Hasan KÜLÜNK
Temel mesele “demokrasi ve özgürlükleri” istemek veya istememek tercihlerine göre kamplaşmak değil, bu kavramlara yüklenen mânâ ve beklentilerin farklılığıdır.
Düşünen, konuşan her münevver insan bu kelimelere farklı mânâlar yükleyip karınlarından konuşmuş oluyorlar.
Bu itibarla diyorumki bu konuda sözü, beklentisi, teklîfî olanlar namusluca evvelâ kelimelere yükledikleri mânâları açıklasınlar, sonra düşüncelerini ifade etsinler.
Zira özgürlük denilince ben Galata Köprüsü’nde balık tutmak veya Bostancı sahilinde mangal yakıp piknik yapmayı anlıyorum, bir başkası dağda silahlı müfreze kurup çevre köylerden haraç toplama hakkı anlıyor. Ne olacak özgürlükler verildi deyince. Ben olta takımını alıp köprüye gideceğim o keleşi alıp dağa gidecek.
Demokrasi deyince ben vekiller eliyle ülke yönetimine katılmayı anlıyorum, o ayrı bayrak ayrı dilde eğitim ve tabii her yerde kullanma hakkı anlayacak.
Tarif edilmemiş kelimelerle tartışmaya devam edersek katedecek bir mesafe yoktur. Boş kafaya sarık sararız. Hiçbir yere varamayız.
Berlin anlaşması hatta Gülhane Hatt-ı Hümayunu, Islahat Fermanı AB müktesebatı dahil ikiyüz yıldır önümüze konulan,önerilen,dayatılan ne derseniz deyin, ne kadar anlaşma reform varsa içindeki özgürlük, hak, hürriyet, azınlık hakları,vb kavramlar lügat manası dışında “Türkün olan ne varsa” (Hükümranlık hakkı dahil) elinden alma hakkı, hürriyeti olarak tasarlanmıştır.
1960 anayasasının getirdiği geniş hürriyetler 1970 lerde Türkiye’yi sokağa çıkılmaz hale getirmiştir. Keza aynı 1960 anayasası ve daha sonra Hazırlanan sendikacılık mevzuatı 1980 e geldiğimizde fabrikalarımızın %65i grevde olan bir Türkiye üretmiş. Her seferinde kurşunu kendi ayağımıza sıkmışızdır.
Sonuç olarak derim ki hak hürriyet reform yenilik vs, vb, ne kadar kavram kullanılırsa çok iyi tanımlanmalı sınırları ve muhteviyatı etraflıca tahlil edilmeli ve bu coğrafyada Türkün hükümranlık hakkı asla riske edilmeden çerçeveler çizilmelidir.
Hiçbir “hak ve hürriyet” Türk Milletinin geleceğinin garanti altına alınmasından daha ileri bir hak ve hürriyet değildir, olmamalıdır, olamaz.