Birkaç yıl önce bir Kazan tarihçisin kitabından okumuştum ki, Ahmed Yesevi Hazretleri Karamanlılar’ı lânetlemişmiş.. Ne için lânetlemiş.? Efendim Hoca ile Anayurt’ta komşularmış. Günün birinde Hoca’nın geçimini sağladığı meşhur ineği ölmüş bunu “Karamanlılar”ın yaptığını öğrenmiş ve hiddetlenmiş. Bir süre sonra veya evvel tek oğlu İbrahim’in ölümünü de onlardan sanıyormuş. Bunun üzerine bin bir rivayete göre “Karaman” ve “Akman”lara Tanrı’nın yurt ve devlet vermemesi için intizarda bulunmuş. Kazanlı müellif bu meseleye mehaz olarak Zeki Velidi Togan Hoca’yı gösteriyor. Gerçekten Togan’ın bir kitabında böyle bir rivayet var.. Kaynak olarak da Türkistan’ın birçok yerinde duyuntularını gösteriyor. Yıllar sonra Şıhabettin Tekindağ’ın basılmamış “Karamanlılar” tezinde aynı husus zikrediliyor. Doğru mu yalan mı diyeceksiniz ama her iki ihtimal de söz konusu olmasına rağmen uydurma olduğu daha ağırlıklı bir husus. Gerçi Akmanlılar’ın Anadolu’ya yetişmemesi ve Karamanlılar’ın buradaki mücadeleleri gibi bilinen tarihi hadiseler bedduayı doğruluyor ama ciddi hiçbir kaynakta böyle bir şey yok..
Bizim aydınlarımız arasında Karaman Yurdu’nun eski Yunan yurtları olması dolayısıyla böyle safsatalar ortaya konmakta, hatta aynı bölgede yaşamış olan ve çoğunluğu komşu Çukurova’da bulunan Ermeniler dolayısıyla “Ermeni” diyenler de vardır. Bir kere böyle bir işi tarihi hâdiseler doğrulamıyor. Çünkü özellikle Türk Moğolları önünden kaçarak Anadolu’ya Oğuzlar geldiği zaman Anadolu tamamen boş ve harap bir vaziyette imiş.
8.asırdan itibaren bir taraftan Pers bir taraftan da Arap orduları buraları mahvetmiş; hatta canlı hayvan bile bırakmamıştır. Arapların tıpkı Persler gibi Müslüman olmadan önce Anadolu’ya meşhur akınlarını iyi bilmekteyiz. İstanbul önlerine kadar dayanan Arap Orduları’nın henüz Müslüman oldukları bile ispat edilememiştir. Yani Karamanoğulları’nın hayatta kalmış bir Ermeni şahıstan türemiş yüz binler olduğunu düşünmek ise tamamen yanlıştır. Oryantalistlerin bu husustaki yakıştırmaları Paul Wittek’in Osmanlılar’ı “Rum” addetmesinden farklı değildir.
1599’da ölen tarihçi Âli’nin Künhü’l-Ahbar’da geçen Karamanoğulları bahsinin Fusu’l-i Hall ü Akd yazma silsilenâmesinde, Tarih-i Melik Müeyyed mehaz gösterilerek, ”Nure Sofi Ermeniyyü’l assl bir şahıs iken Müselman olup Sofiyuddin tarikine sülük etti,” ibarelerini görüp havada uçmanın çok manası yoktur. Halil Edhem Bey’e göre Nûre Sofi’nin Ermeni asıllı olduğunu Osmanlı tarihçilerinden yalnız Cenabî yazmış, yukarıdaki Ali ve diğerleri ondan almışlardır. Osmanlılar’ın Karamanlılar hususunda ne kadar taraflı olduklarını bilmem tekrara gerek var mı? Kaldı ki Nûre Sofi ile Cenabî arasında 300 yıl vardır ve bu teranenin ortaya atıldığı zaman Karamanlılar tamamen haritadan silinmek üzeredir. Ne İbni Bibi de ne de Şikari de böyle şey yoktur.
Şikari’nin çıkardığı şecereye göre “ Kerimüddin Karaman bin Nûre Sofi” 13. yüzyıl ikinci yarısında yaşamıştır. Bu dönemin Anadolu’da “Sofiler” dönemi olduğunu çok net olarak bilmekteyiz. Karamanlılar’ın da tıpkı yakın akrabaları Akmanlar gibi Türkistan’ın ortalarından gelen bir Oğuz boyu olduğundan bugünkü bilgiler ışığında hiçbir şüphemiz yoktur. En sağlam kaynak Şikari’nin Karamannamesi’ne göre Karamanoğulları’na adını veren Karaman’ın babası Nuri Sofi’nin, Harezm Moğol baskılarının yol açtığı göçler arifesinde Azerbaycan’dan geldiği, Baba İlyas ile doğrudan ilişkisi olmasa bile elinde bulunan 10.000 kişilik kuvvetlerle isyanlara katıldığı ve o zeminin inançlarından etkilendiği şüphe götürmez bir gerçektir. Karaman’ın Larende’ye kereste sevk eden bir tüccar olduğu ve babasının da zaten atadan “Kömürcülük” yaptığı bilinmektedir. Onların su götürmez “Türkmen” önderliği 1254-1256 hadiselerinden anlaşılmaktadır. Paul Wittek o dönemde Karamanlılar’ın Osmanlılardan daha kuvvetli olduklarını ve Ermenek ile Taşeli ovalarını ellerinde bulundurduklarını, onların da tıpkı Zengiler gibi soyca “Avşar” olduklarını yazmaktadır. Karamanlılar’ın bundan sonraki tarihleri zaten malumdur ve bu hususlarda karanlık bir yan yoktur. İnanç hayatlarında ileriki yıllarda Şah İsmail’in ataları olan Safiyüddin’den etkilenmiş oldukları mümkün olmakla beraber bu işi siyasete dökmemişlerdir.
Bizim şarkiyatçılar tarihimizde hep eğrilik arama peşinde oldukları için en ufak nemi görünce “Mal görüp Mağribi” ye döndüklerinden Karamanlılar için “Rum” veya “Ermenilik” iddiaları da işte böyle mesnetsizdir. Kafalarımızdan böyle şeyleri silip atmamız ve ciddi araştırmalara yönelmemiz artık bir zarurettir. Elimizde bakir malzemeler durmaktadır. Üniversitelerimizin yapacağı işler bunlara yönelmektedir. Hamdolsun ki böyle çalışma ve araştırmalar da yapılmaktadır. İşte bir makale çerçevesinde yazabildiklerimiz.
Gününüz aydınlık olsun..