MHP Antalya Milletvekili Doç. Dr. Mehmet GÜNAL; internet ve sosyal medyayla ilgili yasakları eleştirerek, MİT ve TİB için getirilen koruma kalkanının Genelkurmay Başkanından esirgenmesini doğru bulmadığını ve bunun çifte standart olduğunu söyledi.
TBMM Genel Kurulu’nda Torba Kanun Teklifi üzerine söz alan MHP Antalya Milletvekili Doç. Dr. Mehmet GÜNAL; internet ve sosyal medyayla ilgili yasakları eleştirerek, MİT ve TİB için getirilen koruma kalkanının Genelkurmay Başkanından esirgenmesini doğru bulmadığını ve bunun çifte standart olduğunu söyledi. Başbakanın evinde ve ofisinde bulunan böceklerin kaydettiği bilgilerin önlenmesi için böyle bir maddenin getirildiğini ve erişimin yasaklandığını belirten Günal, başkalarını ilgilendiren bilgilerin ise çarşaf çarşaf yayınlandığını ve AKP iktidarının hiç ses çıkarmadığını ifade etti. Diyanet Vakfı hastanesinin kamulaştırılmasını da eleştiren Günal, otoyolların özelleştirilmesiyle ilgili maddeyle aynı kanunda yer almasının ilginç olduğunu ve otoyolların da şehir hastaneleri ve diğer kamu mallarında olduğu gibi peşkeş çekileceğini söyledi.
Günal’ın konuşmasının özeti şöyle:
MİT’e ve TİB’e Koruma Var, TSK’ya Yok!
Bu kanun yeni bir koruma kalkanı getiriyor. Yani, önce MİT Müsteşarına koruma geldi, şimdi de Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına koruma geliyor. Bu ülkenin Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları içeride, bunların yargılanmasını bari adil veya hiç olmazsa Başbakanın izniyle yapsaydınız. Yani, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığına kadar koruma var, Genelkurmay Başkanı Yüce Divanda yargılanmıyor, iki hâkimin eline bırakıyor.
Bu kumpaslar herkese kuruluyordu. Neden o zaman yayınları durdurmadınız da, kendinizle ilgili yayınları durdurduğunuz zaman açılacak mahkemelerden dolayı TİB Başkanını koruyorsunuz? “Bu ülkede adalet var mı?” diye o zaman da sorduk. Bu “tape”ler çarşaf çarşaf yayınlanırken niye durdurmadınız bunları? Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı yok muydu o zaman? Başkalarıyla ilgili soruşturulan konuyla, dinleme izniyle hiç alakası olmayan içinde özel hayatla ilgili olan iddianameler çarşaf çarşaf gazetelerde, internet sitelerinde yayınlanırken niye kanun çıkarmadınız? Çoğunluğunuz mu yoktu, aklınıza mı gelmedi? AKP Hükümeti o zaman neredeydi?
“UYAP’ta sızıntı mı var?”, “Adliyeden mi, mahkemeden mi yoksa sistemden mi sızıyor, savcılar mı veriyor, kim veriyor?” diye sorduk, hiçbir cevap gelmedi. Böyle bir hukuk devleti olabilir mi? Kendinize geldiği zaman hemen koruma, başkasına geldiği zaman “Allah işini rast getirsin, ne zaman çıkarsan çık.” diyorsunuz. Hâkimlerin, savcıların insafına kaldı. Böyle bir çifte standart, böyle bir koruma kalkanı olamaz. Peki, koruma kalkanı neye göre konuluyor? “Efendim, bize dokunursa, bunlarda sıkıntı çıkarsa biz bunları korumaya alalım; bize dokunmuyorsa boş ver gitsin.” Dolayısıyla, bu madde burada çok sakıncalı bir maddedir. Hukukta şahsa göre düzenleme olmaz, duruma göre düzenleme olmaz. Genellik ilkesine aykırıdır. Böyle bir şeyin yapılması bir hukuk katliamıdır.
Başbakan ve Oğlunun Görüntü ve Tapelerini Yayınlamak Yasak, Başkasınınki Serbest!
Başbakanın evindeki böceklerle ilgili, Teftiş Kurulu Başkanlığı soruşturmayı tamamlamış. Ne zaman? Bir sene sonra. Bu maddeye niye ihtiyaç duyuldu diye merak ediyorduk, şimdi anlaşıldı. Bu böceklerden kaydedilen “tape”lerde demek ki bilgi olarak sızmaması gereken şeyler var. Değiştirmediğiniz savcı, hâkim, emniyet müdürü kalmadı, hâlâ neden korkuyorsunuz? Kim bu bilgileri alacak da bunların “tape”lerini nasıl sızdıracak? Eğer soruşturma hukuki değilse bununla ilgili gerekli işlemleri koruma altına almadan da yapabilirsiniz. Herhâlde Başbakanın evindeki böceklerle ilgili, “Onun üzerinden bana gelecekler.” dediği oğlu Bilal Erdoğan’la ilgili bir şeyler var ki bu kadar canhıraş bu kanun çıkarılıyor.
