Ali BADEMCİ
Lâkin yıllar kısa zamanda her şeyi unutturdu ve 1973’de gördüm ki, Ethem Ağa MHP Antakya İlçe Başkanı, Deniz Baykal’ın eski dünürü Kuseyri âilesinden MHP Hatay İl Başkanı ve vekil adayı Saadettin Bolat (Oğlum Alparslan’ın kirvesi), Mansur Dalar da Ülkücü Öğretmenler Başkanı! Ahmed’e rahmet diliyor ve toprağımla gurur duyuyorum. Elbette “Şeyhköylüyüz, Hataylıyız Atatürk’ün Askeriyiz!” Ahmet üç günden beri Atatürk’e “Kırk Asırlık Türk Yurdu Düşman Elinde Esir Kalamaz” vecizesini söyleten “Ayşe Fıtnat Hanım”ın yanındadır. Mekânları cennet olsun, ülkücülerin ve hangi partili olursa olsun daima milliyetçiliğini koruyan hemşehrilerimin başı sağolsun.
“ÖKÜZ AHMET”
Mutlaka yiğit nâmı ile anılır; “Öküz Ahmet” bizim çağdaşımız, toprağımız, hattâ bir aşiret olmamız dolayısiyle yakın akrabalığımız da olabilir! Elbette, evvelki gün Hakk’ın rahmetine kavuşan emekli öğretmen, “Yiğit Bozkurt”, Hatay Şenköylü Ahmet Sönmez’den bahsediyoruz. Rahmetli Trablusgarb’da Mustafa Kemal Atatürk’ün askeri Davut Ağa’nın torunu, yine yiğit bir insan olan rahmetli Rüstem Ağa’nın da oğludur. Bizim ülkücülükle devem eden ilk milliyetçilik yıllarımızda hemen hemen bütün Antakya bu yiğit âilenin egemenliği altındaydı. Ahmet Sönmez’in bacı oğulları Mansur-Zeki-Ömer gençliğimizin efsane delikanlıları ve bileği sağlam gençleriydi. Bu genetik nereden geliyor; gerçekten hikâyesi ilginçtir!
Şurası daima gözden kaçmıştır ki Milli Mücâdele’de en uzun kurtuluş mücadelesini veren ilimiz Hatay’dır ve mücadele sahası da bugün 1/3’ü Türkiye’de 2/3’ü Suriye’de kalan Bayır-Bucak bölgesidir. Yıldırım Orduları’nın sol sahası olan bu bölge bir yandan Haleb, diğer tandan Anadolu Milli Mücadele’sine yoğun destek vermiştir. Bunun yanında 1939’de Hatay’ın anavatana katılması Hatay dağlıları için ikinci bir Milli Mücadele’dir! Günümüzde bile o ulu insanların çocukları, ”Çavuş-Onbaşı Mehmed”in oğulları diye anılmaktadır. Bugün Bayır’da 75 yıl öncenin çeteleri aynı mücadeleyi sürdürmektedir. İşte “Öküz Ahmet” böyle bir ruh ve bu ruhu yaşamış bir âilenin çocuğudur.
Kuseyr-Şeyhköy-Şenköy, Türkistan Oğuzları bölgesinden Suriye’ye akan Hoca Ahmed Yesevi sürgünü olarak bir Savran-Sauran iskanıdır. Belde ve külliyenin kurucusu Şeyh Ahmed Kuseyri’nin babası Şeyh Abdurrahman Savrani’nin oğludur ve mübarek mezarı külliye içinde ayrı bir sandukadır. Anadolu’nun birçok yerinde Savran adlı kasaba ve Savranî halk vardır. Bugün Savran harabeleri hâlâ Yesi taşrası durumundadır ve sanırım Yesevi Türbesi’ne 10-15 km. mesafede fakat Sibirya Demiryolu’nin sağında Yamud Sırtları’na dayanmaktadır. Kadı Sicilleri’ne göre Suriye Savran iskanı Azerbaycan üzeridir; o sebeble bunlara genel bir adlandırma ile “Bayat” denmiştir. O sebeble “Şeyh Hanedanı” Şafii-Halveti’dir; böylece Matrüdilik’den ziyade “Kübrevi” özellikler ağırlıktadır. Buna karşılık ahali veya aşiretler Hanefi- Matrüdi gelenekler gelmektedir.
