KONUMUZ ELMA, KONU DIŞINA ÇIKMAYALIM
Kenan EROĞLU
Odgurmuş: Bu gün konumuz elma.
Monşer 1: Ne elması, Elma da nereden çıktı şimdi.
Monşer 2: Elmayı severim. Özellikle de kış elmasını.
Monşer 3: Kırmızı elma mı?
Monşer 4: Piknikte de elma yenir mi?
Monşer 5: Bu kadar işin arasında bir de elma işiyle mi uğraşacağız?
Odgurmuş: Bu elma başka bir elma.
Monşer 1: Özellikli bir elma olmalı. Bakın Maraş’a götürülmek için bir uçak bile tahsis edilmiş kendisine.
Monşer 2: Olacak iş mi, Dünyada makam arabası mı var. Herkes kendi arabasını kullanır.
Monşer 3: Ben hiç makam arabası sahibi olmadım. Olsa bile makam aracıma herkesi bindirmem, O makam aracı bana tahsis edildiği için kimseyi bindirmem.
Monşer 4: Ben de makam aracıma yolda giden köylüyü ve gariban dilenciyi dahi alırım.
Monşer 5: Bu fakir milletin sırtına bu kadar da binilmez ki.
Odgurmuş: Beyler konuyu dağıtmayalım. Konumuz Elma. Konu dışına çıkmayalım.
Monşer 1: ABD Başkanının kaç uıçağı var biliyor musunuz? Onlar bizim kadar israf etmiyorlar. (Yabancılar her zaman haklıdır ve onların her şeyi iyidir.)
Monşer 2: Belçika’da 6 farklı hükümet varmış da, Başbakanlara 7, Bakanlarına 7, çalışma bakanlarına 7, iç işleri bakanlarına 6, sosyal haklar bakanlarına 6 araç tahsis ediliş de bilmem ne. Sen onu benim külahıma anlat.
Monşer 3: Belçika’da hükümet mi varmış, sonra o bakanlar aynı aracı dönerli olarak kullanıyorlardır. Onlar tasarruflu insanlardır. Bizimkiler savurgan.
Monşer 4: Yok efendim asla inanmam Türkiye’de 417 adet makamlı kamu aracı var olduğuna asla inanmam. Görünürde 417 araç olmuş olmasına rağmen, bu araçları 417 tane de gölgesi olduğu unutulmamalıdır. Hatta bu 417’ nin bir de gece mesaisi vardır katladık mı 3 e. Bunlar zaten sahtekâr. Üçkâğıtçı. 10 bin araçtan aşağı Makam aracı yoktur. Kimi kandırıyorlar.
Monşer 5: Bunlar israfçı, devlet için ne özel araca, ne helikoptere, ne de özel uçağa gerek yoktur. Bana kalsa bunların hepsini satar tüm devlet görevlilerinin bisikletle işe gitmelerini sağlardım. Canım yani Yavuz Sultan Selim zamanında makam aracı mı vardı. Bisiklet nelerine yetmiyor, Doğuda ve güneydoğuda da ata binebilirler, at ile gitsinler.
Odgurmuş: Beyler, konuyu yine dağıtıyor oradan oraya çekiştirip duruyorsunuz. Hâlbuki biz elma üzerinde duracak, sadece elmayı konuşacaktık.
Monşer 1: Ülkenin bu kadar problemi varken, millet makam arabalarında cirit atarken elma hakkında neden konuşuyoruz ki.
Monşer 2: Siz de elma konusuna taktınız. Alt tarafı bir meyve değil mi? Beleş mi. Getirin yiyelim.
Monşer 3: Neden öyle gitmişler Kıbrıs’a? Neden o kadar uçak o kadar araç vs. Oluyor mu böyle, madem makam arabası da gidiyor o halde binsin 4 bakan veya kuvvet komutanı Cumhurbaşkanının yanına gitsinler, hem önemli ölçüde tasarruf da yapmış olurlar.
Monşer 4: Bir türlü anlamıyorum, güvenlik nedeniyle ayrı ayrı gitmişler diyorlar. Ne güvenliği kardeşim. Ortada bir güvenlik sorunu mu var ki de güvenliği ileri sürerek bu kadar israf yapıyorlar.
Monşer 5: Güvenlik sorunundan söz açılmışken, eğer bir güvenlik sorunu varsa o yerde bir güvenlik zaafından da söz etmek gerekir yaklaşık 20 senedir bu güvenlik konusunu halledememişlerse bunlarda bir sorun vardır demektir. Bunlar gidici. Bunların bu durumları en son çırpınışları.
