
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri İsmet , Bölgemizde yaşanan gelişmeler ve AKP’nin Suriye politikasına” ilişkin açıklama yaptı.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Sekreteri İsmet Büyükataman, “Bölgemizde yaşanan gelişmeler ve AKP’nin Suriye politikasına” ilişkin açıklama yaparak; Yakın coğrafyalarda kaynayan isyan ve istikrasızlık kazanı her geçen gün içinde bulunduğumuz bölgesel direnci ve dengeyi eritmekte olduğunu söyledi.
Büyükataman’ın yaptığı yazılı basın açıklaması şöyle:
Yakın coğrafyalarda kaynayan isyan ve istikrasızlık kazanı her geçen gün içinde bulunduğumuz bölgesel direnci ve dengeyi eritmektedir.
Yaklaşık bir asırdır yapboz tahtasına çevrilen Ortadoğu’nun, sınırlarının yeniden çizilmesi, etnik ve mezhep koordinatlarının tekraren belirlenmesi amacıyla küresel emperyalizm fazla mesaisine bıkmadan, yorulmadan devam etmektedir.
Kanın oluk oluk akması, canların aritmetik bir biçimde kaybolması ve birikimlerin yerle bir olması bu süreçte kimsenin duyarlılık gösterdiği veya umursadığı bir konu değildir.
Şehirler yakılmakta, insanlar katledilmekte ve değerler yıkılmaktadır.
Demokrasi ve özgürlük çığlıkları; kanın, gözyaşının ve feryatların üstünü kapatmıştır.
Taraflar daha fazla öldürmek, daha fazla kıymak ve daha fazla katliam yapmak için adeta yarış içine girmişlerdir.
Özgür Suriye Ordusu ile Esad yönetimi arasındaki kanlı hesaplaşmaya Rusya da dâhil olmuştur.
Suriye’nin kuzeyindeki tehlikeli oluşumlar sınırlarımızın hemen bitişiğinde bekamız açısından meşru olmayan bir yapının inşasına yol açmıştır.
Öte yandan yakın coğrafyalarla ilgili tarihî hesap ve hedefi hiç bitmeyen emperyalist güçler sınır güvenliğimizi tehdit etmektedir.
Yaşanan gelişmelerle ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Putin’e “Kırgınlık içindeyim.” sözleri ve politikaları diplomatik dilden uzak ve Türk Devletinin büyüklüğüne tezat bir ifadedir.
Hava sahası ihlal edilmiş bir büyük devletin vereceği cevap bu olmamalıdır.
AKP hükümetinin yanlışları, hezeyan ve hezimete yol açan adımları ülkemizi stratejik derinliğin girdabına savurmaktadır.
Özelde Recep Tayyip Erdoğan’ı, uluslararası arenada ise Türkiye’yi Suriye bataklığına saplayan ABD önümüzdeki yıl ülkesinde yapılacak olan seçimlerden dolayı Suriye meselesinde sıcak temastan uzak durmaktadır.
Gelişmeler göstermiştir ki Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki yıl önce söylediği; “Oldubittilere göz yummayız, eyvallah etmeyiz, yeni haritalara izin vermeyiz.” sözleri kuru gürültüden ve boş avunmalardan başka bir anlama gelmemiştir.
Recep Tayyip Erdoğan ve AKP kadroları, Suriye’deki savaşı 1 Kasım seçimlerine malzeme yapma hesabındadır. Bu hesap hem kendilerini hem Türkiye’yi bataklığa sürükleyecektir.
Büyük Kürdistan hayalleri kuranlar bugün sahadadır. Irak’ın işgalinde gösterdiğimiz ilkesiz tavır bugün Irak’ın kuzeyinde kaçak bir devlet yapısı oluşturmuştur. Suriye’de PKK’nın kolu PYD devletleşme sürecini tamamlamak üzeredir. Bizim yöneticilerimiz de PKK’nın Suriye kolu PYD’nin terörist başı olan Salih Müslüm’ü protokollerle karşılamıştır.
Suriye, Irak bu emperyalist güçler için çok da fazla bir öneme sahip değildir. Operasyonlar hızla Türkiye’yi kuşatmaya almaya yöneliktir. Suriye de düştükten sonra sıra acaba İran’a mı yoksa Türkiye’ye mi gelecektir? Büyük Türk devleti maalesef kendisini çepeçevre saran kuşatmaya katılmakta ve kendi sonunu hazırlamaktadır.
Yahya Kemal, “Karanlıkta Uyanan Biri” isimli makalesinin sonunda, Üsküp elden çıkıp Sırpların hâkimiyetine girdikten sonra bir Üsküplü gençle tanıştığını ve o gencin duyduğu ıstırapları anlatır. O genç Yahya Kemal’e der ki:
“…Devlet, Rumeli’ye hâkim iken Türk’ün esamesi okunmazdı. Hepimiz Arnavut olmayı maharet sayardık. Ancak Üsküp elden çıktıktan sonra gördük ki, Sırp zulmüne karşı direnen gene Türkler oldu. Arnavutlar en ufak bir tesanüt gösteremediler ve dağıldılar. Meğer memleketin asıl sırrı Türk’te imiş.
Arnavut’u, Çerkezi, Kürt’ü hakim ve metin bir millet kitlesi eden Türk mayasıymış. Türk, bu devletin Müslüman unsurlarını birleştirmek için Allah tarafından bir mevhibe imiş; o giderse Arnavutlar, Kürtler Çerkezler çil yavrusuna dönerlermiş. Sonunda uyandık, lakin karanlıkta uyandık!”
Yahya Kemal’in anlattığı Üsküplü genç uyandı ama Üsküp elden gittikten sonra karanlıkta uyandı. Ülkemizin üzerine karanlık çökmeden Türk milleti uyanmalıdır.