
Ali BADEMCİ
Benim aciz kanaatime göre her ülkücü MHP Genel Başkanı olmaya lâyıktır; her Genel Başkan da kendinden sonra gelenin buna lâyık olduğunu mutlaka kabul etmelidir. Genel Başkan olmayı arzu, hatta bunu ifâde etmenin hiçbir kınanacak yanı yoktur. Demokrasilerde Genel Başkan’ın nasıl geleceği ve gideceği kanunlarla tesbit edilmiştir. Bu kurallara uymak kanunlara itaat etmek demektir. Genel Başkan olmanın konuşulacağı ortam da bellidir; iki yılda bir yapılan Genel Kongre! Bu zamanın dışında açıklamalar yapmak herşeyden evvel mevcut Genel Başkan’a ve onu seçenlere saygısızlıktır. Bu sebeble zamanı ve zemini yok iken böyle bir şeye soyunmak akıl eksikliğine delâlet eder. Böyle zamansız dedi-kodular bile parti içinde ayrılıkçılık olarak değerlendirilir. Bu arzunun tezahürünün en makul yeri Kurultay’dır.
Biz MHP kırkbeş yıldan beri partimize Genel Başkan ararız; nedense bugün seçtiğimiz kişiyi ertesi gün tenkid etmeye ve gitmesini istemeye başlarız! Bunun çarpıklıktan başka anlamı yoktur. Rahmetli Türkeş Bey hergün değiştirilir ve yerine başkası lâyık görülürdü. Lâkin şimdi onu arıyoruz; acaba eski düşüncelerimizden pişmanlık duyduk mu, bilmiyoruz. “Efendim Türkeş Bey yaşlandı; halk 27 Mayıs için rey vermiyor, Menderes’ı astırdı” kaabilinden maksatlı ve namussuz adamların lâfları ile ömrümüz geçti. Rahmetsiz Kenan Evren neredeyse Türkeş Bey’i astıracaktı, fakat ondan sonra gelen Özal Belediyeleri büyük caddelere “Alparslan Türkeş Bulvarı” adını verdiler. Şimdi, Türkeş Bey iktidarı ve muhalefeti ile ülkenin en muteber insanı. Ona “Faşist” diyenler bile rahmetle yad’ediyor.
Ülkemizde siyaset maalesef çok kaygan bir zemin üzerine kuruludur; etkili ve yetkililer görevleri ile uğraşacağına iç politikada film çevrilmektedir. Neyi ve kimleri kasdettiğimizi pek iyi anlıyoruz. Bunlar iktidar ispiyoncularıdır ve gündem değiştirerek iş yapıyorlar; pek de başarılı oluyorlar. Maalesef camia ve millet olarak bu işi elmalı şekerli çocuklar gibi yutuyoruz. Epeydir ortada dolaşan bir senaryoya göre “Devlet Bahçeli MHP’nin başından giderse parti iktidara gelir” diyorlar; böyle çarpık ve çarpık olduğu kadar da muhayyel bir iddia gördünüz mü? Kimsenin işine karışmıyorlar da ille de MHP’yi karıştırıyorlar. Bizim camia da kendi beceriksizliklerini başkalarının, özellikle de Genel Başkan’ın üzerine atıyorlar. Bunlar MHP’nin dostları değil, aksine düşmanlarıdır. MHP’liler meselesini ancak onlar halleder. Genel Başkan çevresine aldanarak ufak tefek hatalar yapabilir; ancak şimdi herşeyi görmüştür ve görmek zorundadır. Genel Başkanı değiştirmek peşinde olanlar elbette psikolojik savaş yapıyorlar.
Gerektiği zaman MHP Genel Başkanı değişebilir; bu MHP’lilerin karar vereceği bir husustur. Zaten kendileri de hizmet ettiklerine inanmıyorlarsa bu makamı bir an önce bırakılırlar. İlk Kurultay’ın veya ilk Genel Başkan seçiminin nasıl geçtiğini çok iyi biliyoruz; yirmiye yakın aday vardı! Bu durum normal mi? Sandalyelerin havalarda uçuşması çok iyi bir tablo mudur?
Ortada bitmiş ve sonuçları alınmış bir seçim var; MHP yönünden elbette sonuçlar tatmin edici değildir. Çünkü her parti iktidar olmak için uğraş verir. Zaten beklenen olsaydı şimdi o provakatörler konuşacak şey bulamazlardı. Ne yapalım çalıştığımız kadar başarılı olmuşuz ve ona göre bir sonuç alınmıştır. Genel Merkez yöneticilerinin işi zafer gibi algılamaları da hiç doğru değildir. Tev’ile gerek yoktur; başarı ve zafer iddiaları hedefsizlik yaratır. Ülkücülük kolay bir iş değildir ve bir günlük mesele olarak görülemez. Hatalarımızı araştırıp tartışacağız, haddimiz olmayan işlerle uğraşmayıp oyunlara âlet olmayacağız, yapacağımız budur. Dedi-kodu ile yönetim ve Genel Başkan değişmez. Pırpırlamakla maksat anlatılamıyor! Hiçbir makam ve mevkii bir insana tapulanmış değildir. Bahçeli’nin koltuğuna yapıştığına inanmanın hiç anlamı yoktur.