Ali BADEMCİ
Elbette son Halep tahliyesi göstermiştir ki İran bölgede hiçbir zaman sahibi olmadığı hakları talep etmekte ve Müslümanları birbirine kırdırmaktadır. İran, İslâm coğrafyasının en önemli kültür merkezlerindendir; bugünkü görüşü etrafında kendi içini sağlam tutmaması mümkün değildir. Böyle bir durum ne Rusya ne de ABD’yi alâkadar etmez, yine olan Müslümanlara olur! Türkiye en kuvvetli devrinde bile İran’ın inançlarına müdahale etmemiştir; hiçbir şekilde de İran Türklüğünü kışkırtma niyetinde de değildir. Son vahşet resimleri karşısında Rusya bile Türkiye ile aynı yerde buluşmasına karşılık İran’ın İslâm’ı bölme ve insanlar arasına kan davası koymasının zararını yine kendileri çekecektir. Türkiye İran’ı böyle görmek istemiyor! Bu durum sadece ABD ve Batı’nın hoşuna gider! İmamların uyanması gerekiyor!
DEVLET SİYASETİ SURİYE-İRAN
Beş yılı aşkın süreden beri devam eden Suriye hadiseleri tam bir dönemece gelmiş durumdadır. Davutoğlu zamanında yapılan hatâlar kapanmışa benziyor! Bu hatâlardan biri de Süleyman Şah Türbesi’nin taşınmasıydı! Devlet Suriye hadiselerine müdahil olmakta Kürtler ve İŞİD’den de çekiniyordu; bunu saklamak mümkün değildir! Şimdi 2000 kilometrekare Suriye toprağı bu muzır unsurlardan temizlenince devlet olarak önümüzü biraz daha net görmeye başladık! Son Halep olaylarında Kürtler’in adının bile geçmemesi ve hikâyeye dönen ABD’nin Rakka operasyonunun da masal olduğu yaşanarak görülmüştür! Kürtler’in gücü ancak kendilerine çok değer veren Türkiye’ye yeter; öyle olunca da ABD silâhları ile Güneydoğu’da cirit atıyorlar! Yakın zamanda yurtiçi temizlenip de Afrin ve Mümbiç’den bu muhayyel güç tard edilince durum biraz daha açıklığa kavuşacaktır. Elbette Türkiye’nin Carablus’dan itibaren Suriye ve Irak sınırlarını kanton-manton dinlemeden Sincar’ı kontrol eder duruma gelmesi ülkeyi pek rahatlatacaktır! Çünkü Sincar tarih boyunca Türkiye-Suriye-Irak’ı net şekilde gören bir konumdadır. Belki de Suriye hadiseleri devam ederken Sincar’ın PKK-PYD’den temizlenmesi gerekecektir. Kamışlı’da 23 parça olan Kürtler, Membiç gibi Sincar’da da istenmeyen unsurlardır.
2011’de daha olaylar başlar başlamaz AKP’nin Suriye politrikası aydınlar ve muhalefet tarafından şiddetle tenkit edilmiştir. Üstelik devlet tutumunun bir mezhep gözlüğü kullandığı gibi belki de olamayan şeyler de olmuş gibi gösterilmiş zamanın Başbakanı’nın “Şam’da namaz kılacağız “ gibi hamaset ihtiva eden sözleri bir hayli istismar edilmiştir. Bugün gelinen noktada hükümet görüşlerinin de doğruluğunu anlamış bulunmaktayız; Halep tahliyesin İran Şiî milislerinin doğrudan doğruya Sünnî inançtaki insanları öldürmesi bu düşüncenin en canlı örneği değil midir? Mesele dönüp dolaşıp aslî mecrasına oturdu ama Türkiye’nin Şiî düşmanlığına dair ne geçmişte ne de şimdi durumda en ufak bir emâre bulunmamaktadır. Haleb’ın kadim sünnî yapısı uzun Türk ve İslâmî yılların sonucudur; bu durumu asırlar içinde merkez Şiilik Irak değiştiremediği gibi hiçbir şekilde İran da değiştirmekte muvaffak olamamıştır. Belki de İslâm tarihinde Şia ilk olarak Sünnî Haleb’e bu kadar yakınlaşabilmiş ve şimdiki gibi güç gösterisi yapmaktadır. Düşününüz ki Şiî Fatimî halifeliği zamanında bile Halep yine sünnîdir ve bu karakterini muhafaza etmiştir.
