
Ali BADEMCİ
Bizde gazetecilik cehennem tellâllığıdır; akı kara göstermek, doğruyu eğriltmek, herşeyi magazin ölçülerine çekmek, speküler hâle getirmek günlük normal davranışlar olmuştur ve bunun adı da güya gazeteciliktir. Bu noktada milli menfaatleri ve toplum huzurunu düşüneni bulamazsınız. Eski alaylılar da böyleydi, lâkin şimdi mektepleştik yine de aynı huylardan vazgeçmiyoruz. Eskiden normal bir eğitim hakkı elde edemeyenler gazeteci olurdu; hâlbuki şimdi popüler bir meslek hâline gelmiştir. Maaşallah televizyon gazeteciliği de başladıktan sonra bütün gazeteciler devlet adamı ahkâmına bürünmüştür. Halbuki hâlâ Hukuk ve Siyasal Bilgiler gibi disiplinlere göre zayıf bir müfredattan gelmektedirler. Fakat konuştukları zaman hiç kimseyi beğenmiyorlar. Bugünkü gazeteciler tam anlamı ile bir aydın psikozu içerisindedirler.
Bugünlerde gazetelerde manşet, TV’lerde başhaber; “MHP’nin Kürtler’le İlgili Kırmızı Çizgileri”! Ne anlıyorsunuz bu işten! Yani bir ülkede bir siyasî partinin kendi vatandaşlarına ve kendi insanına karşı ne gibi çizgileri olabilirmiş, anlamak mümkün değildir! Adı bile milliyetçi diye başlayan bir parti kendi vatandaşından ne ister? Kaldı ki milliyetçiliğin bir yanı toplumculuktur! Yani böyle topluma ters düşen bir kırmızı çizgi olur mu? Bu kadar ağır propaganda altında bazen milliyetçiler de bu işe aldanıyorlar. Ama toplumumuz böyle şeylere rağbet etmiyor ve üstelik şiddetle nefret ediyor! Hele mesele Kürtler olunca durum biraz daha hassasiyet kesbediyor. Kürtler’le bu ülkede başka hiçbir unsurun meselesi olamaz ve 1000 yıldan beri de olmamıştır. Hele madalyonun öbür yüzünde Türk yazıyorsa böyle şoven iddialarda bulunmak imkânı hiç yoktur.
Kabul edilen teze göre Kürtler bir Orta Doğu unsurudur. Bu bölgede onlardan başka Araplar, Farslar ve Türkler yaşar. Düşünün ki Kürtlerin bu üç ayrı milliyetten en fazla kaynaştığı unsur Türkler’dir. İran üzerine Müslüman orduları yüklenip de onları zorla Zerdüştilik’den döndürdükleri, hatta Farslarla beraber onları da ezip geçtikten sonra Abbasiler devrinde Türkler onlara sahip çıkmışlar ve birlikte Müslüman olmuşlardır. Selçuklular ve Osmanlılar devirlerinde Türk hanedanların onlara zararı olmadığı gibi hiçbir şekilde ezilmelerine ve yok olmalarına da müsaade edilmemiştir. Osmanlı yine bir Türk hanedanı olan Safeviler’e karşı Yavuz-Kanuni ve İdris Bitlisi marifetiyle onları korumuş ve çoğalmalarını sağlamıştır. K
endilerine göre çok kalabalık olan Arap-Fars ve Türk unsurlara herşeyden evvel nüfus bakımından yetişemedikleri için devlet kuramamışlardır. Bu gerçeği sadece Arap-Fars-Türk kaynaklarında değil Kürt kaynaklarında da görebiliriz! Ermeniler için de aynı şeyi söyleyebiliriz; fakat Türkler’le birlikte yaşamanın onlara hiçbir şekilde zarar verdiğini de aklı selim kimse iddia edemez. Şerefname’ye bakınız aynı gerçeği görürsünüz. Mahabad Kürt Devleti de Azerbaycan Türkleri’nin himayesi ve teşvikiyle kurulmuştur.
