Safter TANIK
-3-
FED’in; parasal genişlemenin ardından, parasal daralmaya gitmesi; O’nun, sadece günümüzde başvurduğu bir yol değildir. Bunun; 1960’ın ikinci yarısına kadar uzanan, tarihi bir derinliği vardır.
3,6 trilyon dolarlık bir parasal genişlemenin ardından, parasal daralmaya gitmesi ise; tarihinde ilk defa görülen bir olaydır. Haliyle nasıl bir sonuç doğuracağı da bilinmiyor.
Bir enflasyonu doğuracağı bilinmekle birlikte, bunun; kontrolsüz bir hale dönüşmesinden ise endişe duyuluyor.
Para bolluğu, neden enflasyonu doğurmadı?
Ekonomide; biri merkez bankası parası, biri de bankacılık sektörünün kredi vererek yarattığı kaydi para olmak üzere iki türlü para vardır. Bunların ikisi ise toplam para arzını oluşturur.
2008 Mortgage Krizi sonrasında, bankacılık sektörü; açıkları nedeniyle, verdiği kredileri kısmak zorunda kaldı. Haliyle toplam para arzında bir daralma oldu. FED; bankalara, bu daralmayı giderecek ölçüde para vererek, toplam para arzını eski haline getirdi.
Yani FED; bankaların açıklarını kapadı, haliyle ABD’nin toplam para arzında bir değişme olmadı.
FED Başkanı Yellen; “% 2’lik bir enflasyon beklentisi içinde olduğunu” söylüyor. Bunun, anlamı nedir?
Parasal genişleme; eninde, sonunda; ülkenin toplam para arzında bir artışa, artış da; maliyet enflasyonuna yol açar. FED; bilanço büyüklüğünü küçültür, yani piyasadan para çekerse; bu olasılık ortadan kalkar, aksi halde; % 2’e varan bir enflasyona müsaade edeceği anlamı ortaya çıkar.
Geçmişteki etkisi ne oldu?
ABD; 1960’tan itibaren, küresel piyasada pazar kaybetmeye başladı. Küresel piyasada pazar kaybetmesi ise; SSCB’nin rekabeti, Almanya ve Japonya’nın yeni bir ekonomik güç olarak ortaya çıkışı, sayıları gittikçe artan ülkenin karma ekonomik sistemi milli çıkarlarını koruyan bir mekanizma gibi kullanması ile ilgili idi.
ABD’nin küresel piyasada sürekli pazar kaybetmesi; ekonomik büyüme hızının 1960’tan itibaren düşmesine ve 1960’ın ikinci yarısından itibaren de durmasına, ekonomik durgunluk-soğuk savaşın doğurduğu silahlanma yarışı-müttefiklere yapılan yardımlar-Vietnam Savaşı ise; ciddi bütçe açığı vermesine yol açtı.
ABD; devalüasyona gitme yerine, bütçe açığını kapamak için; Bretton Woods Anlaşması’nı hiçe sayarak, karşılıksız para basma gibi, sıfır maliyetli bir yolu tercih etti.
ABD’nin; Bretton Woods Anlaşması’nı hiçe sayarak karşılıksız para basmasına, ilk tepki; bu anlaşmada yer almamasına rağmen, SSCB’den geldi. Uluslararası para anlaşmasına imza koyan ülkelerden ise bir ses çıkmadı.
Uluslararası para anlaşmasına imza koyan ülkeler içinden, ilk ciddi tepki Fransa’dan geldi.
Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle; ABD’den, “Fransa Merkez Bankası’nda rezerv para olarak tutulan dolarların altın ile takasının yapılmasını” istedi.
Fransa’nın peşinden, Almanya da aynı talebi dile getirdi.
ABD’nin; Fransa ve Almanya’ya cevabı ise 1968 öğrenci olayları ve genel grevler oldu. Haliyle Fransa Cumhurbaşkanı De Gaulle de istifa etmek zorunda kaldı.
Doların; altın karşılığı olup, olmadığı tartışması; Fransa ve Almanya’dan sonra, anlaşmaya imza koyan diğer ülkelerin de gündem konusu oldu. Bu da, rezerv para olarak; dolar tutan ülkelerin, zarar etme endişesi ile ilgili idi.
ABD, 1971’de; beklentinin aksine, Bretton Woods Anlaşması’ndan çekildiğini ilan etti; devalüasyona gitti, sabit kurdan dalgalı kura geçerek parasını dalgalanmaya bıraktı. Bundan sonra sürekli parasal genişleme ve daralmaya gitti. Haliyle sıfır maliyetli bir kaynak yarattı, enflasyon ile rezerv para olarak dolar tutan ülkeleri zarara uğrattı, petrol ve hammaddeyi daha ucuza ithal etti.
Bretton Woods Anlaşması nedir?
Bretton Woods Anlaşması; Temmuz 1944’te, ABD’nin New Hampshire eyaletinin küçük bir beldesi olan Bretton Woods’da, Doğu Bloku Ülkeleri dışında kalan 44 ülkenin katılımı ve onayı ile imzalanan bir uluslararası para anlaşmasıdır.
Anlaşmaya göre, anlaşmaya imza koyan ülkeler; altın rezervi kadar para arz edecek, kurların belirlemesinde; ABD para birimi olan dolar ölçü kabul edilecek, petrol-altın-platin-gümüş gibi kıymetli metaller ile emtianın fiyatı; dolar cinsinden belirlenecek, sistemin kontrol ve işleyişi için de IMF ve Dünya Bankası gibi iki kuruluş kurulacaktı.
