
Fazıl ÇETİNER
Son günlerde sıkça duyduğumuz klasik bir söylem vardır; “çok kritik bir dönemden geçiyoruz”.
Ben bu söyleme asla katılmıyorum; Türkiye kritik bir süreçten geçmiyor; Türkiye yavaş yavaş daha da ağırlaşan sorunlar yumağına doğru yuvarlanıyor.
Bu ivmeyi durdurmak ve geriye dondurmak asla bir “geçit” gibi algılanmamalı. Doğru adımlar atmazsak, sonuç felaket olabilir, doğru adımlar atmazsak geçici bir kriz gibi görünen sorunlardan hiçbir zaman kurtulamayız.
Ülkenin geleceğini düşünen, ülkenin geleceğinden kaygı duyan kısacası ülkesini seven herkes bu gerçeğin bilincinde olarak hareket etmelidir.
Öte yandan doğru bir lider ve oluşturacağı kadro önderliğinde atılacak doğru adımlarla zaman içerisinde bu sorunlardan kurtulma şansımız da vardır.
Ancak, kökeni çok eskilere dayanan bu sorunları aşmanın bir geçitten geçmek gibi, bir krizi atlatmak gibi düşünmek asla doğru olmaz. Doğru adımlar atarsak, belki yüzyıllar içinde “Muassır medeniyetler seviyesine” ulaşabileceğiz. On-yıllar içinde Ülke’nin tüm sorunlarını çözerim diyenler ya gerçeklerin farkında değiller ya da samimi değildirler.
Şu anda “Önce Vatan” diyenlerin doğru karar vermek için önlerinde MHP Kurultayı gibi önemli bir fırsatları vardır, bu fırsat iyi değerlendirilmelidir.
Ben inanıyorum ki, MHP önümüzdeki kurultay fırsatını iyi değerlendirir, doğru adımlar atarsa bu adım aynı zamanda MHP’nin Merkez Sağ partisi olma yolunda atacağı önemli bir adim olacaktır.
Dolayısıyla Merkez Sağ oylarına talip olan bir partinin “Güneydoğu” ile ilgili ajandası, akla yatkın, uygulanabilir, sonuç alınabilir, mantıklı ve makul plan ve projelerinin olması gerekir.
“Bin yıllık kardeşliği yaşa ve yaşat” sloganının içi ilmi gerçeklerin ışığı altında günlük hayatta uygulanabilir, somut gerekçelerle doldurulmalıdır.
Bu kurultayda vereceğimiz doğru bir karar, felakete doğru sürüklenmekte olan ülkemiz adına atılmış doğru adımların bir başlangıcı olacaktır. Çünkü İnanıyorum ki ülkemizde aklı-selim herkes bu kaygı verici durumun farkındadır ve bir çıkış yolu aramaktadır dolayısıyla seçilecek MHP Genel Başkanı ya iktidar ya da anamuhalefet partisinin başkanı olacaktır.
Ülkemiz adına içte ve dışta çözülmesi gereken bir dizi sorunlar, atılması gereken bir dizi adımlar vardır. Bu sorunların tesbiti, analizi ve doğru metodla çözülmeye çalışılması ancak ve ancak ilim- bilgi ışığı altında mümkündür. MHP genel başkan adaylarının tamamının sorunların üstesinden gelebilecek donanıma sahip olmalarına rağmen Prof. Dr. Ümit Özdağ’ın bir adım önde olduğuna inanıyorum.
***
Ülkenin çözüm bekleyen sorunlarını belli başlıklar altında toplayacak olursak:
- Ekonomik sorunlar,
- Sosyal sorunlar
- Eğitim sorunları
- İç ve Dış –Siyasi sorunlar
- (ve en önemlisi) Terör sorunu olduğunu görürüz
Ancak değişik başlık altındaki bu sorunları birbirlerinden bağımsız olarak düşünmek hatadır:
Sosyal sorunları ekonomik sorunlardan, ekonomik sorunları terör sorunundan bağımsız olarak ele almak ve çözmek mümkün değildir.
