MHP Osmaniye Milletvekili Hasan Hüseyin Türkoğlu Köy korucularına sahip çıktı…
Sayın Başkan
Türk Milletinin Saygıdeğer Milletvekilleri
Geçici ve gönüllü köy koruculuğu sistemi ve korucularımızın son dönemde yaşadıkları sorunlara ilişkin vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetiniz saygıyla Selamlarım
Koruculuk sistemi ve korucularla ilgili olarak içinde bulunduğumuz 24. yasama yılı döneminde birçok kere söz aldık, araştırma önergeleri, sözlü ve yazılı soru önergeleri vesilesiyle korucuların sorunlarını ve çözüm önerilerini gündemde tutmaya gayret ettik.
Bu konuşmalarımızda; 442 sayılı köy kanununun 74. Maddesindeki hükümlerle, ihdas edilen koruculuk sistemi, özellikle bölücü terörün asayişe, huzur ve güven ortamına yapmış olduğu saldırıları önlemede önemli bir görev üstlendiklerini,
Geçici ve gönüllü köy koruculuğu ücret sistemi, emeklilik sistemi, çalışma şartları, idareye bağlılığı ve görev yerleri, sosyal güvenlik hakları gibi en temel problemleri çözülmemiş bir yapıda olduğunu.
Geçici ve gönüllü köy korucularının görevleri esnasında şehit, gazi ya da malul olmaları gibi hususlar dahi son dönemde kısmen düzeltilmiş olsa da hala tatmin edici seviyelere ulaştırılamadığını ifade ettik.
Bu sorunlar hali hazırda ortada iken; bu sorunlar çözülmemiş iken; içinde bulunduğumuz ocak ayı itibari ile bir yılını doldurmuş olan hükümetin başlatmış olduğu 2. açılım süreciyle;
Korucuların sorunları, çalışma şartları ya da sosyal güvenlik hakları gibi alanlardan hayat memat meselesi can güvenliği meselesine dönüşmüştür.
Geçtiğimiz Perşembe günü güvenlik güçleri ile yıllarca bölücü teröre karşı kahramanca mücadele etmiş korucularımızdan hasan Caner evinde ailesinin gözleri önünde şehit edilmiştir.
Hasan Caner sosyal güvenliği olmadan ayda 800-850 liraya açlık sınırının altında bir ücretle vatan topraklarının bütünlüğünü savunmaya çalışan gönüllü-geçici toplam atmış beş bin civarı da bir sayıya karşılık gelen korucularımızdan biriydi.
O da diğer bütün korucularımız gibi Türk devletine ve Türk milletine gönülden bağlı bölücü terörün karşısında kaya gibi duranlardandı.
Cenab-ı Allah rahmetini esirgemesin inanıyorum ki onun yeri de diğer şehit güvenlik güçlerimizle beraber cennet bahçesidir. Kederli ailesine ve büyük Türk milletine başsağlığı ve sabır diliyorum.
Hasan CANER tıpkı 13mart 2013 te Şırnak Cizre de şehit edilen Mehmet Sait COŞKUN gibi Silopi de şehit edilen Ramazan ERKAN gibi yine Cizre de şehit edilen Mehmet GÜVEN, Uludere de Sait ONAT, Ali NAT, Ali KILIÇ gibi şehit edilmişlerdir.
Bu cinayetlerin hepsi 2013 yılı içerisinde işlenmiş bu korucularımız 2013 yılında yani 2. Açılım süreci devam ederken şehit olmuşlardır.
Yine geçtiğimiz mayıs ayında PKK’lılar tarafından kaçırılan Abdulvahap İlhandan hala haber yoktur. Abdulvahap İlhan’ın ailesi Türkiye Cumhuriyeti Devletinden hala beklenti içerisindedirler.
Geçici ve gönüllü köy korucuları PKK’nın inisiyatifine terk edilmişlerdir.