Osmanlı’nın son devirlerinde idaresizlik ve dış kışkırtmalarla başgösteren Kürt İsyanları’nın da Türkler ile birlikte yaşamamak gibi bir amacı yoktur. Lozan Antlaşması’nda özellikle Türk Kürt ayrımı yoktur. Ermeni ve Rumlar’ın ayrı milliyetler olduğu vurgulanırken Kürtler için böyle bir değerlendirme olmamıştır. Lozan bir uluslararası belgedir. Bu sebeble Cumhuriyet Devri Tarih görüşü Türkler ile Kürtler’in aynı milliyetten olduğu kabulü üzerine kurulmuştur. 30 sene öncesine kadar bu böyledir; ne zaman Öcalan gibi Marksist aydınlar çıktı, ancak bu zamandan sonra Kürtler’in ayrı bir milliyet olduğu ifâde edilmeye başladı. İslâmcı Kürt aydınları arasında hâlâ böyle bir kabul olduğu söylenemez. Bu konuda en önemli örnek Saidi Nursi değil midir?
Aslında Kürtler Ortadoğu değil bir şark milletidir. Orhun Yazıtları dahil birçok yazılı kaynakta en azından Şarklı oldukları ifâde edilmektedir. Bugün dahi Horasan, Afganistan ve İran doğusunda dünya kadar Kürt vardır. Hatta Horasan Kertleri’nin isim benzerliğinden ötürü Kürt olduğunu iddia eden ilim adamları da vardır. Kafkasya’da Şirvaniler’in de bir kısmı Kürtçe’ye yakın bir lehçe ile konuştuğu gibi, Deylem ve Gilan’da da böyle bir durum ile karşılaşırsınız. İşte Kürtler’i Irak’a hapsettiğiniz zaman bu kadar tarihi materyali çöpe atacaksınız.
Ne yapalım bizler Kürtler’i yıllarca Türk olarak gördük, canları sağolsun kabul etmiyorlarsa söyleyecek bir şey yok! Bu sebeble Türk Milliyetçiliğinin Kürtler ile ilgili kırmızı çizgilerinin olması mümkün değildir. Fakat siz Şark Kürtlüğü’nü bırakır da Ortadoğu Kürtlüğü içine hapsederseniz ve Türk Devleti’ne karşı terörü araç olarak görüp adına da Kürtçülük derseniz o zaman Kırmızı Çizgiler ortaya çıkmaya başlar. Son otuz senede yaşadıklarımız bunlardır. Bazı Kürt aydınlarının Marksist bazılarının İslâmcı hatta bazılarının Zerdüşt olmasına bile kimse kırmızı çizgi çekmez. Hani “Bu ülkeyi beraber kurtardık” diyoruz da şimdi neden temeline dinamit koyuyoruz? PKK hareketini Kürtler’in büyük bir çoğunluğu onaylamadığı gibi, Türk Marksistleri bu çerçevede kalmaları kaydı ile Kürt marksistleri gönüllerine basmışlardır; işte son genel seçimler bunların sonucu değil mi?
1980’den önce birçok Kürt genci MHP saflarında oldu; şehid edilen, horlanan, cezaevi yatan, milletvekili olan, MHP’yi temsil edenler bile oldu! Buna neden kimse bir şey demedi? Şimdi yakın akrabalıklar dolayısiyle bir çok Azeri ve Anadolu Yörüğü ve Alevi Türkmen BDP saflarındadır. Bu onların şahsî tercihleridir ve kimsenin bir şey söyleyecek hâli yoktur. Bu teveccüh Kürt şovenizmi için değil toplumsal tesanüd için gösterilmiştir. Türk ateist de olsa Türklüğünü inkar etmez, varsın Kürt de etmesin, bundan ne çıkar?
Bütün bunlara karşılık Türk Milliyetçilerinin iflâs eden Cumhuriyet tarih görüşünün dışında bir söylemleri olduğunu da kabul edemeyiz. Hatta aksine yeni kuşaklar sağlam olmayan bilgilerle donatılmıştır. Bu konuda elbette milliyetçilerin de kendine bir çeki düzen vermesi gerekiyor. Biz Alevi-Sünni-Kürt-Türk bir milletiz. Millet ve Milliyet, ırk değildir, Kabile ve Kavim hiç değildir; Türkçe’de de Kürtçe’de de sağlam karşılığı yoktur. Anadolu insanı Özbek-Kazak-Kırgız tanımaz fakat Kürd’ü bağrına basar. Elbette böyle bir millet oluşumunun dışında siyasi spekülasyonlara ancak kırmız çizgi konabilir. Biz cumhuriyetin ilk gününden beri 1000 yıllık birlikteliğin şuuru ile kardeşiz ve bir bütünüz.
İstemeyenlere karşı kırmızı çizgilerimiz budur.
Sağlıcakla kalın.