Suriye Fransızlar tarafından işgâl edilince Cisr-Hadid’den (Demirköprü) Yayladağı’na kadar uzanan sırtlara eskiden beri Kuseyr deniyordu. Bu bölge şimdi Suriye’nin İdlip Vilâyeti’nin tam batısıdır. Fransız generali Kaymakam olarak Asi Nehri ile Akdeniz arasını Şeyhköy’den idare etmiştir. Yerleşkede “Şeyh Ailesi” mekânları dışında barınacak yer olmadığı için Fransız asker ve kumandanları da bu taşyapı evlerde barınmış, o sebeble aşiretlerin yoğun tepkisine maruz kalmışlardır. Fransızlar gidene kadar da çeteler köye inmemiş ve çok önemli mücadeleler içinde bulunmuşlardır. 1950’ye kadar beldenin idaresi “Müstevli” görünümü arzedip bir “Derebeylik “sanılsa da bu görüşler çok doğru değildir; çünkü Cumhuriyet ve Atatürk görüşleri herşeyin üzerindedir. Fakat CHP’nin baskın parti idaresinin dozu belki biraz kaçmıştır. “Kuseyri Âilesi”nin Fransızlar karşısında hareketsiz ve teslimiyetçi tavırları bir tarikat umdesi olarak “Ululemre İtaat”dan kaynaklanmıştır; o sebeble hiçbir surette ihanet olarak değerlendirilmesi imkânı yoktur.
İlginçtir ki, Ahmed’in dedesi ve Atatürk’in silâh arkadaşı Davut Ağa’nın, Kuseyriler ile organik bağlarını iyi bilmemize karşılık Damat Şerif Ağa (Dalarlar’ın babası) o tarafa mensuptur. CHP partizanlıkta dozu kaçırır da DP yerinde bırakır mı? İşte bu dönemde DP Muhtarı Ethem Ağa (Amcazadem) tehcirin başını çekmiş, Şerif Ağa ve çocukları Antakya’ya göçürülmüştür. Fakat Davut Ağa’nın Trablusgarb hikâyelerini çocukluğumuzda hep Vahap Ağa’nın kahvesinde dinlemişizdir; o beldeyi terketmedi! Bölge saha çalışmalarında gördük ki aşiretlerden birçoğunun elinde Enver Paşa ve Mustafa Kemal beratları bulunmaktadır. Şeyh ailesi de DP partizanlığına boyun eğmiş ve hiçbir şekilde beldeyi terk etmemiştir. Arada bir takım trajik hadiseler de olmuştur.
Bizim ortaokul yıllarımıza denk gelen “Dalarlar”ın Antakya’ya göçü ve bir varoşta “Kondu” oluşturmaları cidden çok ilginçtir. 1960 sonrasında DP’li muhtar Ethem Ağa(Güven) Çetin Altan’ın TİP’ne ilgi duyarken “Dalarlar” ülkücülüğü seçmişlerdir. Hatay’da ülkücülük Öküz Ahmet-Mansur ve Zeki Dalar’ın demir yumruğu sayesinde, Türk Ocakları’nda “Neşvünema” bulmuştur. Ahmet ile ilgili çok hatıralarımız bulunmaktadır; T.Ocağı Gençlik Kolu ve Ülkücü Gençlik Teşkilatı Başkanlığı dönemimiz bu yoğun hatıralarla doludur. Ahmet aynı zamanda iyi bir folklar ve tiyatro adamıydı. İdealistti; bir gün hiç yanından ayırmadığı Yayladağlı yine öğretmen Enver Aslan ile hep birlikte “Turan Yolculuğu”na çıkmış fakat geldiğimiz yerin Ceyhan olduğunu görünce “Üç Dilber”in peşine takılmış Adana’ya kadar gelmiştik. Lâkin yıllar kısa zamanda herşeyi unutturdu ve 1973’de gördüm ki, Ethem Ağa MHP Antakya İlçe Başkanı, Deniz Baykal’ın eski dünürü Kuseyri âilesinden MHP Hatay İl Başkanı ve vekil adayı Saadettin Bolat (Oğlum Alparslan’ın kirvesi), Mansur Dalar da Ülkücü Öğretmenler Başkanı! Ahmed’e rahmet diliyor ve toprağımla gurur duyuyorum. Elbette “Şeyhköylüyüz, Hataylıyız Atatürk’ün Askeriyiz!” Ahmet üç günden beri Atatürk’e “Kırk Asırlık Türk Yurdu Düşman Elinde Esir Kalamaz” vecizesini söyleten “Ayşe Fıtnat Hanım”ın yanındadır. Mekânları cennet olsun, ülkücülerin ve hangi partili olursa olsun daima milliyetçiliğini koruyan hemşehrilerimin başı sağolsun!
İyi pazarlar efendim.