Ali BADEMCİ
Kısmen zikrettiğimiz coğrafya eserlerinin ortaya koyduğu gerçek, Türkler’in ilk vatanlarının Türkistan, sıra ile takip ettikleri diğer ve kadim vatanlarının da İdil-Ural, Anadolu, İran-Hindistan, ve Ortadoğu-Mısır’dır. Bugün bunlardan Türk dilinin konuşulmadığı ve Türklüğün kuvvetle ifade edilmediği vatanlar mutlaka vardır. Fakat o coğrafyalarda Türk kültür ve medeniyetini ifade etmeyen yeni tarih ve sosyoloji geliştirmek mümkün değildir. Bugün unutmuş olsak da Mısır Memlukluları’ndan Abû Hayyan’ın Kitâb al-İdrâk li-lisân al-Atrâk adlı muhteşem gramer ve sözlüğü ortadadır. Osmanlı gramer ve sözlüklerini saymakla dahi bitiremezsiniz; fakat Türkistan’nın Harezmşahlar devri, Zamahşeri’nin Mukaddimetü’l –Edeb adlı sözlüğünü ve İdil-Ural/Deşt-i Kıpçak Türk uluslarının (Kumanlar) Codex Cumanicus sözlüğünü mutlaka elden geçirmeliyiz. Bu sözlüklerin müşterek tarafı Türkçe adlı bir dil unsurlarının muhteşem ifadesi olmasıdır. Tetkik ettiğinizde göreceksiniz ki bugünkü Anadolu’da Türk coğrafyasının sahibi olan Türkler’in dilleri aynıdır. Dolayısıyle Anadolu Kıpçak-Memluk-Çağatay’ı ortalamış bütün Türk lehçelerinin ana ve müşterek yurdudur. Bugün sırf siyasi sebeplerle Türkistan-İdil Ural/Kumanya, İran-Hindistan, Mısır, Anadolu Türkçeleri ne kadar birbirinden uzaklaştırılırsa uzaklaştırılsın tek dil, tek millet ve milliyet, fakat canlı olarak ayakta duran beş vatan görürsünüz! İşte bu sebeble Türkler bir dünya milletidir.
DÜNYA MİLLETİ OLMAK
Türk tarihi yazıcılarının mutlaka dikkatini çeken en önemli husus, onların çok geniş bir coğrafyaya yayılmış olmalardır. Türkler’in dünyaya yayılmış olmaları onların bir dünya milleti olduğunu ispata yeterlidir. Tarih yazımının zorlukları da işte buradan kaynaklanmaktadır. Bunun üzerine, Türk ırkının tarih yazıcı değil tarih yaratıcı özelliği dikkate alınırsa milli bir tarih yazımının vücuda getirilmesi o kadar zorlaşmaktadır. Elbette coğrafya hem tarih hem de milliyet demektir; dolayısiyle toprak olmadan tarih açıklaması yapmak mümkün değildir. Elbette İskender örneğinde olduğu gibi farklı coğrafyaya yayılan başka milliyetler de de olmuştur; fakat bunlar yayıldıkları coğrafyada bir medeniyet kültür yaratamamış, böyle kalıcı bir miras bırakamamışlardır. Halbuki Türkler her gittikleri yerde derin kültür izleri ve kalıcı bir medeniyet bırakmışlardır. İşte Türk ırkının bir dünya milleti oluşunun en önemli sebebi budur.
Elbette Türkler’in kadim vatanını Kuzey Doğu Asya, bugünkü Moğolistan ile Mançurya arasında aramak gerekiyor, ki son bulgular bu sonuca doğru gitmektedir. Eski teoriler, ANAV ve İDİL-URAL kültürleri de bilim adamlarını şaşırmakta ve ilk göçlerin batıdan doğuya olduğu intibaını vermekle, dini teorileri yani ilk insanlığın Ortadoğu veya Doğu Afrika’da ortaya çıktığı görüşlerini desteklemektedir. Her şeye rağmen ilk Türk vatanı ne Asya’nın tam doğusunda ne de tam batısında değil Altay ve Tanrı Dağları, Ötüken çevresi olduğu kabul edilmiş bir görüştür. İlk Türk vatanı Orta Asya mıdır sorusuna ise kuvvetle müsbet cevap vermek en azından bugün için mümkün değildir; çünkü Orta Asya’nın coğrafi olarak tam bir tanımı yapılmamıştır. Bunun gibi milliyet adımızla tarif edilmiş olan Türkistan deyiminin de coğrafi olarak sınırları belli bir tanımı yoktur. Kesinlikle Orta Asya Türkistan olmadığı gibi, Türkistan da Orta Asya değildir! Çünkü Orta Asya deyimi kasıtlı olarak batılılar tarafından Türkistan adı yerine ikame edilmeğe çalışılmış tamamen siyasi bir adlandırmadır. Türkler’in yaşadığı yer anlamında olan Türkistan Çin Seddi’nden Hazar Denizi’ne; Sibirya’dan Hint Denizi’ne kadar olan coğrafyanın adıdır! Ana kaynaklar ve en eski coğrafya eserlerinde durum budur! Belge istiyorsak işte Arap coğrafyacıları, işte Firdevsi, işte Hudûdu’l-Âlem!
