Ali BADEMCİ
Türkiye’nin yeni hedefler için kararlılığı her türlü takdirin üzerindedir. Ne pahasına olursa olsun Münbiç’e girmek ve ilk etap olarak Suriye sınırını temizlemek zorundayız. ABD ile karşılaşma meselesine gelince ne olacaksa bir gün önce olsun. ABD Türkiye ile çatışmaya giremez; girerse çok zararlı çıkar! Elindeki terörist taşeron güçlerle de bu işin üstesinden gelemez! Kürtler savaş yapamaz, ancak hendek kazarlar veya anlaşma yolunu seçerler! IŞİD’le öyle olmadı mı? Askerimiz kalleş kurşunlarla can vereceğine millet olarak çarpışarak şehid olmayı istemeyen tek kişi bulamazsınız!
MÜNBİÇ GÜNDEMİ
Türkler çok ilginç bir millet ve devlet yapısına sahip; yapacaklarımızı çok önceden ilân ediyoruz. Acaba doğru olanı bu mu, yoksa yanlış mı yapıyoruz! Tarih bu çeşit siyaseti doğrulamıyor, geçmişte yapılan en büyük şey “Aba altından soba göstermek” şeklindeydi. Fakat bugün alenen “geliyorum” deniliyor! O sebeble insanlar ciddi mi yoksa şaka mı diye tereddüd ediyor. Bu siyaset sadece bize de mahsus değil, ABD de aynı şeyi yapıyor, üstelik gür sesle söylediği şeyleri bilhassa yapmıyor veya yapamıyor .Türkiye öyle değil, mutlaka bizde arkası geliyor, ”Fırat Kalkanı” ve “Zeytin Dalı” harekâtında bunu gördük. Özellikle Afrin harekâtında muhalefetten çok tenkit vardı, Fırat Kalkanı’nda da “Bab”da ne işimiz var diyenler çoktu! Fakat devlet kararlı olduğunu gösterdi.
Şimdi durum daha değişik, muhalefet ılımlı, küçük muhalefet MHP ve İYİ PARTİ açık destek veriyor da, CHP her zamanki gibi tereddütleri oynuyor. Devlet Başkanı’nın yüksek sesle mükerrer açıklamaları artık işin olgunlaştığına işaret ediyor. ABD yaptığı anlaşmaya 90 günden beri uymadığı gibi Türkiye ile ağır düşmanlığı olan ayrılıkçı örgütlere sür’atle yardıma devam ediyor. Dolayısiyla ister istemez insanlar ABD ile çatışma ihtimali olup olmadığını düşünüyor. Acaba olur mu?
Yeni dönemden beri ABD’de kimin sözünün doğru olduğu belli değil. Münbiç’de işlerin iyi veya götü gitmesinden ekonomik kayıpların dışında hiçbir zararları yok! Fakat Türkiye ve bin yıllık akrabamız Suriye için aynı şeyi söyleyebilir miyiz? Türkiye’nin Suriye’nin silâhtan ve teröristten arındırılmasını istediği bölge sınırlarımızdır ve bu coğrafya ülkemizin hinterlandıdır. Gerçekleşen iki hareketin ülkemize ne büyük huzur getirdiğini söylemeye gerek var mıdır? Fakat Münbiç ve doğusundan şehitlerimiz gelmeye devam ediyor, bunun önüne geçmek için harekât hakkımız yok mu? Âlemin adamları binlerce km. öteden geliyorlar, peki ne arıyorlar burada? Elbette emperyal hevesler, fakat devletimizin böyle bir eğilimi olmadığı gibi huzur bölgelerine oluk gibi para harcanıyor. Halk oldukça memnun, yarın bir gün bu bölge insanlarına “Size Suriye’yi verelim” derseniz Türkiye korumasını tercih edeceklerdir.
Türkiye Suriye’de Türkmen kartına oynamıyor, öyle olsaydı Bayır-Bucak’ın boşaltılmasına seyirci kalınmazdı. Fakat şimdi İdlip’te sağlanan güvenli bölge sayesinde belki de yüz yıldan beri Bayır-Bucak Türkmenleri Haleb’e rahatça gidebiliyor, huzur bölgelerine seyahat edebiliyorlar! Bu da Bayır için br kazanç değil mi, netice itibariyle Suriye o topraklarda yaşayan insanlara aittir. Türkiye gerek Bâb gerekse Afrin seçimlerine hiç müdahale etmedi; Afrin Kürt Carablus Arap ağırlıklı, tabii olarak birkaç tane de Türkmen idareci var! Yani o kadar da mı olmasın, Haleb’in kazası olan Bâb ve Afrin hudutları içinde 360 Türkmen yerleşim bölgesi bulunmaktadır.
Münbiç’in etnik yapısını biz gerek kitaplarımız gerekse yazılarımızda anlattık; buranın kimlerden oluştuğunu anlamak için 1878 Savaşı’ndan sonra Kafkasya’dan getirilenleri kapsayan “Muhacirin Raporlarını” şöyle bir karıştırmak yeter. Bu belgeler arşivlerimizde latin yazısına çevrilmiş olarak duruyor; umuma açıktır ve isteyen herkes tetkik edebilir. O zaman Münbiç için söylenecek çok şey bulunabilir. Hatta hiç de Arap kenti olmadığını görürüz. Gerçi bu gölgede Türk Arap ayırımı yoktur; H. Mahalli’nin yazdığına göre Haleb’de Araplar’a Arap değil “Türk Arabı” deniliyormuş! Bunun gibi Afrin’de de her Kürtçe konuşan Kürt değildir, çünkü Osmanlı kayıtlarında çoğu zaman “Ekrad” “Eşkıya” karşılığı kullanılmaktadır. Kaynak mı istiyorsunuz zamanın Valilerinden Cevdet Paşa’nın “Tezakir”ine bakınız! Afrin’de Kürtler 2011’den sonra “Bay Katiloğlu Katilin” sayesinde mal mülk sahibi oldular! Afrin’ın ne derece yoksul bir kent olduğu taşlar üzerine kurulduğundan belli değil midir?
Türkiye’nin yeni hedefler için kararlılığı her türlü takdirin üzerindedir. Ne pahasına olursa olsun Münbiç’e girmek ve ilk etap olarak Suriye sınırını temizlemek zorundayız. ABD ile karşılaşma meselesine gelince ne olacaksa bir gün önce olsun. ABD Türkiye ile çatışmaya giremez; girerse çok zararlı çıkar! Elindeki terörist taşeron güçlerle de bu işin üstesinden gelemez! Kürtler savaş yapamaz, ancak hendek kazarlar veya anlaşma yolunu seçerler! IŞİD’le öyle olmadı mı? Askerimiz kalleş kurşunlarla can vereceğine millet olarak çarpışarak şehid olmayı istemeyen tek kişi bulamazsınız!
Hürmetle.