Önümüzde seçim var.. Görevli olanlar yine sahnede.. Ama geri planda duruyor ve görevlerini hakkıyle yapıyorlar. Yine MHP üzerine kurulu senaryolar piyasada. Sanırım MHP oylarının 5 puan gibi artması isteniyor; lâkin fazlasına geçit yok. 10 puan kadar da CHP’ye pay hesap ediliyor sanki. Ülkeyi dibe vuran iktidar partisine ise 15 puanlık bir düşüş ile güya ders verilmek isteniyor. Fakat şunu unutmayınız ki MHP ile ilgili korkular doruk noktasında.. Telaş şudur MHP ya %20’yi aşarsa!. O zaman dananın kuyruğu kapar hesaplar alt-üst olur.. Ne yapmak lazım? 1965’den beri uygulandığı şekilde provokasyonlara ve ayak oyunlarına devam. Nasıl olsa “Vatan” denildiğinde ülkücülerde akıl kalmıyor.. Sanki bir uyuşturucu zerketmişsin gibi istediğin istikamete sevkedebiliyorsun! Hiç kusura bakmayalım ve lütfen alınmayalım ama durum bu.. Yani ülkücüler kuzu mu? diyecekseniz; kuzudan temiz ve gönlü ferah kitleler olduğunu onlardan birisi olarak yaşayarak gördüm. Yukarıdaki satırlar hoşunuza gitmiyorsa onaylamak zorunda değilsiniz.. Hamaset veya kurgu kabilinden bir köşeye atabilirsiniz. Ama “Başımıza Gelenler”den sonra dikkatle düşünürseniz farklı olmayan benzer sonuçları göreceksiniz.
Efendim, bu seçimlerin sadece MHP için değil devlet için bir varlık-yokluk meselesi olduğunu kabul ediyor musunuz? Etmiyorsanız kendisi “Türk”orijinli olan “Hocaefendi”nin bedduasını görmemezlikten geliyorsunuz demektir. Onun gibi siyasi islâm üzerine bir dünya düşünen zat bile iktidarın oturduğu varoluş felsefesinden ne kadar uzak olduğununu ispata yetmez mi? Kaldı ki hırsızlık, yolsuzluk gibi illetlerin ülkenin iliklerini boşalttığını ve içini kemirmeye devam ettiğini görmemezlikten gelebilir miyiz? Şu anda bile ekonominin milyar dolarla ifâde edilen zararını ilgililer açıklamıştır. Dolayısıyle mahalli seçimlerin hükümet için bir “Güvenoyu” olduğunu, bu sebeble kılıçların çakildiğini inkar edemeyiz. Sonuç alınabilecek mi? Bunda en ufak şüpheniz olmasın! Öyle bir sonuç alınacak ki parmaklarımızı ısıracağız. Daha şimdiden Silivri’de yatan ve birçoğu masum olan insanların mahkumiyet kararları yeniden görüşülmeğe ve yargılamanın yeniden yapılması “Hükümet” tarafından bile uygun görülmeğe başlamıştır.
Atatürk’den sonra, soyum-sopum hiç CHP’li olmadığı için orasını bilmem. Lakin ömrüm MHP tezgahında geçtiği için rahatlıkla ifade etmeliyim ki oyun, desise ve provokasyon yine bizim üzerimizedir. En güzel şeklini koalisyon devrinde Rahşan’ın sözlerinde bulan CHP’nin MHP karşıtlığı ortada iken ülkücü bilinen insanların başta Ankara olmak üzere aday yapılması neyin nesidir? Yani bu kadar kısa zamanda bazı ülkücüler “Ortanın Solu” veya “Sosyal Demokrasi” denen ucubeye mi intisab etti! Mansur suçlanabilir mi? Bu bir anlayış meselesi ve herşeyden evvel MHP’nin iç sorunudur. Ama öyle kendini de dev aynasında görmenin hiç manası yoktur. Arada ufak tefek hatalar, hatta kırgınlıklar olabilir. Fakat unutulmaması gereklidir ki hiçbir bahane üzerine “Ülkücülük”üzerine bina edilemez. Bu harçın tutmadığını Türkeş gibi bir “Abide”nin şahsında “Muhsin Bey” olayında görmedik mi? Muhsin Yazıcığlu’nun çıkışı neye yaradı? Kendilerinin sonunu getiren bir takım mahfillerin sahte ve yapmacık övgülerinden arta kalan ne? Ama şurası bir gerçektir ki Muhsin Bey olayı olmasaydı hareket 1999 zaferini birkaç seçim önce ve o mübarek insanın hayatında yaşayacaktı. Yanlış mı? İşte aynı durumla ve eski bir film ile karşı karşıyayız. Yarın Mansur seçilse ne yapacak? Ne kadar fraksiyon bozuntusu, ülkücü katili insan varsa Belediye’ye doldurmayacak mı? Suyun gözünde Atatürkçü geçinen yarım sakallılar olmayacak mı? Bunların ne farkı var “Kirli Sakallılar”dan .. Yani çok mu sempatikler !
Al birini vur ötekine..
