Ali BADEMCİ
MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli dünkü İstanbul mitinginde milliyetçiliğin de particiliğin de hakkını verdi! İşte bu kadar; bu iş böyle olur ve adamın ağzının payı böyle verilir! Önünü ve arkasını boş zannedip heybeden atan Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın bütün açık ve gizli düşüncelerini ortaya koydu. Hırsızlığa, kanunsuzluğa, takiyyeye, milleti kandırmaya ve bunu yapanları Cumhurbaşkanı olarak tanımadığını haykırmıştır. Eminiz ki AKP avukatları harekete geçmiştir. İşte milletin de kanaati budur, herkesi dâvâ etsinler! Bahçeli hırsızlık yapan, PKK ile masaya oturanların şereften yoksun olduğunu haykırdı! Hay Allahına kurban olayım hemşehrim! Elbette “Vur vur inlesin ülkeyi satanlar dinlesin!”
Şu dehşet cümlelere bakın:
“Davutoğlu dün Ankara’da gaflete düşmüş ve bize devlet dersi vermeye kalkışmıştır. Suriye’deki terörist gruplara silâh sevk eden bir işbirlikçinin ve savaş çığırtkanının haddi değildir. Davutoğlu MİT tırlarıyla ilgili fotoğraflara casusluk diyor. Erdoğan bunun hesabını soracaklarını ifâde ediyor. Dahası ikisi birden MİT tırlarıyla Suriye’deki Bayır Bucak Türkmenlere yardım götürüldüğünü açıklıyorlar. Oysaki gerçekler tamamen farklıdır ve bu asılsız iddiayı Suriye Türkmen cephesi net ifâdelerle yalanlamıştır. Sayın Davutoğlu, gazete ilânlarıyla Başbakan aransa senin gibisi bulunamayacaktır. Şimdi doğruyu söyle, kimin silâhlarını, hangi odaklara vekâleten ve nerelere taşıyordunuz? Selefî gruplarla bağ ve bağlantınız tam olarak nedir? Türkmenlere yardım ettiniz de elinizi mi tuttuk? Türkmenlere şefkat ve merhamet konvoyu hazırladınız da önünüze mi geçtik? Siz kim, Türkmenlere yardım etmek kimdir? Haysiyet ve itibarın iki paralık edilmesinin altından nasıl kalkacaktır?”
Bugün birşey yazmaya gerek yok; konuşmayı dinlemeyenler parti sitesinde tam metini bulabilirler. Şu kalan dört günde Sayın Genel Başkanın bir hitabet harikası olan konuşmasını halka ulaştırmak ülkücülerin görevidir. Bir paragraf daha aktaralım mı? İşte iyi okuyun:
“Kara paracı İranlı’ya hayırsever dediler, yalan söylediler. Montaj, dublaj, piyes dediler, yalan söylediler. Yolsuzluk başka, hırsızlık başkadır dediler, yalan söylediler.17-25 Aralık’a darbe dediler, yalana battılar.
PKK’yla pazarlık yok dediler, sonra Oslo’da, İmralı’da, Kandil’de, Dolmabahçe’de hıyanet ortaklarıyla kareye girdiler, yalana çivilendiler. Camide içki içiliyor dediler, yalan attılar. Kabataş’ta başörtülü kardeşimize saldırdılar dediler, yalana tutsak düştüler. Tank yaptık, gemi yaptık, füze yaptık, helikopter yaptık dediler, yalandan medet umdular. Ecdat gemileri karadan yürütürken, bunlar hazineyi havadan, karadan, denizden yürüttüler, asla utanmadılar, sıkılmadılar. Ben bunlara boşuna yalancı, boş yere riyakar demiyorum. Bu nedenle yürüyüşümüzden ödleri patlıyor, canları sıkılıyor, yüzleri asılıyor. Hesap soracağımızı biliyorlar. Türkiye’nin son kalesi, Türk milletinin son siperi olduğumuzu unutmuyorlar. Biz yenilirsek, önleri açılacak. Biz sinersek, kendilerine gün doğacak. Biz pusarsak, vazgeçersek hiçbir kaygıları da kalmayacak. Öyle düşünüyorlar, ki haklılar. Öyle inanıyorlar, ki ilk kez doğru söylüyorlar.”
Konuşma yasağı saatine kadar Bahçeli bunların bütün pisliklerini bir bir ortaya dökmeli; ülkeyi nasıl uçurumun kenarına getirdiklerini daha sert beyanlarla ortaya koymalıdır. Halkımız kendine tercüman aramaktadır; öncü aramamaktadır. İşte kurtuluş reçetesi! Ve Ahd metni:
Bayrağımıza sahip çıkacak mısınız? (Evet)
Vatanımıza sahip çıkacak mısınız? (Evet)
Türkiye’mize sahip çıkacak mısınız? (Evet)
Geleceğimize sahip çıkacak mısınız? (Evet)
İşte bu kadar! Muhabbetle!