Ben bu sorunlardan özellikle en fazla aciliyet arz eden ve sayın Ümit Özdağ’ın uzmanlık alanı olan terör konusuna kısaca değinmek istiyorum.
30 yıldır devam eden terör sorunu binlerce vatandaşımızın canına mal olurken, ülkemizi maddi-manevi olarak yıpratmıştır, yıpratmaktadır.
Silahlı ve bombalı eylem yapan bir gurup asi gibi görünen PKK sorunu aslında çok boyutlu bir sorundur. Terörü besleyen çok farklı “kökler” vardır. Bu kökleri doğru tesbit ve doğru analiz etmeden terörün “kökünü kazımak” mümkün değildir.
Sadece askeri-polisiye tedbirlerle mücadele etmenin hem çözüm üretmediğini hem de çok pahalıya mal olduğunu hep birlikte görmekteyiz.
Prof. Dr. Ümit Özdağ tam anlamı ile bir terör uzmanıdır. Güneydoğu gerçeğine vakıftır ve Ülkemizi bu sorundan kurtarmak için yeterli bilgi ve tecrübeye sahiptir.
Terör sorununun köklerini İçe-Uzanan ve Dışa Uzananlar olarak sınıflaycak olursak;
İç Kaynaklı nedenler
- Kürt milliyetçiliği, ırkçılık gibi sosyal nedenler
- Otoriteye başkaldırma, macera aramak gibi psikolojik nedenler
- Özgürlük, bağımsızlık gibi sosyo-ideolojik nedenler
- İşsizlik, fakirlik gibi ekonomik nedenler
- “İkinci Dil’in” getirdiği sınırlama ve zorluklardan kurtulma istegi
- Aslında ülke çapında var olan devlet baskısının sadece Kürt Halkı’na yönelik bir baskı ve sindirme metodu gibi algılanması
- 30 yıldır devam eden çatışmaların bölgenin gelenekleri çerçevesinde “kan davası” gibi algılanması…vb.
Bu talepleri sıralarken bunların haklıdır-haksızdır, dikkate alınmalıdır-alınmamalıdır değerlendirmesine girmek istemiyorum.
Bunları yazarken, “Uludağ’dan başka dağ bilmeyen” bazılarının “PKK ile Kürt Halkını” birbirinden ayırmak lazım dediğini duyar gibiyim. Ancak şu iyi bilinmeli ki, hayatta hiçbir şey “siyah-beyaz” değildir. Siyah ile beyaz arasında her zaman gri bölgeler vardır. Dolayısıyla PKK ile bölge halkını kesin bir bir çizgi ile ayırmak asla kolay değildir ve bölge sorunu bir bütün olarak ele alınmalıdır.
Dış Kaynaklı nedenler
- Bölgedeki petrol ve doğal gaz yatakları üzerinde hesabı olan ülkeler
- Türkiye ile tarihi sorunları olan ülkeler (Yunanistan, Ermenistan, Rusya, Israil vb)
- Dört ülke topraklarına dağılmış Kürt gücünü kontrol etmek için Kapitalist Batı’nın kontrolündeki Barzani’ye alternatif Komünist Apo yaratmaya çalışanlar,
- Türkiye’nin Çeçenler’e ve Boşnaklar’a verdiği desteğe misilleme olarak PKK ya destek veren Rusya, Sırbistan.
- Hristiyan Batı- Müslüman Ortadoğu-Asya cekişmesinde Kürtler’e Hristiyan bloka yakın ılımlı müslüman rolü empoze etmeye çalışan misyonerler,
- Son olarak, silah ticareti ve kara para aklama işinden menfaat sağlayanları sayabiliriz
***
Ancak PKK’ya destek veren dış güçlerin temel motivasyonları sadece dünya enerji kaynaklarının %56’sini sınırları içinde bulunduran bölgedeki istikrarı bozmaya yöneliktir.