Odgurmuş: Monşerler, Monşerler. Neden konumuza giremiyor veya gelemiyoruz. Neden hep aklınızda biriktirdiklerinizi söylüyorsunuz. Konumuzla alakalı olmayan şeylerden dem vuruyorsunuz. İçiniz dışınız iyiye de kötüye de muhalefet.
Şu elma konusuna tekrar dönsek diyorum.
Mesela bir elde bir elmamı taşısak yoksa iki elma mı taşısak. Ya da her elma için ayrı bir sepet mi ayarlasak, yoksa tüm elmaları bir sepete koyup öyle mi taşısak. Ha ne dersiniz.
Sonra şöyle bir vecize de var biliyorsunuz; “Elmaların en iyisi her zaman sepetin altındadır.”
Hatta; Elmalar arsında bir tane çürük varsa onu nereye koyacağız.
Monşer 1: Memleketin bu kadar meselesi varken, ülke elden gitmişken, küçük oğlana araba almak istedim, ikinci el bir araba. Mümkün mü? Alamadık, bulamadık, 2. El arabalar yok satarken, ben elma konusundan bahsedememem.
Monşer 2: Bakın hani, Azerbaycan ordusu Karabağ bölgesinde başarılar elde etti diyorlar ya. Ben pek inanmıyorum ama. Orada kullanılan o kadar insansız hava aracına ne lüzum vardı da her birini oradan buradan havaya kaldırıyorlar. Bu İHA’lar su mu yakıyor. Biraz dikkat etmek lazım. Tasarruf şart.
Monşer 3: Ben de elma konusuna giremem, çünkü elma ile ilgili pek bir şey bilmiyorum. Ama ülkenin bu kadar meselesinin çözülmesi için çağdaş bir uygulama yapmak gerekir. Kapitalist sistem tıkanmıştır. Ayrıca bu günlerde idare sanata ve sanatçıya hiç önem vermiyor. O zaman benim teklifim; Bazı özel yerlere heykeller dikmek lazım. İnsanları sanata yöneltmeli. Ekonomi bitik olduğu için halkımız sanat yoluyla hiç olmazsa teselli bulsunlar.
Monşer 4: Ben daha önemli bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Hani o öve öve bitiremedikleri Suriye harekâtları. Neticesi nedir merak ediyorum. Orada ne elde edilmiştir. O kadar asker gönderildi, o kadar teçhizat, mühimmat, tank, top ne oldu söyler misiniz? Biz orada ne elde ettik. Ettiğimiz bu kadar masrafa değdi mi. Orada o kadar harcama yapılacağına işinden olan işçilere destek ödemesi yapsalardı.
Monşer 5: Kimse dile getirmiyor o zaman ben dile getireyim ve o can alıcı soruyu sorayım. İlmi literatüre geçmiş, batı literatürlerine geçmiş kiminiz var? Kaç ilim adamınız var, kaç düşünürünüz var? Söyler misiniz? Bu kadar önemli bir konuyu diğer arkadaşlar neden dile getirmedi anlayamadım. Hâlbuki ben Paris’teyken her hangi bir konu görüştüğümüzde bu konular da dile gelir. Ben orada Paris’te hep mahcup olurdum. Onlarda zaten “sizden adam olmaz” derlerdi haksız mılar.
Odgurmuş: Sizler de bir âlemsiniz. Hiç mi tartışma yapmadınız, hiç mi tartışma görmediniz. Tartışma adabı diye bir şey var. O adaba göre hareket edilir.
Ben elma diyorum siz nelerden bahsediyorsunuz. Neden konuya dönemiyor, neden konuya giremiyorsunuz.
Anladım galiba sizi.
Siz kargadan başka kuş tanımam diyenlerdensiniz.
Sonra öyle “her şeye olumsuz tavır göstermek eleştiri değil ki; Bu düpedüz hizipçiliktir. Eleştiri ilmi metodlarla çerçevesine olmalıdır.” Hâlbuki siz ne yapıyorsunuz. Farkında mısınız siz sadece sosyal medya yalanlarına dayanarak “mahalle dedikodusu” yapıyorsunuz.
Biraz kendinize geliniz. Elma demişsek elmadan söz etmek gerekir. Hadi diyebilirsiniz ki, yeşil elma, sarı elma, kırmızı elma, yaz elması, kış elması, ekşi elma, tatlı elma, küçük elma, büyük elma diyebilir ve bunlardan söz edebilirsiniz. Ama sizler ne yapıyorsunuz, “bir dereden, bir tepeden”, dem vuruyor bir türlü konuya gelemiyorsunuz.
Kaç kere de ikaz ettim “konumuz elma” diye. “Elma konusuna dönelim” diye, Görülüyor ki siz karşıdakine de saygı duymuyorsunuz.
Pes vallahi pes. Helal olsun sizlere.