
Kenan EROĞLU
Odgurmuş: Sayın Monşer yine sizi düşünceli görüyorum. Hayırdır olumsuz bir durum mu var.
Monşer: Olumsuz bir durum yok da hem ülke aydınlarının genel durumu ve hem de özelde sizin durumunuz beni düşündürüyor. Ben buna hem üzülüyorum hem de kara kara düşünüyorum.
Zaman zaman belki sizinle anlaşamıyor karşı fikirleri savunuyorum ama yine de genel gidişattan ben de pek memnun değilim.
Odgurmuş: Evet; haklısınız galiba, belki hepsi diyemem ama bir kısım memleket aydınları genel olarak her konuya bir muhalefet yoluna girmiş görünüyorlar. Marksist sol yaklaşık 150 yıldır her şeye, her konuya karşı çıkarak, her konuyu en yüzeyinden en derinine kadar eleştirerek bu günlere geldi. Fakat netice itibariyle bu yaptıkları eleştiri ile ne düzgün, hak ve adaleti gözeten bir devlet kurabilmişler, ne de hedef olarak belirledikleri Komünizm-işçi cennetini de kurabilmişlerdir. Fakat bütün bunlara karşılık ne yapmışlar? Diye kendi kendimize soracak olursak; eleştiriyi ki o bir hastalıktır tüm toplumlara yaymışlardır. Hatta belki de hayret etmemiz gereken duru da şu ki bazı önceleri milliyetçi ve vatansever olduğunu bildiğimiz kimseler de bu yaklaşım tarzına kılıf bulmuşlar ve “Aydın dediğin mutlaka muhalif olur” diyerek kendilerini muhalefet hastalığına gönüllü olarak teslim etmişlerdir.
Monşer: Güzel özetlediniz. Ben de o muhaliflerden olmakla beraber bu eleştiri hastalığının en çok hasarı bizim toplumda meydana getirdiğini de görmezden gelemiyorum. Bu eleştiri ve muhali olma hastalığının bizim toplumun aşağı yukarı her kesimine bunu yayıp yerleştirdiler. Baksanıza ben bile bu yaklaşıma kapılmış bir şekilde önüme gelen her konuyu hadsiz ve hudutsuz eleştiriyorum ve bu durumdan da oldukça mutlu oluyorum. Diyelim haydi ben sizin gözünüzde Monşer olarak kabul ediliyorum.
Fakat beni mutsuz eden asıl mesele sizin durumunuzdur. Sizinle yıllardır karşılıklı konuşuyor pek anlaşamasak da siz; vatan diyorsunuz, millet diyorsunuz, devlet diyorsunuz, ordumuz diyorsunuz, dinimiz İslamiyet diyorsunuz, bir bütün olarak tarihimiz diyorsunuz, kendi kültürümüz diyorsunuz. Bütün bu değerleri yüceltelim, yükseltelim ve koruyup kollayalım diyorsunuz. Ben bütün bunlara şahidim. Hatta bazı arkadaşlarınız bu değerlere bile karşı çıkıyorlar ve bu kez de size eleştiri getiriyorlar. Halbuki bu milli değerlerde biraz olsun hassas olmak gerekirken, sizin paylaşımlarınızda ifade ettiğiniz görüşlerinizde bir takım bit yenikleri arıyorlar, ifadelerinizi “Niyet okuyarak” oraya buraya bilerek veya bilmeyerek çekiyorlar ve sizi bir yerlere yamama gayreti içine giriyorlar.
Odgurmuş: Evet tam da böyle yapıyorum. Kendi değerlerimizi sürekli savunuyor ve yüceltme, yükseltme gayretlerimi sürdürüyorum. Kendi büyüklerimizden, bizden önce yaşamış olan Milliyetçi ve vatansever büyüklerimizin fikirlerini ön plana çekiyor ve bu büyüklerimizden paylaşımlar veriyorum. Fakat ne hikmettir pek de anlayamıyorum benim bu savunduğum değerler sanki bizim yani Türk milletinin değerleri değilmiş gibi eleştiriye tabi tutuluyorum.
Diyorum ki; “günlük siyasi politik meselelere pek fazla girmiyorum. Şu lider şunu dedi, bu lider bunu demedi, o geldi, bu gitti gibi konularına azami ölçüde girmiyorum” diyorum.
Hatta birkaç kez açıklamış olmama rağmen: “Benim hedefimde çok tutarsız davranan bugün şu partide, yarın başka bir partide, bugün şu liderin peşinde, yarın başka bir liderin peşinde ve hatta dün başka fikirlerde, bugün başka fikirlerde, yarın da başka fikirlerde gezen ve kendilerini aydın sınıfından sayanlar vardır” diyorum. “Aydın sınıfın (Sağcı, solcu, ülkücü vs. fark etmiyor) yanlışlarını ve hatta Tanzimattan beri yöneldiğimiz Batı karşısında ezik duruma düştüğümüzü büyüklerimizden öğrendiğim kadarıyla dile getiriyorum.” Diyor olmama rağmen kısır politikanın girdaplarına girip oralarda kaybolmuş kimseler ya sosyal medyanın ürettiği yalanları takip ede, takip ede onlara inanan kimseler benim bu milli şuur konusundaki dilek ve emellerimi belki de anlamıyorlar. Fakat bir ihtimal daha var. Ne dediğimi ne demek istediğimi anlıyorlar ya sırf muhalefet etmek için karşı çıkıyorlar ya da anlıyorlar ama kendileri bu değerlerden farkında olmadan uzaklaşmış oldukları, birtakım sol görüşleri benimsedikleri için bana karşı çıkıyorlar.
Monşer: Çok haklısınız. Sizinle aynı görüşleri paylaşmadığım halde “sizin fikirlerinizi açıkça ifade etme hürriyetinizi sonuna kadar destekliyorum.”
Bildiğim ve paylaşımlarınızdan anladığım kadarıyla siz paylaşımlarınızda daha çok kitabi olarak yazıyorsunuz, okuduğunuz kitaplardan edindiğiniz bilgileri yansıtmaya çalışıyorsunuz. Daha çok sosyal medya yalanları ile idare eden arkadaşlarınız da sizin görüşlerinize pek katılmıyor olabilirler. Fakat dürüst ve milletini memleketini seven bir insan sizin görüşlerinize ve bu görüşleri sağa sola çekmeden kendi içinde tutarlı bir şekilde cevaplayabilirler. Dolayısı ile sizleri okuyanlar da faydalanmış olurlar. Gördüğüm kadarıyla arkadaşlarınız bunu yapmıyorlar, kolay yolu seçerek direkt olarak suçlama, itham etme ve bir yerlere yamama yolunu seçiyorlar.
Bence bu yanlış bir tutumdur. Konuşmanın da münakaşanın da karşılıklı mükalemenin de bir adabı olması gerekir. Ve herkesin bu adaba göre davranması gerekir. Dam derken güm denilmemeli.