PKK’ya destek veren güçlerin asla ve asla bağımsız bir Kürdistan projeleri yoktur. Bölgede 76 milyonluk güçlü bir Türkiye istemeyen global güçler, aynı şekilde bölgede 35-40 milyon- nüfuslu bir Kürdistan da istemeyeceklerdir.
Tarih tekerrürden ibarettir; dün, bir yandan bağımsız Büyük Arap Devleti sözü vererek Arapları Osmanlı İmparatorluğu’na karşı kışkırtanlar, öbür yandan (Sykes–Picot Anlaşması ile) Arap topraklarını gizlice kendi aralarında bölüşme planları yapmışlardır. Dün Filistin-Sina Cephesinde uygulanan senaryo ile bugün Güneydoğuda’ki senaryo tarihin tekerrüründen başka bir şey değildir. Bu tarihi ve siyasi gerçeklerin de Bölge halkına çok iyi anlatılması gerekir.
Tüm bu dinamikler iyi analiz edilip, detaylı bir plan yapılmadan, sadece askeri-polisiye yöntemlerle terör sorunu çözülemez. Sadece askeri yöntemleriyle terörün bastırılabildiğini ama bastırmanın köklü bir çözüm olmadığını son 30 yıllık deneyimlerimizden öğrenmiş durumdayız.
Baskılarla insanların davranışlarını değiştirebilirsiniz ama inanç ve düşüncelerini değiştiremezsiniz. Bastırılan düşünceler ekim için ayrılan tohumlar gibi saklanacak, şartlar uygun hale geldiğinde tekrar yeşerecektir.
Güneydoğu’yu Ülkemizin bir parçası olarak kabul ediyorsak, Güneydoğu’daki halkı rahatsız eden mevcut bu sorunlar ülkemizin sorunlarıdır ve ülke yöneticilerinden acil çözüm beklemektedir.
Büyük Kurtarıcı’nın da belirttiği gibi “ilim hayattaki en hakiki kılavuzdur”. Bilgi olmadan sorunları doğru analiz etmek ve doğru metodlar kullanarak çözmek mümkün değildir. Yeterli bilgi donanımına sahip olmayan kişilerin bir sorunu çözmek için başvurabilecekleri tek ve en ilkel metot “Deneme-Yanılma/Trail and Error Metodudur”.
“Deneme-Yanılma” da bir metoddur ama ilkel bir metoddur ve “yanılmalar” telafisi mümkün olmayan kayıplarla sonuçlanabilmektedir.
Bu yüzden ülke yönetimini yeterli bilgi donanımına sahip olmayan, ülkeyi deneme yanılma metoduyla yönetenlere bırakmanın faturası çok ağır olabilir.
Prof. Dr. Ümit Özdağ bir terör uzmanıdır ve “ben bu sorunu çözerim” diyenlerin içinde açık-ara öndedir.
***
Sonuç olarak küçük görünse de MHP hakikaten önemli bir yol ayırımındadır. Bu konuda verilecek doğru bir karar, önce MHP’nin sonra Ülkemizin sorunlarını çözme yolunda atılmış doğru bir adım olacaktır.
Elbette MHP Genel Başkanlığı için yarışan bütün adaylar birbirinden değerli, ülkesini, milletini seven, ülke ve milletine hizmet etme dışında hiç bir mevki-menfaat beklentisi olmayan samimi ülküdaşlarımızdır.
Ancak, Prof. Dr. Ümit ÖZDAĞ’ın özellikle başta terör sorunu olmak üzere ülkemizin acil çözüm bekleyen sorunlarının çözümü için gerekli bilgi donanımına sahip olduğuna, liderlik edeceği çok değerli “ülkücü kadro” ile birlikte gerek MHP, gerekse Ülkemiz için büyük bir şans olduğuna bütün kalbimle inanıyorum.