Ali BADEMCİ
Önümüzdeki mahâllî idâreler seçimleri için, MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin bizzat açıkladığı önemli yerlerin adaylarının tesbitinden çıkarılması gereken sonuçlara göre, artık geçmişteki gibi rastgele veya değişik sebeblerle bilinmeyen adaylar yerine hareket içinde pişmiş ülkücü adayların tercih edileceği anlaşılmaktadır. Dolayısiyle eften-püften bahânelerle ihânete varan tenkit ve küskünlerin de makûl izâh şekli kalmamıştır. Aday listelerinde kendisine yer verilmediği için bir kaşık suda kıyamet koparanların da artık talepleri iyice sırıtacaktır.
Fikri fikrini tutmayan,zikri zikrine uymayan ve hepsinden ötede tutarlılığı olmayan görüşteki partilerin yıllardır kapısında beklediği halde, sözkonusu MHP olunca kendini dev aynasında gören sıradan insanları da geçelim artık… İdeallerini, şeref ve haysiyetini, geçmişini inkâr edercesine başka bir partiden seçilmenin acaba ne anlamı vardır? Geçmişte, çok örnekler gördük ki MHP’nin kendilerine verdiği kıymete nankörlük edip tamâmen nefsânî duygularla başka görüşlerin emrine giren dostlarımız oralarda bozuk para gibi harcanmışlardır. Bazı şerefsizler benim de yeni yeni böyle görüşleri ortaya koyduğumu şurada burada ifâde ediyorlar ki inşallah böyle bir bühtânın altında ezilip iki dünyada da rezil olurlar. Son 33 yıl içinde günlük bir şey yazmadıysam da kitaplarım ortadadır. Kendim için söylemiyorum ama insanın zaman içinde görüşlerinin değişmesinin de çok kınanacak tarafı yoktur. Fakat bizim gibi âçizler için böyle bir şeyin varid olması ile “köpek” olmak arasında hiçbir fark yoktur.
Şunu da kabûl etmemiz lâzım! Milletmiz gibi câmiamız da maalesef dedi-koduyu çok seviyor. Yalan söylemek çevremizdeki insanları boş yere karalamak gibi hoş olmayan tabiatta arkadaşlarımız olduğunu da kabul etmeliyiz. Aslında particilik olan her yerde biraz böyle manevi çöküntü olduğun söylemek asla bir iddia değildir. Adam yıllarca bizimle beraber, aynı fikir ve duyguları paylaşmış şimdi karısını vekil yapıyorlar diye 180 derece dönmüş ve cemaatın borazanı olmuşsa ne yapalım? Cehenneme kadar yolu var! Veyâ yıllarca baştacı edip Türkeş Bey’in dizi dibinde makam verdiğimiz kişi kimlik bunalımından ötürü “Wikipedia”ya “Abaza asıllı Türk gazeteci “diye yazdırıyor veyâ yazılmasına müsaade ediyorsa, geçmişte de ne büyük hatalar yaptığımızı inkâr mı edelim! Hatta dileyelim ki o da oğlu gibi eline kalemi alıp “Gazi”ye küfretsin! Ne olsa gene %50 tahminde bulunuyorlar ki doğrusu geç kalmışta sayılmazlar. Al birini vur ötekine.
Şimdi bu işlere artık tam mânası ile boş vermenin zamanı… Takılı kalmıyacağız ki, ”Gidene güle güle, gelene hoş geldin“ deyip sonra da ince okuyup sık dokuyarak safları sıklaştırabileleim..Kötü âdetlerden kesinlikle vazgeçmeliyiz. Mutlak itaat duygusu ile haraket ederek öyle eskisi gibi toplumun iyi karşılamadığı görüş ve davranışlardan da vazgeçmek gereklidir. Kaba saba davranışlar, tespih-yarım pabuç-kabadayılık-insanlara tepeden bakma gibi aykırı imajları hayat tarzımızdan silmeliyiz. Aşırı görünmek, bilmediği duygu ve düşüncelerle mücehhez görünerek aykırı görüşteki insanların sempatisini yitirmek de hoş davranışlar değildir. Güneyde ve güney doğuda yaşayanların gereksiz “Arap ve Kürd” karşıtlığını bırakması meselelere duygusal nazardan ziyâde ülke bütünlüğü cihetinden bakmalıyız. Söylenen her iki meselede de kendimizde de eksiklikler olduğunu kabul edip geçmişe yönelik özeleştiride bulunmalıyız. Bir misal olmak üzere 1.Dünya Savaşı’de hep Arapların ihâneti ve bizi arkadan vurmaları gibi artık hoş olmayan ve kesinlikle tarihe bırakılması gerekli meselelerde; bu insanlarla 1000 yıl birlikte ve Türk’ün azınlık şeklinde yaşadığını hesaba katarak onlarla gerçek bir barış ve kardeşlik ihdas etmeliyiz.. Bilhassa Adana, Hatay ve Mersin için bu çok önemli husûsu gözardı etmemeliyiz.
Arkadaşlar bugünkü Suriye’de bile Esed Alevileri kendilerine “Nusayri” denmesine rıza göstermezler. Bizimkiler böyle bir şeyi “Akıllı iktidar”dan öğrendiler. Denemesi ve araştırılması çok kolaydır ki kimse bunu benimsememiştir. Türklük açısından da bu “Nusayrilik” gibi talihsiz yol göstermelerin sonucu olarak deyim Arap Milliyetçiliğini çağrıştırmıştır.. Dolâyısiyle bizim milliyetçiliği ayaklar altına aldığını söyleyen malüm zihniyet yeni bir milliyetçilik icâd ettiğinin farkında bile değildir. Çünkü bizim “Güneyli Alevilerimiz” kesinlikle kendilerini Horasanlı addetmektedirler. Böyle yüzlerce kitap yazmışlardır. Bu sebeble buralarda seçim çalışmalarında bulunan arkadaşlarımızın hata yapmaması çok elzemdir. Çünkü bizim tarih ve kültürümüzde “mezhepçilik ve ırkçılık” gibi çok küçük toplumsal teşkilâtlanmaların anlamı olmadığını kurduğumuz İmparatorlukların yapsından kolaylıkla anlayabiliriz. Bizim hiç kabile ve pek küçük azınlığa dayalı devletimiz olmamıştır.
Bu konularda daha yazacağız. Ama şunu hiç aklımızdan çıkarmıyalım ki önce kendimize, sonra çevremize nihâyet başka adresi bulunmayan ve görüşlerimizin tek ve meşru temsilcisi olan partmizi yani MHP’yi kesinlikle sahiplenmeliyiz.
Şöyle bir açıklama da yapmak istiyorum: Yazdıklarımızla ilgilenen arkadaşlar telefon-mesaj veya mail yerine yazı sonundaki yorum ve açıklamalarda görüşlerini belirtirlerse bu görüşlerden diğer arkadaşlarımızın da faydalanmasını temin etmiş olurlar. Kalın sağlıcakla.