Özellikle terör olaylarının yoğun yaşandığı bölgelerde Sayın Başbakanın açılım adını verdiği ancak tarafımızda ihanet olarak değerlendirilen süreçle devlet otoritesi zafiyete uğratılmıştır.
Devlet güvenlik güçleri kışlalarına ve karakollarına çekilmek suretiyle PKK’ya geniş bir alan hâkimiyeti tesis edilmiştir.
On binlerce insanımızın katili
Yüzlerce milyar dolar kaynağımızın heba olmasının müsabibi huzurumuzun düşmanı, maksist, Leninist, maoist Allahsız ve kitapsız PKK’lılar Akp hükümetinin açtığı alanda demokratik özerklik, sözde kürdistan bağımsız bir yapı ayrı bir devlet hayali ile heyecanlanmıştır.
Bu heyecana katiller için ağıt yakan hain türkücülerle beraber düet yapan başbakan ve ailesi Kürdistan kavramını dile getirerek bir kez daha katkıda bulunmuştur.
Bugün korucularımız, PKK katillerin elindeki liste dâhilin de tek tek şehit edilmektedirler. Güvenlik güçleri jandarma ve emniyet, MİT bu listeden haberdardır. Bu listede ismi olanları tek tek aramak suretiyle kendinizi koruyun demektedirler.
Ancak korucular hain pusularla şehit edilmektedirler. Korucuların şehit edileceğini bilen hükümet bu korucuları korumak için neyi beklemektedir.
Yoksa her şeyin başladığı Oslo müzakerelerinde verilen bir söz mü tutulmaktadır? Oslomüzakerelerinde şimdiki MİT müsteşarı istemediğiniz vali kaymakam ve emniyet müdürlerini değiştiririz demişti.
Koruculuk sistemini de kaldırırız demişti. Bu mutabakat çerçevesinde yoksa korucular tek tek şehit edilerek mi kaldırılacak. Pkk’ya bu sözü mü verdiniz?
Verdiğiniz bu sözlerin karşılığında da Oslo da PKK lılar size AKP’yi seçimlerde sıkıntıya sokmamak için eylem yapmama sözü vermişti. PKK’ya bir kısım toprakların kontrolü karşılığında da devlet güvenlik güçlerinin geri çekilmesi korucuların da imhası sözü mü verildi?
Seçimlerde başarınız için PKK ile böyle bir kanlı pazarlık yaptığınızı artık dünya âlem biliyor.
Peki bu korucuların emeği, kanı, canı sizin için bir pazarlık konusu mudur?
Geçen yıl başlattığınız 2. açılım süreci ile terör örgütünün geri çekileceğini söylediniz. Geri çekilme kavramı bile “bir askeri birliğin toparlanmak gayesiyle pozisyon değiştirmesi anlamındadır”.
Bu kavram bile terör örgütünün silah bırakmadığını, bırakmayacağına işaret etmekteydi.
2006 yılından beri devam ettirdiğiniz terör örgütü ile müzakerelerin geldiği noktada bütün teröristlerin silah bırakıp adalete teslim olmadıkça bir çözüm üretilemeyeceğini söyledik.
Açılım süreçlerinin ihanetten başka bir şey olmadığını vurguladık.
Bu süreç devam ederken kontrol ettiğiniz medya ile örgütün eylemlerini toplumdan gizlemeyi başardınız. Aynı medya ile bakın şehit cenazesi gelmiyor diyerek toplumda iyimser bir hava yaratarak bütün milleti aldattınız.
“Terör örgütü ile müzakere eden şerefsizdir” diyerek iddia sahiplerini müfteri ilan etmeye kalktınız.
Ancak, hakikatler bir bir ortaya çıktığında “şerefsizlik” payesi terör örgütü ile müzakere edenler tarafında kaldı.
Bütün uyarılarımıza kulaklarınız tıkadınız.
Hatta kendinizden olan uyarıları da duymadınız. Uyarı sahiplerini alaşağı ettiniz.
