Ali BADEMCİ
ABD’nin bölge tasavvurları gün gibi açığa çıkmıştır; 5000 Tır silâh ve o kadar cephane ile imkânların, 900 km. sınırımıza ne için yığıldığının anlamı açıktır! Şimdi ülkemizde herkes bunu biliyor ve Amerika nefreti öfkeye dönüşmüş vaziyettedir. Türkiye’deki dini teşkilâtlanma kutsalların liderliğinde değildir! Halk Müslümanlığı hâkim ideoloji ve muazzam bir harçtır! Şimdi dindarından solcusuna kadar herkes ABD’yi görüyor ve tek kelime ile lânetliyor’ Kürtler de öyle! Ehh biz de itiraf edelim; demek ki Deniz Gezmişler haklı imiş! Tekrar edelim; göç zamanı defol Amerika!
GÖÇ ZAMANI
Bugünlerde bilim adamlarının iştirak ettiği açık oturumlarda ABD’nin Türkiye’de tabana vurduğunu ortaya koymaktadır. Bunu bölgeye taşırsanız aynı sonuçları elde edersiniz! Siz ABD’nin yanında görülen İslâm ülkelerine bakmayınız, hele bir halkın arasına girin ve Suudi’de bile Amerika’nın hâlini görün! “2000 km. öteden buralarda ne işi var” cümlesinin ortak kanaat oluğunu görürsünüz! Şartlar ne olursa olsun İslâm bir şuurdur; Müslümanlar aydınlarımızın yere vurdukları gibi hiç de akılsız insanlar topluluğu değildir! Osmanlı’nın çöküşü ile başlayan inkıraz, parçalanma, iç mücadele, dindaşların birbirine düşman edilmesi hiç de kolay bir sürç değildir! Maalesef bu süreç büyük ölçüde hâlâ devâm etmektedir. Meseleyi bir de onlar yönünden düşünmek gerekiyor! Bu düşünme sonucunda artık onları aşağılamaktan bir şekilde vazgeçmeliyiz!
Kendi geçmişimize bakmayı yeni idrak ettik, kırk yıl kapısında beklediğimiz AB sırt dönünce gözümüz açıldı ama, esas mesele Türkiye’yi bir FETÖ ülkesi yapmak teşebbüsü idi! Karakutu ele geçirilip kapağı açılığında ülkenin 30 seneden beri başına belâ olan ve o kadar can alan ayrılıkçı terörün de aynı kaynaktan beslendiği anlaşılmış, terörizmin ABD tarafından desteği de görülen manzara ile tam olarak ortaya çıkmıştır! Hatta bunun da ötesinde el-Kaide, IŞİD gibi örgütlerin de yapay siyasi kombinasyonları olduğu kesinleşmiştir! Osmanlı’nın parçalanarak sınırlarımıza devletçikler kurulması bir ne derece düşündürdü ise terörün 30 yıldan beri ortadan kaldırılmaları da pek gözümüzü açmıştır!
Evvelki asrın başından itibaren Hıristiyan dünyasının yegane amacı Osmanlı Devleti’nin parçalayarak İslâm Alemi’ni darmadağın etmek ve 11.asırda başlayan Haçlı Savaşları’nı sonuçlandırmaktı! 1.Cihan Savaşı’nın faturasını İttihat Terakki’ye kesmek gibi kolay bir yolu seçtik ama asrın dâhisi II. Abdülhamid de padişah olarak kalsaydı değişik sonuçlar elde edilmesi mümkün değildi! Çünkü Von Der Goltz Paşa’yı Türkiye’ye Alman taraftarlığı ile itham edilen İttihatçılar değil bizzat cennet mekân davet etmiştir. Savaşta İttihatçılar’ın en büyük hatâsı II. Abdülhamid’in satın alarak şahsi mülk haline getirdiği başta Musul-Kerkük olmak üzere bugünkü savaş bölgelerinin devletleştirilerek sömürgeciliğe alan açmasıdır! Böyle bir şey olmasaydı belki Sevr olmayacak ve Mondros ile Lozan’da devletimizin eli daha güçlü olacaktı!
