Ali BADEMCİ
Ne böyle âlimlik ne de bilim adamlığı olur; zavallılar yapılacak çalışmalar için tartışma ortamı yaratmak istiyormuş! Tartışma bilinmeyenleri ortaya çıkarmakla yapılır; bilinenleri speküle etmek insanları yanıltmakla olmaz! Türk milliyetçileri olarak her bakımdan daha akıllı, daha donanımlı, daha sabırlı ve daha çalışkan olmak zorundayız!
ÂLİMİN İLMİ
Bizde her şey gibi ilim de ayağa düşmüştür; veteriner veya meteoroloji uzmanı tarih yazıyor ve bizlere Türkoloji dersi veriyor! Zaten oryantalizm kopyası tarihimizin bölümlenmesi ayrı bir handikap! Eski Türk tarihini bir yana bırakın ilim adamlarımız daha yüz yıl öncesi tarihimizde bile anlaşabilmiş değildir! Kiminin vatansever dediğine diğerleri rahatlıkla hain diyebiliyor! Dolayısiyle 1960 İhtilâli ihâneti olarak “Osmanlı Nesli” de tasfiye edilince iş şarlatanlara kaldı! Bu eğitim sisteminin âlim yetiştirmediğini hepimiz biliyoruz; o sebeble devlet bocalıyor ve düzgün siyaset üreten insanlar bulunamıyor; siyasetin kalitesi oldukça düşük; yedekten girenler veya bu işi geçim meselesi olarak görenlerin bahçesi! Evvelâ devletin bu çarkları değişmesi veya yenilemesi gerekmiyor mu? Çünkü siyasete dönüşmeyen fikir ve düşünceler çok anlam ifâde etmiyor! Çağdaş anlamda siyaset ilimle birlikte matematik hesapları gibi at başı gidiyor! Tarihimizin altın yılları da böyle değil mi? Ne zaman ilmin kalitesi düşmüşse siyaset şaşkın ördeklere dönmüştür!
Günümüz solistler geçidinde ilim adamlarımızı üç sınıfa ayırabiliriz: Her şeyi boş verip köşesine çekilen ve fısıltı halinde ahkâm kesenler; aykırı düşüncelerle popülizm yapmaya çalışan şarlatanlar; ilim yuvalarında üstleri veya hocaları tarafından ezilerek öne çıkması engellenenler! İlk kategoridekiler emekli olur olmaz kitaplarını kimsenin dikkatini çekmeyeceği kurumlara bağışlayarak rehavete dalmış, bildiklerini de unutmuşlardır; hiçbir iddiaları yoktur; ama fısıltı halinde ahkâm keserler! Kısmen yeni olanlar da siyasetçilerin kapısında bostan korkuluğu olarak yalakalık yapıyorlar! Bunlar ne yazık ki siyaset oyuncağı ve yalakasıdır; siyaset için ilmi katletmekten katiyen imtina etmezler! Çok korkak ve ürkek şahsiyete sahiptirler! Popülizm yapmak isteyenler en cahil adamlardır; ne dünyayı ne de içinde bulunduğu toplumu tanımazlar! Herkesin doğru bildiklerine yalan diyerek yalan tarih uydururlar; bunların sayısı bir hayli fazladır ki; tarihte kutsal da tanımazlar! Sonda gelenlere Allah yardım etsin; yirmi sene doktora, 10 sene doçentlik bekledikten sonra ideallerini unuturlar ve Yard. Doç. olarak emekli olurlar!
Böyle bir cemiyette ilim adamı nasıl yetişir? Hangi kabiliyet ile dışarıya açılıp ilimin halini görebilirler! Çalıştıkları konuda dünyanın nerede bulunduğunu, literatürün neleri kapsadığını bilen var mı? Bir batı dili ile hangi ilim yapılabilir? Her toplumun birden fazla kültür dili vardır; geçen gün yazdım; bu dilleri kaç kişinin bildiği bir yana aydın geçinenler bilmedikleri bu dillere nasıl da düşmanlık yapıyorlar! Doğrudur günümüzde siyaset lisanı batı dilleridir; lâkin ilim ve kültür dili insanların birlikte yaşadıkları ve medeniyet ürettikleri lisanlardır! Filolog olmak ayrı tarihçi veya dilci olmak ayrı şeylerdir! Filolog tarihe heves ederse çok hata yapar! Kadim kültürümüzü doğru ifâde edenler böyle midi?
Hiçbir etkisi ve yetkisi olmayan madrabazlar yazıyor ki, ”Yalan söyleyen tarih utansın!” Allahaşkına tarih hiç yalan söyler mi? Esas bu çıkışları yapanlar yalan söylüyor! Çok ilginçtir ki böyle akademisyen ürünleri de var; ”Avrupa’yı Attila Hristiyanlaştırdı; Haç işareti Türk kültürünün gerçeği; Ruslar Türk asıllıdır” gibi teraneler! Nedir bunlar Allahaşkına! Bu adamların hiç mi aklı yok! Adam gibi âlimler Eski Türk Tarihi’ni tartışıyorlar; batıdan çok haberi olmayan Sovyet tarih spekülatörleri aklına geleni yazıyor! Bunlara inanacak o muhayyel ve tamamen siyasi amaç taşıyan görüşlerin arkasına mı takılacağız! Ucu siyaset olan ideolojiler kendilerine göre yorum yapıyorlar!
Hadi Gumilev’i sineye çektik de, Murad Adji diye bir manyak çıkmış Moskova’dan hüküm veriyor! Hun tarihinde çok tartışılan hususlar var; Göktürkler ile akrabalık tartışması sağlam bir zemine oturmamıştır; dünya Asya ve Avrupa Hunları’nın müşterekliğini ortaya koyamamışken “Kıpçak” adının henüz ortaya çıkmadığı bir dönemde Attila’nın “Kıpçak” olduğunu yazabiliyor! Milletlerin tarihleri iç içedir ve tarih milletler mücadelesinden ibarettir. Arap-Fars-Çin-Rus tarihi ile ilişkilerimiz hiçbir zaman Türkler’in o milletin yavrusu ve babası olduğunu kanıtlayabilir mi? İslâmcılar İslâmiyet’den sonraki Türk tarihini çok üfürüyorlar ama, bazı zavallıların Türkler’i başka ırklarla karıştırması tam bir rezalettir!
Ne böyle âlimlik ne de bilim adamlığı olur; zavallılar yapılacak çalışmalar için tartışma ortamı yaratmak istiyormuş! Tartışma bilinmeyenleri ortaya çıkarmakla yapılır; bilinenleri speküle etmek insanları yanıltmakla olmaz! Türk milliyetçileri olarak her bakımdan daha akıllı, daha donanımlı, daha sabırlı ve daha çalışkan olmak zorundayız!
Hayırlı Bayramlar Efendim.