Ergun KAFTANCI
EYYY dönemi sürüyor…
Tayyip Bey, şu ya da bu nedenle birine, bir kuruluşa, Esed’e, Sisi’ye ve daha nice kızdığı insana lâf yetiştirirken besleyip büyüttüğü öfkesini gizlemek için muhatabına “Eyyy” diye seslenme alışkanlığından kurtulamadı…
“Eyyy” muhteremin ağzında kamuflaj malzemesi…
Öfkesine çektiği örtü…
En son Avrupa Birliği‘ne soykırımı konusunda karşılık verirken de “Eyy” diyerek girdi lafa:
-Eyyy Avrupa Birliği askeri arşivimizi de açmaya hazırız…
AB’den ne cevap verildi bilmiyoruz…
İster misiniz onlar da Tayyip Bey’i taklit etmiş olsun:
-Eyyy Tayyip Erdoğan, aç da görelim…
……………………………..
-Eyyy Kılıçdaroğlu, parayı nereden bulacaksın parayı…
-Eyyy Erdoğan, ben hesap uzmanıyım; ülkede hesap kitap bilen 10 adam varsa biri de benim, parayı bulurum…
-Eyyy CHP’nin genel müdürü, vaatlerinin birini bile yerine getiremezsin…
-Eyyy saray düşkünü muhterem, parayı yutan sarayın var ya, oraya yaptırdığın harcamaları keseceğiz, böylece israfı önleyeceğiz, al sana para.
-Eyyy Kılıçdaroğlu, gülerim sana, kah kah kah…
-Eyyy Erdoğan, bana güleceğine kılıktan kılığa soktuğun Davudoğlu’na gül…
Modaya uyuyor ve “Eyyy millet” diyorum “Dikkatli ol, 7 haziranda oy’una sahip çık, fosil haline gelen AKP’den de ülkeyi kurtar…”
Gelecek kuşağın huzurunu sağlamak için posa haline gelmiş iktidarı yolcu etmek hepimizin boynuna borçtur eyyy millet!
* * *
ADI önemli değil; Ahmet, ya da Mehmet…
Ali ya da Veli..
Tertemiz, pırıl pırıl bir Türk çocuğu…
Onu tanıyın, iyi bakın, çünkü onun şahsında milli duygu ve düşüncelerle büyüyen, toplumun değerlerini sahiplenen, geleceğimizi emanet edeceğimiz bir kuşağı göreceksiniz…
Yer Eskişehir…
Ahmet ya da Mehmet, Ali ya da Veli, arkadaşıyla caddede yürürken 23 Nisan dolayısıyla bir mağazanın astığı büyük ebattaki şanlı bayrağımız rüzgârla dalgalanıp yüzüne değiyor…
Duruyor, kararlı adımlarla bayrağa yürüyor, ucunu tutuyor ve üç defa öpüp başına koyuyor. Küçük olmasaydı, yani boyu yetişseydi mutlaka tamamını öpecek ve ona sıkı sıkıya sarılacaktı…
Sonra dönüyor, üç adım ötede bekleyen kız arkadaşının yanına gidiyor…
El ele yola devam ediyorlar…
Değerli okurlar; üç gündür sosyal medyada gezinen bu görüntü seyredenleri ağlatıyor ama arkamızdan gelen kuşağa güven beslememize de vesile oluyor…
Göndere Türk Bayrağı diyerek yıldızsız bayrak çekenlerin iktidar olduğu bir dönemdeyiz. Başımızda, teröristlerle kol kola giren bir irade var. Bu irade bayrağımızın indirilip yerine paçavralar çekilmesine karşı durmayan ve ses çıkarmayan bir iradedir. Bu irade herhalde şimdi, adı Ahmet ya da Mehmet, Ali ya da Veli olan bu çocuğumuzdan önemli bir ders almış olmalıdır.
Çocuklarımızı milli duygu ve düşüncelerle yetiştiren anaları, babaları ve öğretmenleri saygıyla selâmlıyor, şükranlarımı sunuyorum
* * *
MERKEZ Bankası Başkanı’nı karşısına alan, faiz indirimi yapması için zorlayan, hatta daha ileri giderek indirime yanaşmayan düşüncelere sahip olanları – İçinde ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan dahi var- hainlikle suçlayan Tayyip Bey’e ciddi bir yanıt da uluslararası şöhreti “Dr. Kıyamet” olan yatırım uzmanı Marc Faber’den geldi…
Faber, Başçı‘nın izlediği para politikasının doğru olduğunu söyledi…
Demek ki Tayyip Bey, para politikası gibi önemli bir konuda tıntın, yani bilgi sahibi değil…
Olsaydı kuşkusuz doğru yol izleyen Merkez Bankası başkanı ile PPK’daki uzmanları, faizi indirmediler diye hem de alenen hainlikle suçlamazdı…
* * *
MİLLETİMİZ devletin olanaklarını kendisi için kullanan, ailesini ön plana çıkararak önemli noktalara yerleştiren, yakınlarını, hısım ve akrabalarını iktidar olmanın nimetlerine kavuşturan cumhurbaşkanı görmedi…
Atatürk‘ten başlayarak Abdullah Gül‘e kadar biri bile, devletin gücünü kendisi, ailesi, yakınları, düşünce ortakları için kullanmaya kalkmadı.
Ulu Önder Atatürk, üzerindeki malın ve mülkün milletine intikal etmesi için vasiyette bulundu. Hatta vefatından çok önce de hepsini devletine terketti; Atatürk Orman Çiftliği bunlardan biridir.
Bu gelenek ve titizlik devam ettiriliyor mu?
Ne yanıt vereceğimi bilemiyorum…
En iyisi, durumu siz değerlendirin!
* * *
EĞİTİM de neredeyse tamamen muhafazakâr demokrat (!) anlayışın eline geçti. Bakırköy’deki bir okulun müdürü –adını mahfuz tutuyorum- 23 Nisan dolayısıyla bale gösterisi yapmaya hazırlanan çocuklara “Kültürümüzde bale yok” diyerek engel oldu…
İlçe Eğitim Müdürü de müdüre destek çıktı; kültürümüzde balenin olmadığını o da tescile kalktı…
Tüküreyim bunların kültür anlayışına…
Çocuklara fes giydiren, türbanla sarmalayıp gösteri yaptıran zihniyete tükürmekten öte ayılmaları için, ruhsal restorasyon da yapmak lâzım…
Hem de ivedi!!!