Kenan Eroğlu
Odgurmuş:(1)Size bir teklifim var. Dikkate alır mısınız bilmem ama.
Monşer:(2) Ne teklifiymiş, söyleyin bakalım, hoşumuza giderse elbette değerlendiririz. Biz ki en az 5 üniversite bitirmiş ve onlarca ihtisas kursundan geçmiş her konuyu en ince noktasına kadar bilen ve anlayan biri olarak elbette her fikre açığız. Ulu Atamız ve ebedi Şefimiz ne diyordu; “Fikri hür vicdanı hür nesiller yetiştireceğiz”
Şimdi söyleyin bakayım. Nasıl bir teklifmiş bu?
Odgurmuş: Bir iş yeri açsanız diyorum. Şöyle şatafatlı bir yer olmalı sizin şanınıza yakışır bir yer. En az 5 diploma ve onlarca ihtisas kursundan geçmiş her birinden de hayali sertifikalar almış biri olarak dedim ya şanınıza yakışır bir yer.
Monşer: Siz benimle dalga mı geçiyorsunuz? “hayali sertifika vs” diyerekten. Uzatmayın da haydi söyleyiverin.
Odgurmuş: Danışma merkezi gibi bir yer. Hani sizler her konuyu biliyorsunuz ya. Her konudan anlıyorsunuz ya. Bu bilgilerinizi ve çok önemli ihtisas gerektiren ve sizin tecrübelerinizle birleşen bildiğiniz konulardan (gerçi bilmediğiniz anlamadığınız bir konu yok ya) herkesin de istifade etmesini sağlasanız diyorum.
Nasıl fikir, olmaz mı?
Monşer: Hay aklınla bin yaşa. Kurumlaşmak lazım.
Yoksa bizi kimse ciddiye almıyor. Bak bu aklıma yattı,
Hele diyorum, o kadar akıl veriyorum, dağarcığımda bulunan yalan yanlış bilgileri aktarıyor, ikaz ediyor, ihtar ediyor, uyarıyor, hatta tehdide varan sözler söylüyorum hiç dikkate alınmıyordu. Demek bu yüzdenmiş, kurumsallaşmak lazımmış.
Odgurmuş: Şöyle büyükçe bir yer tutmalısınız, köşe başında olmalı. Her yerden görülmeli. Hatta çok büyük de bir tabela yaptırmalısınız. Tabela neredeyse binanın tüm yüzünükaplamalı. Tabi tabela da sizin şanınıza yakışmalı.
Monşer: Hoşuma gitti anlat anlat. Ben öyle kenarda köşede kalacak adam mıyım? Bunca birikim, bunca bilgim boşa mı gidecek. İç politika, dış politika, strateji, taktik, güvenlik, Milli Eğitim, ekonomi, Asya Avrupa siyaseti, hele Ortadoğu, Arap coğrafyası, Abd, Rusya uzmanlığı, savunma sanayi, yol köprü, hastane uzmanlığı, insan psikolojisi, koronavirüs ve salgın konusu, hatta hayvan bakım ve psikolojisi gibi konular hep benim bildiğim ve uzmanı olduğum konulardır.
Odgurmuş: Pek tabi boşa gitmemeli. Sizin bilgi (!) ve tecrübeleriniz (!) o kadar kıymetli
ki. Bu tecrübe ve bilgilerden bırakın halk yığınlarını, devletin üst tepesinde bulunan herkes istifade etmeli.
Monşer: Düşünüyorum da çok güzel olacak.
Odgurmuş: Evet elbette çok güzel olur. Millet sizden fikir ve masa başı talimatı almak için belki de sıraya girerler. Belki değil eminim sıraya girerler, sizin oradan buradan derlediğiniz eksantrik kişilerden aldığınız fikirlerden faydalanmak için sıraya girerler.
Monşer: Evet evet hep bana gelecekler, hep bana danışacaklar.
Düşünsene bir; Ülkenin Cumhurbaşkanı herhangi bir karar almadan önce gelip benden fikir alacak, ona göre karar verecek.