Kütahya milletvekili İdris BAL bu konuda geniş kapsamlı bir rapor sundu. Raporunda, terör örgütünün geri çekilmediğini bilakis çekilme sürecinin örgüt tarafında değerlendirildiğini ve daha da güçlendiğini dile getirdi.
İdris BAL bu raporundan sonra iktidar partisinde barınamadı.
İdris NAİM ŞAHİN terörle son dönemde beklide en etkin şekilde mücadele veren içişleri bakanıydı. Pkk lıların talebi doğrultusunda görevinden alınırken “çözüm süreci çözülme sürecine dönüştü” diyerek sürecin hangi noktaya geldiğini ifade etmişti. Artık o da iktidar partisinde değil.
Bölgedeki vali ve güvenlik mensupları süreç içinde terör örgütünün daha da güçlendiğini ürkerek ve korkarak ifade ettiler.
Milletvekiliniz Burhan Kayatürk PKK nın Van da makbuz kestiğini para topladığını, tehdit edildiklerini basına verdiği beyanla itiraf etmekte
Ve nihayet KCK ve PKK kaynaklarını takip ettiğinizde bu süreç ile ilgili şu ifadelerle karşılaşıyorsunuz “Pkk lı teröristlerin tüm şehir ve ilçelerde yerleşimi tamamladıkları ifade edilmekte”
“KCK sistematiğinin kurulmadığı, pkklı teröristlerin yerleşmediği tek bir ilçenin dahi kalmadığı söylenmekte”
“her akşam pkk lı teröristlerin gençlerle toplantılar yaptığı kaydedilmekte”
“bu süreç sayesinde her yere girildiği ve ulaşıldığı” iddia edilmekte.
“bu süreç sayesinde 20 yıl yetecek askeri ve ekonomik güce ulaştıkları” ifade edilmekte.
Ve en acısı “Başbakan bizim için Kürdistan demektir” diyerek sayın Başbakana sahip çıkacaklarını vurgulamaktadırlar.
Sayın Başkan Saygıdeğer Milletvekilleri
Devlet içinde paralel yapı arayan polisi ve yargıyı paralel yapı olmakla itham eden, bu yapıyı ortaya çıkarmak iddiasıyla tüm anayasal sistemimizi altüst eden Akp hükümeti, doğu ve güneydoğuda gözümüzün içine sokulmuş bu paralel yapıyı neden görememektedir?
Soruşturmalar dolayısıyla rüşvet ve yolsuzluk gerekçesiyle ifadesini almak isteyen polise ve yargıya savaş açan Başbakan PKK’nın ve bölücülerin bu yapılanmalarına sessiz kalıp razı mı olacaktır?
Peki o razı ise; Akp’nin ehli namus olan milletvekilleri, seçmenleri Pkk’ya verilen bu tavizler için korucularımızın kanlarının ve canlarının heba edilmesine razı mı olacaklardır?
Akp’nin ehli namus olan milletvekilleri, seçmenleri Başbakanın iktidarı için Türk Milletinin içinden bir millet, Türk vatanı içinden başka bir vatan çıkarılmasına seyirci mi kalacaklardır?
Rüşvet ve yolsuzluk iddiaları yargı bağımsızlığını yok etme teşebbüsleri, devlet kurumlarının çatışma pozisyonunda olmaları ve benzeri birçok kaos unsurlarına ilave olarak altı çizilmesi gereken husus paralel devlet yapısı, teröristler tarafından doğu ve güneydoğuda tesis edilmeye çalışılmaktadır.
Bu hususun en önemli mağdurlarından biri köy korucularımızdır. Devletin hiçbir kurumunu ve politikasını yönetemeyen Başbakan siyaset mezarlığına ve yüce divana gitmek için selasını beklemektedir.
Bu düşüncelerle Türk Milletinin Milletvekillerini Saygıyla Selamlıyorum.