Ergun KAFTANCI
BAŞBAKAN, bölücü terör örgütü ağzıyla hazırlandığı iddia edilen akademisyenler bildirisine ilişkin yeni bir tavır takındı ve pişmanlık duyanların imzalarını çekmesini önerdi.
Çeken oldu mu bilemiyoruz…
Aslında imza sahiplerinin pişmanlık duymalarını beklemek beyhude olacak; çünkü YÖK Yasası değiştirilmediği için imza sahipleri hakkında herhangi bir idari soruşturma söz konusu değil…
Geriye yargı kalıyor…
Şayet imza sahipi akademisyen yargılanıp ceza alırsa, o zaman akademik hizmetlerden mahrum edilecek. Bunun dışında YÖK, bildiriye imza atanlar hakkında herhangi bir işlem yapamayacak…
Şu iddia da ilginç…
Bazıları “İktidar yanlısı akademisyenler işledikleri benzer suçlardan takibata uğramasınlar diye YÖK Yasası değiştirilmedi” diyor…
Doğru mu?
Doğru ya da yanlış, sonuçta yasanın değiştirilmemesi sadece yandaş akademisyenlere değil, son bildiriye imza atanlara da yaradı, hepsi akademik bir kazaya uğramaktan kurtuldu…
Böyleceee…
İktidarın, evrensel hukukta yeri olmayan bir anlayışına daha tanık olduk…
* * *
“KİMSE bu zulme seyirci kalmamızı beklemesin”…
Devam ediyor:
–Terör örgütünün şehirlerdeki ve ilçelerdeki hareketlerini de tümüyle etkisiz hale getirinceye kadar operasyonlarımız sürecek. Geride tek bir çukur, tek bir barikat bırakmayacağız”
Yukarıdaki cümle gibi bu da Başbakan Davutoğlu‘na ait…
İnsan sormadan edemiyor:
-Daha önceleri nerelerdeydiniz beyefendiler?
Teröristle pazarlık masalarına oturdukları günlerde, hainlerin terörü tırmandırılacakları, hendek üstüne hendek kazacakları, ilçeleri ve illeri kurtarılmış bölge yapmaya çalışacakları, silahı ve mühimmatı yığacakları, çocukları kandırıp bölücü çeteye katacakları akıllarına hiç gelmemiş miydi?
Askerimizi, polisimizi, öğretmenimizi, sağlık personelimizi, çocuklarımızı ve yurttaşlarımızı şehit edeceklerini hiç düşünmemişler miydi?
Evet, daha önceleri neredeydiler?
Örgütün siyasal uzantısı tiplerle pazarlığa oturduklarında, kalıbımı basarım bunlardan birini bile akıllarından geçirmediler.
Taviz vererek, örgütün “Önder Apo” tarafından hazırlanan yol haritasını izlemeyi yeğlediler; İmralı’dan gelen her sesi marifet diye değerlendirdiler…
İktidarın o günkü anlayışı bana sorarsanız bugün akademisyenlerin imzaladığı bildirinin içeriğinden daha zararlı olmuştur…
Halkın pazarlık sürecindeki tepkisini de hatırlayın; yurttaşların “Yanlış yapıyorsunuz” haykırmaları iktidarda makes bulsaydı terör bu kadar tırmanabilir miydi?
…………………….. ………………………… ……
“Demokratik hukuk devleti kurallarına harfiyen riayet ediyoruz”
Bu cümle de Başbakanımıza ait…
Pazarlık döneminde riayet edilen neydi; o da mı demokratik hukuk kuralları kapsamında olan bir değerlendirmeydi?
Silahlı kalkışmayla demokratik kuralları kullanarak mücadele etmek nerede görülmüştür ve nerede başarıya ulaşmıştır söylesinler ve bir de örnek versinler…
Son cümlesi de şöyle Başbakanın:
–Bizim tek hedefimiz bu terörü tümüyle ortadan kaldırmaktır.
“İnşallah” diyor ve ekliyoruz:
-Tabii ödün vererek filan değil, silaha silahla karşılık vererek…
* * *
BURKİNA Faso eski bir Fransız sömürgesi…
* * *
BURKİNA Faso eski bir Fransız sömürgesi…
Denize kıyısı yok, Afrika’nın en fakir ülkelerinden biri…
Nüfusun yarısından fazlası Müslüman, geri kalan kısım ise Hıristiyanlardan ve değişik kabilelerin dinlerine sahip insanlardan oluşuyor…
Ülkede çokça darbe yaşanmış, ardından seçim yapılmıştı…
Bu son seçime kadar ülkeyi bir darbeci 27 yıl yönetti…
Herif diktatördü…
Bugün ülkedeki sistem, parlamenter başkanlık sistemi adını taşıyor, başkan ise ülkeyi 27 senedir yöneten seçimle gelmiş diktatör Blaise Compaore …
Burkina Faso ne kadar demokratik bir ülke ve nereye kadar parlamenter bir siyasal yapıya sahip düşünün…
………………………… ………………………… ….
Başkan, diktatör ve parlamento…
Bir araya gelmesi mümkün olmayan üç sözcük…
Birbirine o kadar zıt kavramlar ki…