Ali BADEMCİ
alibademci@gmail.com
Özcan Yeniçeri ekonomi hocası; ülkücülük geçmişini şahsen bilmiyoruz. Bir kere bir panel de karşılaştık; o zaman vekil olduğu için böyle bir tanışıklığı hatırladığını da sanmıyoruz. Fakat son zamanlarda MHP’de yıldızı sönenlerden olduğu belli! İlmi kariyeri hakkında bilgimiz yoktur; ama bir politikacı olarak gayretli ve konuşabilen nadir MHP’lilerden! Çünkü MHP gerçekten derin bir siyasi parti, öyle konuşanı ve yazanı azdır. Yeniçeri yazmada da gayretli birisi, yalnız yazdıklarının çok okunmamasının sebebini de şahsen anlayabilmiş değilim. Bir MHP’li olarak duruşunda en küçük hata yok! Daima MHP’nin ve ülkücü hareketin içinde! Aday gösterilmemesi de şüphesiz Genel Başkan ile ilgili bir mesele!
Ülkücü kamuoyu bazı şeyleri bilmek ve anlamak zorundadır. Liste başlarına geçen dönem müracaat bile etmeyen ve böyle bir teşkilât beklentisi de olmayan insanlar “İşte burayı bu kurtarır” düşüncesiyle sıraya oturtulmuştur. Sanıyoruz Bay Tuğrul bu telâkkilerle kaçtı ve bir sürü olumsuzlar yaşanıyor! Çok konuşanlardan Mehmet Şandır da gayret etmiş araya torpil de koymuş ama Yeniçeri gibi dışarıda! Seçilme kabiliyetleri ve tabanları elbette tartışılabilir, fakat düne kadar süper olan bu insanların neden dışarıya atıldıklarını da bilmek zorundayız! Şandır sessiz ve derin çalışma yapar ve kendinden başkasını da düşünmez! Fakat bu çekişme ve tavanın su alması cidden merak konusu! Genel Başkan’ın ekibinden Oktay Vural hariç konuşma kâbiliyeti olan insan olmadığını herkes biliyor. Bu şartlar altında Bahçeli’nin kapalı kutu olmasının tartışılması hiç de şık değildir. Anlaşılan en iyi MHP’li konuşmayan MHP’li imiş!
Konuşmamak, mahfil MHP’liliği yapmak da çok kötü ve sürekli muhalefet durumunda! Bu durum neredeyse ihanet ölçülerine varmış ve konuşmayan adamlar da böyle görüyor! Acaba Sayın Bahçeli hep konuşmayan adamlar mı istiyor? Liste öncesi liyakatten önce icazet önde gitti. Halbuki ülkücüye yakışan onurlu davranış biraz da “Acaba lâyık mıyım” diyerek, hatta biraz da sıkılarak müracaat edip çekilmektir. Elbette takdir makama aittir; fakat hiçbir tartışmadan geçirilmeden yapılan takdirler ve dayatmalar da işte böyle ortalığı karıştırıyor! Seçmen de tanımadığı ve pili tükenen insanlara rey vermiyor! İşte hali pür-melalimiz!
Sayın Bahçeli, Recaizade’nin “sandalcı”sı konumunda: “Kaderim elinde karşı kıyıya, ister geçir ister batır sandalcı.” Elbette herkes kendini liyakatli sanıp dev aynasında görebilir! Fakat bunlardan hizmeti, geçmişi, donanımı olan insanların gönlünün alınması yerine isimlerinin çöp kutusu gibi sürpriz kutulara atılması şık mı? İşte böyle sonu gelmez küskünlükler ve parçalanmalar yaratıyor! Partiyi küçültüyor! Partilerin listeleri genellikle teşkilâtları ve siyasetçileri tarafından az-çok tahmin ediliyor! Fakat bu kural MHP’de yok; ne hikmetse her seçimde bir sürü insan gayrı memnun diye dışarı atılıyor!
Acaba bir zamanlar süper adam olanlar gidip Genel Başkan ile bu durumu konuşmadılar mı? Grup Başkan Vekilliği makamında bulunmuş olan bir zat bir milletvekilinin kardeşinden torpil isterse demek böyle bir şey yok! Hâlbuki Genel Başkan Cumartesi-Pazar bile makamında oturuyor; gidip konuşulamaz mı? Mutlaka mahfillerde veya sosyal medyada mı fikrimizi açıklayacağız. Konu başlığımız Özcan Yeniçeri’nin kardeşi Hüseyin Yeniçeri bakınız Facebook hesabından hangi mesajı yayımlamış:
“Benden Söylemesi: Ülkenin birliği ve bütünlüğü için akli ve bilimsel kanıt üreten yazar, düşünür ve bilim adamları el üstünde tutulmalı. Eften püften nedenlerle itibarsızlaştırılmamalı. Bu tip yiğitler yerine eften püften adamlarla yola çıkanlar ülkeye ve millete hizmet edemezler. Milleti düşündüklerine milleti inandıramazlar. Ülkemizin siyasetinin en büyük açmazı budur. Siyasette söz sahibi olanlar bu ölçüyü göz ardı ederlerse ağır vebal altında kalırlar, kalacaklardır.”
Sayın Yeniçeri’nin muhtelif medya sütunlarında yayımlanan yazılarda da aynı serzenişler var. Acaba neden bunları Genel Başkan ile paylaşmadı. Kardeş Yeniçeri öyle “sel-sal-kanıt” gibi uydurukça kelime kullanıyor; hadi normal vatandaşı anladık da Türkçe öğretmeninin herşeyden evvel diline biraz dikkat etmesi gerekmiyor mu? Elbette söylediklerinde haklı! Fakat ortam ve zaman çok yanlış! Biraz daha dikkatli olmak gerekmiyor mu? Genel Başkan bu dostlarla çağırıp konuşamaz mı? Her takdirin bir izahı ve gerekçesi yok mudur? Acaba hakikatten budama mı yapılıyor! Veya her takdirde bir hikmet aramaya devam mı edeceğiz?
Muhabbetle.