Sahi dostumuz Yılma’ya ne oluyor? Camiada sembol olan isimlerden.. Gazete haberlerine inanmak bile istemiyorum. Orta fol yok boncuk yok iken ölçüye ve endazeye sığmayan beyanların ne kadar maksadını aştığını göremiyor mu? Her ülkücünün bir takım yerlere gelmek hakkıdır. Yani hangi ülkücü Yılma’dan daha az fedakarlık yapmıştır? Mansur’ın şahsi penceresinden bakıldığında tamamen içe dönük haklı yönleri bulunabilir! Ama yarınki sonuçları itibariyle yukarıda da konu ettiğimiz gibi katlanılacak ne tarafı var? Acaba başka Yılmalar olabilir mi ? derseniz “Tabii ki mümkündür” cevabını alırsınız. Biz bu kadar akılsız olduğumuz müddetçe her zaman yerden yere vuruluruz. Vallahi bu akılsız deyiminden hiç alınmayın ve canınız da sıkılmasın. ”Delilik ve Aykırılık“ Türk’ün genetiğinde vardır.. Meselâ ben de bir deliyim.. Lâkin ülkenin şu anda içinde bulunduğu şartlar fevkalade akıllı olmamızı gerektiriyor. Hele bir Yılma gibi sembol isimlerin öyle sabah-öğle-akşam görüş değiştirme imtiyazı yoktur. Kaldı ki sayın Durak Ankara’dadır ve her an ilgililere ulaşması çok kolaydır. Hani “Emir Komuta Zinciri”.. Çocukları mı kandırıyorduk yani ?
Hangi benzer harekette olursa olsun özellikle bazı şahsiyetlerin görüş değiştirme hakkı yoktur. Hele bu insanlar tepelerde bulunmuş kişilerse.Vallahi ideolojik hareketlerde böyle aykırı davranışlar prim yapmadığı gibi düşmanları sevindirmekten başka bir işe de yaramıyor. İşte Ramiz Ongun, Devlet Bey ile mücadelesinde söylemek istediği herşeyi söyledi.. Neye yaradı? Ama Yılma gibi yapmıyor. Akıllı akıllı köşesinde oturuyor, kitabını okuyor, Türk Ocağı’na gidiyor, çok yakınları ile meşhur Salı ve Cuma vatan kurtarma görüşmeleri yapıyor. Kendileri çocukluk arkadaşımdır: Referandumda “Evet” verdiği söylendi.. Ama biz “hayır” dedik.. O günden beri hiç konusu bile olmadı.. Şimdi de görüşüyorum. Gece 02.00’de arayıp “Peter Golden”i,”Enver Paşa”yı soruyor.. Yani bunlar ülkücülük değil mi? Sanırım Mansur Ramiz’e daha yakındır. Neden Yılma gibi talihsiz beyanlarda bulunmuyor? Bir kere pek değerli olan bu dostlarımızı bizim nesilden başka tanıyanı da kalmadığı bir gerçek iken “Aykırılığa” özenmenin hiçbir anlamı yoktur. Ramiz Ongun hangi ülkücüye “CHP”ye rey verin diyebilir.. Köküne kadar bir DP’li olan rahmetli “Hacı Baba”nın kemikleri sızlamaz mı?Şimdilerde babaları durumunda olan Hacı Tahsin ne der? Hele benim gibi birisi tahrik ederse sanırım deli görmemiş Ankara bile sallanır. Siz yeğenin AKP’nin Belediye başkanı olduğuna da bakmayın! O bile “Ongun” torunu olduğu için seçilmiştir. Bir daha da göremez zaten.. Çünkü bu seçim bir ölüm-kalım savaşıdır.. Ot da olsa herkes kendi partisine..
Benim dostlarıma nasihat edecek halim yok. Ama şöyle bir düşünecek olursak zaman ayrılık ve aykırılık zamanı değil birleşme, birlikte hareket etme zamanıdır. Kılıçların bir daha çıkmamak üzere kınına koymak vakti gelmiş hatta geçmektedir. İç meselelerle birilerine ders vermeğe kalkmak ancak hareket düşmanlarının işine yarar. Hatay’da Lütfullah Savaş benim köylümdür. Antakya için arkasına iktidar imkânlarını da alarak Başkan olarak çok değerli hizmetler yapmıştır. Kendisinde hizmet için ilmi alt yapı da vardır. Ankara’nın tam tersine MHP’nin açık olan kapılarından girmeyi istememiştir. Bu sebeble hiç kimseyi suçlayamaz da. Onun parti ile bir meselesi olduğunu da sanmıyorum. Çünkü buna yaşı müsait değildir. Şimdi Hatay’da ona verilen her ülkücü oy belli oranda değil tamamen haramdır. Sonra koç gibi Mete’ye ne olmuş? Deli-dolu ama bizim delimiz? Böyle çok önemli ve herkesin gözü olan toprakların başına Mete Aslan’ı bekçi olarak dikmek, bırakın ülkücüyü, her Atatürkçü’nün her Türk’ün temel görevidir. Muhabbetle.