
Kenan EROĞLU
Odgurmuş: Pek Saaayın Monşer hayırdır yine bir zil takıp oynamadığınız kalmış. Nedir durum? Önemli bir gelişme oldu da bizim haberimiz mi olmamış.
Monşer: Siz gündemi yakından pek takip etmiyorsunuz herhalde. Yer yerinden oynadı, Yozgat tarihinin en büyük bayramını yaptı ve yaşadı. Liderimiz ile on binlerce hak ve adalet savaşçısı Yozgat meydanında buluştu. Tüm gücüyle dünyaya haykırdı. İbb başkanına adalet istedi. Özgürlük istedi. Eşitlik istedi. Bütün bunlar az şey mi?
Odgurmuş: Geçen cumartesi yapılan toplantının pek o kadar da kalabalık olmadığı ve tamamının da toplama kalabalık olduğu söyleniyor. Çünkü Yozgat’ta o partinin çok fazla bir tabanı ve taraftarı yoktu. 12 Eylül 1980 askeri darbesinden önce erimişti.
Günler öncesinden sosyal medyadan hayali birtakım iddialar, konu ile ilgisi olmayan bir takım iddia ve vaadler ileri sürülerek yapılan toplantının asıl gayesini gizleme ve konuyu başka yönlere çekme çabaları dikkatlerden kaçmamıştı.
Meydan toplantısının asıl gayesi İBB’yi soyup soğana çeviren hakkında dünya kadar yolsuzluk, rüşvet ve buna benzer iddialar bulunan bir belediye başkanına kanunlara, nizamlara ve hakimlere rağmen hiçbir suçu yokmuş gibi davranarak özgürlük isteme konusu Marksist taktikten öte bir durum değildi. Bu manevranın anlaşılmayacağını sanmak ancak bir safdillik örneğidir.
Monşer: Siz nelerden bahsediyorsunuz. İbb başkanı elbette masumdur. Ne çalmıştır ne yolsuzluğu yapmıştır bunlar tüm delilleri ile sabit midir? Yok tabi bütün bunlar iddia.
Odgurmuş: Ne iddiasından bahsediyorsunuz. İddia değil tamamı gerçektir. Fakat yine de sizleri anlamakta güçlük çekiyoruz. Yolsuzluk yapan, İbb kaynaklarını çarçur eden, iltimas yapan aynı partili, yapılan tüm yolsuzluklara, baskılara dayanamayıp itirafta bulunan ve 40 sayfa kadar itirafta bulunanlar aynı partili, rüşveti, yolsuzluğu adam kayırma işlerini itiraf edenler Belediye çalışanları aynı partili. Bütün bunları görmezden, duymazdan gelenler yine aynı parti. Ardından da pişkin hırsız gibi suçu ve suçluyu başkalarına atma pişkinliğini yapanlar da yine aynı parti ve partili.
Monşer: Ne hırsızlığı ne rüşveti bunların tamamı iftira. Tamamı uydurma. Tamamı hayali senaryo.
Odgurmuş: Hala pişkinliğe devam ediyorsunuz. Öyle anlaşılıyor ki alınan rüşveti, yapılan yolsuzluğu paylaşamayan İbb çalışanları ve partililerin itirafları gizli-açık tanıkların söyledikleri de mi uydurma iftira diyorsunuz. Hatta Masak raporuna yansıyan para alışverişleri de mi senaryo. Çok pişkin davranıyorsunuz çook. Yapılan hırsızlıkları yolsuzlukları ayyuka çıkmışken siz bunların hiçbirinden söz etmeden dereden tepeden uçan kuştan söz ediyorsunuz.
Meydan toplantısı yapıyorsunuz, çevrede bulunan bir traktör bayiinden “0 km.” traktörleri yürütüyorsunuz. Sanki gerçekten köylüler traktörlerle yürümüş gibi bir algı yapıyorsunuz. Sonra Ecevit’e özenerek gibi kasket takarak bindiği traktörde hemen yanı başına da yolsuzluktan ceza aldığı söylenen birini oturtuyorsunuz. Ve siz bu milleti aptal yerine koyuyorsunuz. Ayrıca kendi tv kanallarınızda konuşturduğunuz ve “zor durumdayız, mazot alamıyoruz vs” diyenlerin hali vaktinin de yerinde olduğu altlarındaki milyonluk traktörlerden görülüyor.
Bilmem bu kadar algıya ne gerek var diye, insan düşünmeden edemiyor.
Monşer: Ne algısı kardeşim. Bunların hepsi gerçeklerdir.
Odgurmuş: Diyelim; O parti ve onun yandaş ve birtakım yabancı kuruluşlarca fonlanan fondaş isimler bu algı operasyonlarını yaparlar diyelim. Bu partinin tarihinde bunun pek çok örneği de görülmüştür.
Bizim anlamadığımız ise, daha önceki zamanlarda kendilerini milliyetçi vs. olarak bildiğimiz-tanıdığımız kimselerin ülke düşmanı, Marksist-sol ve bölücü yayınlar yapan kanalları seyrede seyrede neticede onlar gibi düşünüp onlar gibi davranan ve algı operasyonlarına alet olanlara ne demeli.
12 Eylül 1980 Askeri darbesinden sonra bazı arkadaşların sol severlik damarları kabardığı doğrudur. Bunların Marksist olduğu bilinen yazarları takip ettikleri, Marksist-ateist oldukları bilinenlere “Işıklar içinde uyuyasıcalara” taziyelerde bulunmalarına ne demeli.
Şunu anlarız: Bir insan bir siyasi partiye, bir siyasi lidere veya bir görüşe karşı olabilir. Bu normaldir. Fakat bir siyasi partiye, bir siyasi lidere karşıyız diyerek daha önceki fikirlerinizle taban tabana zıt bir yerlere gidip yamanmak, onlarla hareket etmekte ne ola ki?
Monşer: Biiiz hak, hukuk, adalet için savaş veriyoruz. Demokratlığın, laikliğin savunucusuyuz. Bunları savunan herkes bizim çatımız altına gelebilir.
Odgurmuş: İnsanın bir çizgisi olmalı ve o inandığı yoldan yalpalamadan devam etmelidir. Sokakları karıştırmaya çalışanlarla, gençleri kışkırtmaya “Barikatları yıkın” diye talimat verenlerle sizin ortak yönünüz de ne ola ki?
Biz aslında sizleri vatanını milletini seviyor sanıyorduk. Peki hırsızlık yapanı, yolsuzluk yapanı, yaptıkları hırsızlık ve yolsuzluk ile ilgili birbirlerini ihbar edenleri, belediyenin ve devletin zararına çalışanları, rüşvet alanları savunmakta ne ola ki?
Efendiler kendinize geliniz. Ortada bir yığın yolsuzluk ve usulsüzlük varken kraldan çok kralcı kesilip yolsuzluğu, rüşveti, hırsızlığı bırakın adalet suçluyu cezalandırsın, suçsuzu ayırt etsin. Neden korkuyorsunuz ki.
Bunların derdi haksızlık, hukuksuzluk, adaletsizlik değil bunların derdi bu değerleri kullanarak parti içindeki sarsıntıları aşmak.
Gezi olaylarında da aynısı olmadı mı? “Siz anlamadınız mı, konu birkaç ağaç değil” dediklerini, bunlar elbette unutulmadı.
Aynı senaryonun bir benzeri de şimdi oynanıyor.