Düşünsene bir; Bakanlar alacakları her kararı atacakları her adımı önce bana danışıyorlar daha sonra icraat yapıyorlar.
Düşünsene bir; Diyanet işleri başkanı gelip bana danışacak, vereceği fetvanın taslağını bana getirecek, daha sonra fetvayı yayınlayacak. Diyanet işleri başkanı bir beyanat vermeden önce bana gelip danışacak. Ben uygun görürsem o beyanatı verecek.
Düşünsene bir; Milli savunma Bakanı yapılacak operasyonlarla ilgili kararı almadan bizim danışma büromuza gelecek veya bizi arayacak, biz uygun görürsek o operasyon
yapılacak.
Düşünsene bir; Sınır ötesi operasyonlarda dahi gelip bize soracaklar, sormalılar da. Ben ki her konuyu bilen, her konudan anlayan ve her konunun ihtisasını yapmış biri olarak elbet bana danışacaklar. Danışmalılar.
Odgurmuş: Danışırlar mı diyorsunuz?
Monşer: Elbette danışacaklar. Getirmişler birkaç bilgisiz şuursuz ve de yeteneksizleri devleti idare ettiriyorlar. Olacak iş mi. Biz dururken, bizim gibi her konunun uzmanı, her konuyu bilen insanlar dururken elbette gelecekler, danışacaklar. Fikrimizi alacaklar. Boşuna mı bu kadar tahsil yaptık, dirsek çürüttük. Biz ki hayat mektebinde okumuş neredeyse allame olmuş bir insanız. Avukat isek de dış politikadan, iç politikadan en az Yılmaz Özdil kadar derinlemesine anlarız. Mühendis olsak ta dış politika, iç politika yüksek siyaset bizim işimiz. Bürokrat olsak ta devletten ve devlet idaresinden en az Mümtaz Soysal kadar anlarız. Öğretmen-hoca olsak da din konusundan diyanet ve tarikat konusundan en az Saygı Öztürk kadar hatta daha da fazla anlarız. Elbette bize danışacaklar. Danışmalılar, sormalılar… Soracaklar, danışacaklar.
Odgurmuş: Sizi şimdilik pek ciddiye belki almayacaklar ama siz kararlı bir şekilde fikirlerinizi açıklamaya, akıl vermeye devam ediniz. Biliyorum tahsiliniz belki yetersiz olabilir bunu kim bilecek, kim sorgulayacak, gerçi hayat mektebinden mezunsunuz(!) ya, bunu tabii ki dikkate almayacaksınız, Verdiğiniz akıllar belki tutarsız olacak, hatta aslı astarı da olmayabilecek.
Siz sözlerinizi söyleyip geçeceksiniz. Nasıl olsa sizin gibi birileri çıkar ve size inanırlar diye düşünüyorsunuz. Memlekette sizin gibi her şeyi bildiğini sanan, her konuya akıl yetirmeye çalışan, ihtisası olmadığı halde iç politika, dış politika, strateji, taktik, milli savunma gibi konularda boşluğa doğru üfüren pek çok insan vardır. Etkili ve yetkililer, idarede bulunanlar dinlemese bile “ben söyledim görevimi yaptım” mutluluğu içinde yarınlara yeni eleştirir, tenkid ve yeni fikirler üretir boşluğa atarsınız. Bu gün “bizi ciddiye alıp dinlemeseler bile, 50-100 yıl sonra belki de meşhur bile olurum” diye düşüneceksiniz. Bu durumun verdiği keyif de size yeter.
***
(1)- “Odgurmuş”: Kadim kitabımız Kutatgu Bilig’de “Kanaat-Akıbet” manasına gelen şahsiyet.
(2)- “Monşer”: “Batı özentisi içinde olan”, “cehaletinden rahatsız olmayan”, biraz sağcı, biraz solcu, biraz 1970’li yıllar ülkücüsü, biraz liberal, biraz Kemalist, biraz laik ve her halükarda halkını geri-sürü gören hayali bir şahsiyet