Sünnilik dışında Haleb’in yapışık olduğu ikinci karekteri Türklük’dür; Abbasiler zamanında Mısır’da başlayan Türk Karluk ve Kıpçak hâkimiyeti Suriye istikametinde genişlemiş ondan sonra Selçukiler zamanda Anadolu’ya sirayet etmiştir. Zamanın İslâm tefekkürü buradan taşarak Mağrib’e taşınmış ve Fatimi Şiiliği böyle vücût bularak Türkler’in elinde bulunan Fustat’ı Kahire hâline getirmiştir. Bugünkü İran Şiiliği Fatimiler devrinde Suriye ve Haleb ile bu kadar ilgili değildir. Her zaman Doğu ve Güneydoğu’nun Sünnî Türk yapısı İran’ın Haleb’e nüfuzunu engellemiştir. 30 yıldan beri devam eden Kürk ayrılıkçılığı böyle bir koridoru açmaya muvaffak olamayacaktır. Geçmişte ilginçtir ki İran’da Türkmen Şiası da Anadolu’yu aşarak Suriye’ye girememiştir. Selçukiler devrinde İran coğrafyasında susturulamayan Haşhaşi-Şia Hülâgü tarafından bir çırpıda silinmiştir. O bakımdan İslâm tarihinde Suriye coğrafyasında İran Şiiliği hiçbir şekilde öne çıkmamıştır.
Ne yazık ki uzun İslâm tarihi boyunca bu inanca karşı bütün belâlar Sünnî Araplar tarafından dâvet edilmiştir. İslâm dünyasında hâlâ Emevî vahşeti unutulmuş değildir. Selçuklu ve Osmanlı yıllarında Şiilik değil Sünnilik bütünlüğü bozmuştur. Devletin zayıf döneminde Vahhabi hareketi böyle bir bozgunculuktur ve bugün Araplar’ın 27 parçaya ayrılmasiyle sonuçlanmıştır. Bu hareketler karşısında aynı menşeyden gelmelerine rağmen Anadolu Aleviliği sessizdir ve hiçbir surette İran Şiiliği’ne destek vermemektedir. Belki de Osmanlı tarihinin en büyük başarısı budur. Çünkü ülkemizde hem Sünnî hem de Alevî Bektaşiler tam bir tesanüt içinde yaşamaktadır. Günümüzde Türk Müslümanların Selefî inançlara da meyli yoktur; o sebeble Türkler arasında köktendincilik yoktur!
Elbette bugün siyasette DEAŞ diye adlandırılan hareket tam bir Arap hareketidir ve temeli Selefilik’dir. Kendimize bühtan etmeye gerek yoktur Türk ırkı ne Şiî ne de Sünnî fundamentalist olamaz; çünkü kültürümüz ve derin inançlarımız buna engeldir. Bu konuda dünyanın da çabaları başarılı olamayacaktır! Türkiye’de dışarıdan kışkırtma ve desteği olmayan Siyasi İslâm taraftarı yoktur! O sebeble biz aydınların kutuplaşma yerine bir düşünce etrafında birleşmesi gerekiyor. Tanrı huzurunda Alevî Kılıçdaroğlu ile Sünnî Erdoğan birlikte saf tutmaktadır. İşte Türk insanının inanç yapısı budur.
Elbette son Halep tahliyesi göstermiştir ki İran bölgede hiçbir zaman sahibi olmadığı hakları talep etmekte ve Müslümanları birbirine kırdırmaktadır. İran, İslâm coğrafyasının en önemli kültür merkezlerindendir; bugünkü görüşü etrafında kendi içini sağlam tutmaması mümkün değildir. Böyle bir durum ne Rusya ne de ABD’yi alâkadar etmez, yine olan Müslümanlara olur! Türkiye en kuvvetli devrinde bile İran’ın inançlarına müdahale etmemiştir; hiçbir şekilde de İran Türklüğünü kışkırtma niyetinde de değildir. Son vahşet resimleri karşısında Rusya bile Türkiye ile aynı yerde buluşmasına karşılık İran’ın İslâm’ı bölme ve insanlar arasına kan davası koymasının zararını yine kendileri çekecektir. Türkiye İran’ı böyle görmek istemiyor! Bu durum sadece ABD ve Batı’nın hoşuna gider! İmamların uyanması gerekiyor!
İyi pazarlar.