AKP Erişimi Yasaklama Birimi Kuruyor!
İnternet yasaklarıyla ilgili adına “Erişim Sağlayıcıları Birliği” dediğiniz bir hilkat garibesi kuruluş var. Adını “Erişimi Yasaklama Birimi” olarak değiştirmek lazım. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı da dokunulmazlık aldı. Hem adama yasaklama yetkisi veriyorsun, bırak TİB yasaklıyor zaten. Özel sektöre bunun yükünü niye atıyorsun? Bu kurum yasaklamadığı zaman, kaldırmadığı zaman ne yapacaksın? Hangi kanunu uygulayacaksın? AKP’nin bu kuruma “erişimi yasaklama, bizimle ilgili çıkan haberleri ayıklama birimi” falan demesi lazım.
Otoyollar Peşkeş mi Çekilecek?
Torba kanunun içinde otoyolların özelleştirilmesiyle ilgili bir madde var. Tam bir hilkat garibesi. Arkasından gelen bir madde hastanenin kamulaştırılmasıyla ilgili. Kamulaştırmayla özelleştirmeyi arka arkaya koymayı nasıl beceriyorsunuz? Mesele şurada: “Peki, ne kadar zararı var?” dedik, söylemediniz. “Niye devrediyorlar?” dedik, söylemediniz. Bir vakfın kuruluş amacı var mı? O hastaneyi niye kurmuş? Kuruluş amacına uygun değilse zaten Vakıflar Genel Müdürlüğünün o vakfı kapatması gerekir. Vakıflar güya her sene denetleniyor.
Bir otoyol özelleştirmesi yapıyorsunuz. “E, sonra biz bunu satacağız…” Peki, halka arz etmeyip de blok sattığın zaman ben bunu bu saatten sonra nasıl engelleyeceğim? Diyorum ki, gelir ortaklığı senedi yapın, bunun gelirini satın, tabana açın. Ama sen, şimdi, şirkete bunu verdiğin zaman Türk Telekomu da imtiyaz diye satmıştınız. Bütün arsaları satıldı, bütün mülkleri satıldı. Mahkemelere gidiyor, dönüyor; mahkeme bir daha bozuyor, bir daha gidiyor, seyrediyoruz. Hani, sadece kablosunu bile vermeyecektik, imtiyaz hakkını verecektik; bitince bize hepsini geri verecekti. Ne oldu, ne kaldı? Şimdi, bu iş böyle gidiyor ve adım adım özelleştirmeye doğru gidiyor.
Bakımını da gene Karayolları yapacak. Ne anladım ben bu işten? Ağa ile marabanın hikâyesine dönüyor. Parasını alacakmış. Yapsın, işletsin, kârını alsın o zaman. Zaten Kara Yolları yapacaksa, bakacaksa derdimiz maliyetini düşürmek değil mi? Onarım, bakım işlerini de yaptıktan sonra işletmesinde zaten bir şey yok!
Sağlık Kuruluşları Yandaşa Peşkeş Çekiliyor!
Diyanet Vakfının hastanesinin kamulaştırılması bir çifte standarttır. Diyanet Vakfının hastanesinin devri de yol olur. Başka vakıflar var. Yarın bunlar da “Bizimkini de devralın.” derse ne yapacaksınız? Diyanet İşleri Başkanlığının değil özel sektörün hastanesi olan örneğin Elmadağ Surp Agop Ermeni Hastanesi Vakfı “Bizimkini de alın.” derse ne olacak? Gider Anayasa Mahkemesine başvurursa, bireysel başvuru yaparsa ne yapacaksınız? Çifte standarda yol açan maddelerin düzeltilmesi gerekiyor.
Diğer taraftan, yine şehir hastaneleri ile ilgili aynı sorun var. Önümüzdeki yirmi beş seneyi ipotek altına alıp, hastaneleri özel sektöre devrediyorsunuz. Sağlık hizmeti devletin sağlaması gereken bir şey. Rekabet olsun, onlar da yapsın ama “yap-kirala-devret” diye, yüzde 87 uluslararası araştırmalarda normal ihale yöntemine göre daha pahalı olan bir yöntemle hastane yaptırıyorsunuz. Uyarıyoruz ama Başbakan sürekli temel atıyor. Yahu, “Hiç olmazsa bir ikisini deneyelim, zararını, kârını bir görelim de ondan sonra devam edin.” diyoruz, dinleyen yok. Yani ihtiyacımız olmayan hastane yapıyorsunuz. Aynı şekilde özelleştirmede önce yap-işlet-devret, şimdi de “yap-imtiyaz hakkı ver-sonra özelleştir” modeli geldi.