Bizde sağlam coğrafya çalışmaları bulunmuyor, yakın zamanda belki de tarih coğrafyası sahasında çalışan ilk ve son coğrafya âlimimiz rahmetli Ahmed Erdel’dir. Bugün bizde, coğrafya eğitimi hayat bilgisi gibi sıradan bir derstir; ne yazık ki böyle bir alışkanlığı batıdan aynen benimsedik! Halbuki kadim kültürümüzde coğrafya en önemli bilim dalıydı! Sadece bir örnek vermek istersek Kaşgarlı Mahmud bir dilci olmaktan evvel coğrafyacıdır; bugün onun haritası bile unutulmuştur! Kaşgarlı haritasında zamanın milliyetleri vatanlarına oturtulmuş, üstelik yüzlerce kavim ve kabileler de, bugün unutulmuş olsa bile tek tek yer almıştır! İslâm coğrafyacıları Mesudi, Gerdizi, Avfi, İdrisi, Kazvini, Reşidindin de öyle değil midir? Yazarı belli olmayan; fakat ihtimalen Hacı Nimetullah adlı bir Müslümana izafe edilen, Rus şarkiyatçı Minorsky’in ilim alemine kazandırdığı Hudûdu’l-Âlem adlı muhteşem coğrafya kitabını kaç kişi görmüştür! Şüphesiz ki Zeki Velidi Togan’ın Meşhed’de bulduğu İbni Fadlan Seyahatnamesi başta Oğuzlar olmak üzere Türk vatanları üzerinde çalışanlar için pek önemlidir!
Kısmen zikrettiğimiz coğrafya eserlerinin ortaya koyduğu gerçek, Türkler’in ilk vatanlarının Türkistan, sıra ile takip ettikleri diğer ve kadim vatanlarının da İdil-Ural, Anadolu, İran-Hindistan, ve Ortadoğu-Mısır’dır. Bugün bunlardan Türk dilinin konuşulmadığı ve Türklüğün kuvvetle ifade edilmediği vatanlar mutlaka vardır. Fakat o coğrafyalarda Türk kültür ve medeniyetini ifade etmeyen yeni tarih ve sosyoloji geliştirmek mümkün değildir. Bugün unutmuş olsak da Mısır Memlukluları’ndan Abû Hayyan’ın Kitâb al-İdrâk li-lisân al-Atrâk adlı muhteşem gramer ve sözlüğü ortadadır. Osmanlı gramer ve sözlüklerini saymakla dahi bitiremezsiniz; fakat Türkistan’nın Harezmşahlar devri, Zamahşeri’nin Mukaddimetü’l –Edeb adlı sözlüğünü ve İdil-Ural/Deşt-i Kıpçak Türk uluslarının (Kumanlar) Codex Cumanicus sözlüğünü mutlaka elden geçirmeliyiz. Bu sözlüklerin müşterek tarafı Türkçe adlı bir dil unsurlarının muhteşem ifadesi olmasıdır. Tetkik ettiğinizde göreceksiniz ki bugünkü Anadolu’da Türk coğrafyasının sahibi olan Türkler’in dilleri aynıdır. Dolayısiyle Anadolu Kıpçak-Memluk-Çağatay’ı ortalamış bütün Türk lehçelerinin ana ve müşterek yurdudur. Bugün sırf siyasi sebeplerle Türkistan-İdil Ural/Kumanya, İran-Hindistan, Mısır, Anadolu Türkçeleri ne kadar birbirinden uzaklaştırılırsa uzaklaştırılsın tek dil, tek millet ve milliyet, fakat canlı olarak ayakta duran beş vatan görürsünüz! İşte bu sebeble Türkler bir dünya milletidir.
İyi pazarlar.