HÜSEYİN HATIL
ABD’nin Irak’la başlayıp Afganistan’la sürdürdüğü, Libya, Tunus, Mısır ve son olarak da Suriye’yi katarak yürüttüğü Büyük Ortadoğu projesinin geldiği yere dikkat edin.
Bu ülkelerin insanlarına, hürriyet-demokrasi-barış vaadi ile sahneye çıkan Amerikan emperyalizmi, girdiği her yeri kan gölüne çevirmiştir.
Diktatörleri devirmiş olmak bu ülkelere huzur vermemiştir. Çünkü emperyalizm, sözünü geçiremediği diktatörleri yıktıktan sonra girdiği tüm ülkelerde istikrarsız yönetimler oluşturmuş, ülkeyi farklı etnik-dini kimliklerin parçalamasına müsaade etmiştir.
Emperyalizmin kanlı ellerini bulaştırdığı son ülke; Suriye
3 ay gibi kısa sürede Esad’ı devireceğini ve Irak gibi çok parçalı bir Suriye’yi, dilediğince yöneteceğini düşünen ABD, işin bu kadar kolay olmayacağını, Rusya-Çin destekli Esad rejiminin muhaliflere kan kusturduğunu görünce kendini geri çekti.
Rusya’nın Büyük Orta Doğu projesine açıktan ilk darbesi Suriye’de olmuştur. Rus savaş uçakları Esad muhalifi grupları bombalamaya başladı bile.
Çin de benzer hazırlıklar içinde olduğunu gizlemiyor. Yani anlayacağınız Suriye’de aktörler değişiyor.
Rusya’nın, önce ABD’nin şımarttığı Gürcistan’a orantısız saldırısı, ardından Ukrayna’ya yaptığı müdahale ve şimdi Suriye’de yaptığı hava harekâtı…
Rusya bir yandan başta ABD olmak üzere tüm dünyaya gücünü gösterirken diğer yandan Akdeniz’e inme hayalini de gerçekleştirmiş oluyor.
Peki Ya Biz!
Biz içerde PKK belasıyla uğraşırken, Suriye’den gelen 2 milyon mültecinin de sorumluluğunu üstlenmiş durumdayız.
Üstelik AB bize mülteciler konusunda gaz verirken bizim AB’ye üyeliğimizin mümkün olmadığını da söylemeyi ihmal etmiyor.
Bu şartlar altında;
İslam coğrafyası kan-revam içindeyken, saraylarda altın kaplama bir hayat süren, ABD’nin kuklası durumundaki petrol zengini Arap Şeyhleriyle İslam Birliğinin kurulacağını mı düşünüyorsunuz?
Kapısında el-pençe durduğumuz halde bizi almayacağını her fırsatta söyleyen Avrupa Birliği’ne hala daha yalvarmaya devam mı edeceğiz?
Kanımızı emen Amerikan emperyalizmine yaranmak için takla atmayı sürdürecek miyiz?
Amerikan emperyalizminden kurtulmak için, Kırım da, Kafkasya’da, Doğu Türkistan’da soydaşlarımıza kan kusturan Kızıl Çin-Rusya ikilisine mi yanaşacağız?
Hiç biri milletimiz için kurtuluş yolu değildir. Türk milletinin bu cendereden çıkış yolu yalnız ve ancak Türk Birliğindedir.
Bu millete, bu milleti canından çok seven, bizim ve bizden önceki bütün Turancıların, hayalperest birer ırkçı olduğunu düşündürttüler. Turancılığı suç gibi gösterip, itibarsızlaştırıp, yargıladılar.
Oysa daha geçen hafta, hemen hemen tüm medyada, Türkiye, Azerbaycan, Kırgızistan ve Moğolistan’ın birlikte kurmayı planladığı 2 milyon 800 bin asker gücüne sahip ordu için “Turan Ordusu kuruluyor” manşeti atıldı. Bundan gururla söz edildi.
Aklın yolu birdir.
Türk Milletinin yarınlara güvenle bakması için yapılması gerekken Türk dünyasının birliğini sağlamaktır. Bu sadece askeri birliktelik olmamalıdır. Kurtuluş, Gaspıralı İsmail Bey’in ifadesiyle “dilde, fikirde, işte birlik”te vesselam.