Varlığı sömürgeciliğe dayanan İngiltere’nin Mısır ve Kıbrıs’ı işgal etmesi maalesef II. Abdülhamid’ın açtığı pencereden gerçekleştirilmiştir, ki hâlâ Kıbrıs ile bir mesele olarak uğraşıyoruz! Gerçekten İngilizler’in Ortadoğu İslâm ülkelerine adım adım sömürgeciliği getirmesi işte evvelki asrın sonu ile geçen asrın başlarıdır. İngilizler’den sonra Almanlar’a verilen demiryolları imtiyazını düşünün! O sebeble 1. Dünya Savaşı sömürge yapılmak istenen Osmanlı’nın âdeta jübilesi mahiyetindedir! Fransız ve İtalyanlar’ın farklı davranması sonucu da güney ve güneydoğu hudutlarımız cedvelle çizilmiş dolayısiyle bunalım bugünlere devredilmiştir!
Bölgeye İngilizler’in gelmesi dünya siyasetinin uzun bir hazırlık döneminden sonra gerçekleşmiştir! Bu durum öyle ağır sonuçlar ortaya çıkarmıştır ki İngilizler Hindistan’dan Ortadoğu’ya atlarken Ruslar da Asya’yı tamamen sahiplnmişlerdir! Dolayısiyle 20.yy. dünyanın konuşmak ve yazmakla bitiremediği emperyalizm, böyle vücut bulmuş ve sonunda Çin de bu yarışa katılmıştır! İngiliz ve bir ölçüde Ruslar’ı da anladık ama Amerika nereden çıktı derseniz bu iş daha ilginçtir. Şöyle bir manzaraya bakalım da önümüzü görelim:
Amerika ilk savaş başladıktan 6-7 ay sonra Londra anlaşması ile İtilâf devletlerine dahil olmuş, fakat fiilen savaşa 1918 yılı başında katılmıştı! Adamlar öyle uyanık ki savaşın bitimine yakın ancak Avrupa’ya güç indirebildiler! Halbuki 1917 Ekim İnkılâbı ile Rusya savaştan çekilmiş ve cepheler çökmüştü! İngilizler 1916 Kut’ül-Amare yenilgisinden sonra bu en büyük cephede tüfek bile patlatmadılar ve var güçleri ile Filistin-Suriye Cephesi’ne yüklenerek Türkler’i Anadolu’ya kovmayı başardılar!
Mondros Mütarekesi ile Türkiye’de Amerikan algısı başladı ve en iyi milliyetçiler bile mütareke basınına uyarak bu ülkenin mandalığını savunmaya başladı! Sivas Kongresi’ne gözlemci olarak katılan Amerikalı gazeteci Louis Edgar Brown’ın Mustafa Kemal’den ilk talebi Van ve çevresinde Ermeniler’i görmek olmuştur. Nutuk’ta da Karabekir hatıralarında da bol malzeme vardır! Dolayısiyle Amerika’nın Türkiye’ye ilk adım atışındaki “manda algısı” da Sivas’ta arzu edilenler de ülkenin bölünmesi ve dağılmasına yöneliktir! Amerika 1950’den sonra NATO çatısı altında Türkiye’nin müttefiki olmasına rağmen hala Ermeni amalleri gösterilerini bu ülke ve batı başkentlerinde görüyoruz!
İngilizler Şeyh Sait İsyanı ile bir FETÖ tecrübesi yapmışlardı, hatta Menemen ve Said-i Kürdi’nin “Bediüzzamanlığı” da amaç olarak aynıdır! Fakat ABD Türkiye’deki ayrılıkçı terörü bölgeye yani Irak’a taşındıktan sonra öğrendi! Çünkü evvelinde ayrılıkçılar ülke üniversitelerinde yetişen marksistler oluğu için çok dikkat çekmiyordu! ABD Irak’da Kürtler ile marksist Türkiye Kürtçülerini bir çizgiye getiremedi! Ve işte yeni alan Suriye böyle ortaya çıktı! Amerika bu adamları silâhlandırıyor, neye ne için? Gerçekten İran mı? Hiç sanmayın ve emin olun ki, Türkiye, Türkiye, Türkiye!
ABD’nin bölge tasavvurları gün gibi açığa çıkmıştır; 5000 Tır silâh ve o kadar cephane ile imkânların, 900 km. sınırımıza ne için yığıldığının anlamı açıktır! Şimdi ülkemizde herkes bunu biliyor ve Amerika nefreti öfkeye dönüşmüş vaziyettedir. Türkiye’deki dini teşkilâtlanma kutsalların liderliğinde değildir! Halk Müslümanlığı hâkim ideoloji ve muazzam bir harçtır! Şimdi dindarından solcusuna kadar herkes ABD’yi görüyor ve tek kelime ile lânetliyor’ Kürtler de öyle! Ehh biz de itiraf edelim; demek ki Deniz Gezmişler haklı imiş! Tekrar edelim; göç zamanı defol Amerika!
Hoşçakalın.