmez mi…
* * *
SEÇİME kadar sabredin, hakkınızı aramak için sakın sokağa çıkmayın…
Binbir suç isnadıyla yakanıza yapışırlar…
Tokat Zile’de hidroelektrik santral kurulmasını istemeyen halkın protesto gösterisine katılan birçok yurttaş gözaltına alındı. İsnat edilen suçun sayısı ise dokuz. Yakıştıra yakıştıra bu kadar suç yakıştırılmış; istenen ceza ise kişi başına 25 yıl hapis…
-Hoooppp Türkiye, nereye koşuyorsun kardeşim, hak ve hukuk arıyorsan biraz daha sabır…
Evet sabır…
Şu seçim hele bir yapılsın bakalım…
Gerisi Allah Kerim!