
Ergun KAFTANCI
YAZIYA girmeden önce şunu sorayım; insani yardım malzemesi taşıyan araçların durdurularak kontrol edilmesi suç mu?
Saniyen, araçların gönderildiği yeri, yani “Destinasyon”u işaret etmek, yazmak…
O da mı suç!?
İnsani yardım malzemeleri neler olabilir?
Çadır olabilir, battaniye olabilir, değişik gıda maddesi olabilir, ilaç olabilir, giyecek olabilir…
MİT’e ait araçlarda bulunan bu malzemeden bahsetmek neden caususluk olsun… Ayrıca, hangi kafasız ve beyinsiz mahlûk bunları yabancılara gammazlar. Bunu yapan, mesela Kızılay’ın araçlarıyla taşınan insani yardım malzemesini de dünyaya gammazlamaz mı?…
Bu oldu mu bugüne kadar!?
……………………………………………..
Zımni ifadeden anlaşıldığına göre, araçlardaki insani yardım malzemesinin cinsi ve adeti açıklanamayacak kadar önemlidir…
O malzeme nedir anlayın artık…
Kime gittiğini öğrenmek için de yargıda görülmekte olan davanın sonlanmasını bekleyin!
* * *
BU iktidar, Türkiye’yi nereye götürüyor farkında mı?
Halk farkında…
Diyarbakır’da şehit edilen polis memuru Cengiz Erdur‘un kayınvalidesi kendisini teselli etmeye çalışan 7’nci Kolordu Komutanı Korgeneral İbrahim Yılmaz‘a yanaklarından süzülen gözyaşlarıyla yalvarıyor:
-Komutanım Allah rızası için ülkemizi böldürtmeyin…
……………………………………………..
Kayınvalide Ayşe Düşünceli‘nin ağzından dökülen bu haykırmaya iktidar kulak vermeli. O ses, Ayşe anamızın, bacımızın, milletimizin sesidir…
İktidar, gereğini düşünmek zorunda!
……………………………………………..
Değerli okurlar; AKP 14 yıl önce iktidara geldiğinde terörü önemseseydi ve teröristlere ödün vermeseydi, durum herhalde bugünkü gibi olmazdı…
Terörü, vampirler çetesiyle aynı çuvala girmek ve pazarlık masasına oturmakla çözeceklerini sandılar…
Ödün üstüne ödün verdiler…
Hamakat işte…
Sonuçta ne oldu?
Bugün, eylemlerin ardından “Bu olaylar, Türkiye’nin terörle mücadeledeki kararlığının ne kadar doğru olduğunu göstermiştir”
diyorlar ve ilk yıllarda yapmaları gerekeni ancak şimdi, o da yarım yamalak yapıyorlar…
Türkiye’deki terörün bu boyuta gelmesine, iktidarın mücadele yerine müzakereye yönelmesi neden olmadı mı!?
……………………………………………….
Müzakerelerin ayrıntılarını bilemiyoruz, ancak tahminler tarafların birbirlerini uyuttukları şeklindeydi. Bu yargıya, günümüzde sürüp giden saldırılardan ve beyanlardan yola çıkarak varıyoruz…
* * *
TÜRKİYE şayet bu iktidarın elinde kalırsa zor günler yaşar…
Bugünkünden daha zor gün olur mu demeyin, olur…
Osmanlı’nın elindeyken neler yaşandığını anımsayın. Mustafa Kemal çıkmasaydı Türkiye olur muydu?
Osmanlı Ege’yi Yunan’a, İstanbul ve çevresiyle Marmara’yı İngiliz’e, Güneydoğu ve Güney’i Fransız’a, bir kısmını İtalyan’a peşkeş çekecekti.
Anadolu’nun dışında kalan topraklarımızı böyle yapmadı mı?
Bu iktidar Atatürk’ün milletimize miras bıraktığı Anadolu topraklarının ya önemini müdrik değil, ya da “Küçük olsun, benim olsun” yani minik bir sultanlık peşinde…
Sürdürdükleri tavırları analiz edin; siz de bu yargıya varacaksınız!
………………………………………
Kandil’i karargâh yapmış çetenin önemli bir ismi, pazarlığı Tayyip Bey’in bozduğunu söylüyor ve Cumhurbaşkanı’mızın Osmanlı yanına vurgu yaparak “Sultanlık peşinde” diyor…
Dağdaki terörist bu kanıya vardıysa demek ki pazarlık masasında bu yönde işaretler söz konusu olmuş…
Terör çetesi o günleri mi bekliyor dersiniz!?
……………………………………..
Cumhuriyetimize, demokrasimize, özgürlüklerimize, üniter devlet yapımıza, maddi ve manevi zenginliklerimize eliyle ya da diliyle kim göz koyduysa gözü çıksın…
Bunları ortadan kaldırmaya kalkanlara da Cenâb-ı Allah fırsat vermesin.
* * *
SAKALLI iki kardeş, çiğercilik yapıyor. Ciğer satan bir lokantaya sahipler… Onları çekemeyen komşu, sakallarını öne sürüp iki kardeşi IŞİD militanı diye ihbar ediyor…
Sonuçta öyle olmadıkları saptanıyor
……………………………………………..
Bizde böyledir işte; insanın fiziğine bakar sıfatı yapıştırırız…
Sakallı ya, mutlaka dinci miltandır…
Bu sakalsız mı, demek ki oğlan…
Dövmeliyse zındık…
Kolonya sürünmüş olanı “Bu herif alkolik” diye suçlarız…
Ayağını sürüyerek yürüyen, bitirimdir nazarımızda…
Omuzu düşük ise kabadayı…
Kısa boyluya, ya yerden bitme deriz, ya cüce…
Uzun boyluya da direk…
Gülen manyaktır, ağlayan sulu göz…
Engelliye, topal, kör, sağır, dilsiz diyen bir toplumdan fışkıran bu tür değerlendirmelere alışamadım gitti; her yakıştırmayı, derin bir nefretle reddediyorum…
Bu topluma, öğretime koşut ciddi bir eğitim de gerekiyor!