Dolar; ne kadar, değer kaybetti?
1969’da, 1 ons altın; 35 dolardı, yani 1 doların karşılığı; 0,8867 gram altındı. Bugün ise 1 ons altın; 1060-1110 dolar arasında dalgalanıyor.
Altın para sistemi üzerinden gider isek, 0,8867 gram altının karşılığı; 30 dolar civarı, yani 1969’un 1 doları; bugünün, 30 dolar civarındaki bir değere tekabül ediyor.
Bu da, ABD’nin; parasal genişleme ve enflasyon ile hem halkına, hem de rezerve para olarak dolar tutan ülkelere, nasıl bir fatura çıkardığını gösteriyor. Öyle ki 1960’larda, Amerikalı ailede; bir kişi çalışıp, ailenin geçimini sağlarken; bugün, ebeveynler çalıştığı halde geçimini zar zor sürdürüyor.
İngiltere Merkez Bankası (BOE); parasal daralmaya mı gidiyor?
İngiltere Merkez Bankası’nın (BOE); 2008 Mortgage Krizi öncesinde, 70 milyar sterlin olan bilanço büyüklüğü; bugün, 445 milyar sterlin.
İngiltere Merkez Bankası (BOE) Başkanı Mark Carney’in, Kasım-2015’te yaptığı konuşmadan; tahvil alım programının 375 milyar sterlinde kalacağı, 2016’da da faiz artışına gidilerek parasal daralmaya geçileceği anlaşılıyor.
Avrupa Merkez Bankası (ECB), parasal genişlemeyi sürdürecek mi?
Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB); 2008 Mortgage Krizi öncesinde, 1 trilyon avro olan bilanço büyüklüğü; bugün, 3 trilyon avroyu aşmış bir durumda.
Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Draghi; “parasal genişlemeyi, Mart-2017’ye kadar sürdürebileceklerini” söylüyor. Bu da, Banka’nın bilanço büyüklüğünün; 3,5 trilyon avroyu bulacağı, hatta aşacağını gösteriyor.
Japonya’nın; ekonomik ve mali durumunda, ciddi bir sorun mu var?
Japonya; 1997 Asya Krizi sonucu, zor duruma düşen banka-şirketlere, hazineden kaynak aktararak kurtardı.
Bununla birlikte, Japon ekonomisi; 2015’teki % 1’lik büyüme dışında, uzun süren bir durgunluğu yaşadı.
Emlak ve şirket değerleri, sürekli düştü.
Stratejik banka ve şirketleri kurtaran Japon hazinesi; bu sefer de, bunların sürekli ortaya çıkan zararlarını karşılamak zorunda kaldı. Bu da; bütçe açığının büyümesine, bütçe açığının büyümesi ise; kamu borcunun 12,4 trilyon dolara ulaşmasına neden oldu.
“Japonya’nın, 12,4 trilyon dolar dış borcu var” diyorlar. Bunlar; iç ve dış borcu mu karıştırıyorlar?
Japonya; ABD’den sonra en borçlu ülke olarak gözükse de, borcunun; % 50’si kamu yatırım fonları, % 40’ı yerli özel yatırım kuruluşları, % 10’u ise yabancı fonlar ile ilgili. Bunun dışında; sürekli cari fazla veren, ülkelerarası borç-alacak ilişkisinde; 2,7 trilyon dolarlık alacak fazlası olan bir ülke konumunda. Yani dış borcu yok, dış alacağı var.
O zaman, Japonya Merkez Bankası’nın (BOJ); 2013’ten itibaren, parasal genişlemeye gitmesinin ve bunu sürdürmesinin nedeni ne?
Japonya Merkez Bankası (BOJ); 2013’ten itibaren parasal genişlemeye gitti. Haliyle 1,9 trilyon dolar olan bilanço büyüklüğü, 3,2 trilyon dolara ulaştı. Bu para politikasını, 2016’da da sürdüreceği anlaşılıyor.
Bunun amacı ise; tasarruf oranı yüksek olan Japon halkını tüketime zorlayarak ekonomik durgunluğa son vermek, kamu borcunun artışını durdurmak, enflasyon ile de kamu borcunun bir kısmını halka ve rezerve para olarak yen tutan ülkelere yansıtmaktır.
Dolar, avro, sterlin ve yenin birbirine karşı değer değişimi ne olur?
Mevcut durum dikkate alındığında, dolar ve sterlinin; avro ve yen karşısında değer kazanması gerekiyor. Ancak; ne FED, ne de BOE; para biriminin, diğer para birimleri karşısında fazlaca değerlenmesini istemiyor.
Avro/Dolar paritesi 0,85 olur mu?
Normal şartlar dâhilinde; Avro/Dolar paritesinin, 0,85’e kadar düşmesi mümkün görünüyor. Ancak; ABD’nin, bunu istemediğini düşünüyorum. Bu arada, Çin’in; kısmen de olsa, Amerikan tahvillerini elden çıkarması gibi bir olay da gözden uzak tutulmamalıdır.
Dünyada devam eden parasal genişlemeye rağmen; altın fiyatı, neden yükselmiyor?
DEVAM EDECEK