Maşaallah bizim hısım olan Araplar, onun bunun güdümünde devlet kurmaya pek meraklı. Sanki 20’nin üzerinde devlet bir işe yaramış da, şimdi El-Kaide!’nin hayallendiği “Irak Şam İslâm Devleti”ne sıra gelmiştir. Bir yandan batırılıyor bir yandan da diriltiliyorlar. Libya ve Mısır gitti.. Kaç yıldan beri Suriye can çekişiyor.. Irak zaten ortadan kaldırılmıştı. Yani insan “Oh” çekemiyor ama bu işler “Arab”ın umurunda bile değil. El-Kaide Afganistan’ı halleti de şimdi sıra Suriye’ye geldi. Pakistan ve Bengaldeş’teki günlük rutin pislikleri de bir yana.. Ne oluyor Allahaşkına bu Araplaer gerçekten hiç akıllanmayacak mı?
Nikson’un gelişi dolayısiyle 1974’de Suriye’de bulunmuştum. Halep’de bir kahvehanede oturup sohbet ediyorduk.Bir Arap dedi ki “Nikson geliyor Hatay’ı bize verecek!..”.. Yaşlı bir Arap da cevap verdi ”Türkiye bize böyle arkasını döner, biz de akılsızlığa devam edersek birgün gelir Suriye’yi de kaybederiz.”.. İşte şimdi o günleri yaşıyoruz ama buranın “El”in eline geçmesine de kendilerden ziyade biz dayanamıyoruz. Yunanistan, hattâ Balkan ülkelerinden de zaman zaman benzer şeyler duyarız.. Boşnaklar, Arnavutlar vs…
Hüseyin Cahit Yalçın Osmanlı’nın dağılma dönemi ile ilgili olarak “Bizi önce Müslim unsurlar hançerledi” diye yazar..
1000 yıllık Türk yurtlarından birden bire pılı pırtıyı toplayıp da Anadolu’ya sığınmak zorunda kalan milyonlarca Türk’ün acaba hiç mi bedduası yok mu?.. Şimdi bu Müslim unsurların iflâh olmadığına bakılırsa ne derece çamura battıklarını anlarız. Bunların yeni oluşumlar peşine düşen daha yakın akrabalarımıza ders olması lâzım.. hani “Rojava”nın bir ilçe büyüklüğünde olan Kamışlı’da ve Türkiye’de BDP’nin Hakkari’de “Özerklik” istemesi gibi.. Bizimkiler de bir telâşa kapılmış ki sormayın :”Barzani Akdeniz’e kapı açıyor”.. Bunlar ne hayallerdir anlaşılması pek güç..
Ali BADEMCİ
Hasan Celal Güzel Gabah Gazetesi’nde Suriye’de 6,5 milyon Türk ve Türkmen olduğunu yazdı. Kaynakları da sağlam. Daha evvel bu sütunlarda biz de benzer rakamlar telâffuz ettik. Buna karşılık 1,5 milyon Kürt bulunmaktadır. Zaten toplam nüfus da bu kadar kıyım ve kırımdan sonra 15 milyona düşmüştür. Üç aşağı beş yukarı Türk ile Arab’ın nüfusu müsavidir. Öyle internette dolaşan rakamlara pek itibar etmeyin.. 2010 verilerine göre Haleb’in taşrası ile birlikte nüfusu 4 milyon civarındadır. Dün gece İlber Hoca ile kısa bir görüşme yaptık, Halep’deki Türkmen” sayısını sorduğu zaman “2 milyon” cevap verdim, ”Ben de öyle tahmin ediyorum” dediler. Bu gerçeği genel nüfus için de de aynen söyleyebiliriz. Kaldı ki geçmişte istediği kadar “Baasçılar” kıçını yırtsın , diğer Arap ülkeleri Suriye’yi Arap gözü ile görmeyip “Arab-ı Mustarib”, diye nitelendirirler ki bu “Hasta Arap”demektir. Bir kere “İcad-ı Tayyib”in “Nusayriler”i bile kendilerine Arap demezler. Bunların bugün Hatay, Adana ve Mersin’de yaşayan kolları vardır hiçbir şekilde bu adlanmayı kabul etmezler. Bunun için en ciddi eser olan İbn-i Tavil’in “Nusayri Tarihi”ni gözden geçmek yeterlidir. Tavil, İngilizler’in teşkil ettiği “Allawi Devleti”nin de sanıyorum Meclis Başkanı idi. Ceddi Adana’nın İsmailiye köyündendir. Hatay Alevileri’nin plebisitte Ermeniler ile beraber Türkiye lehinde oy kullandıklarını bilmem duydunuz mu? Her iki unsur da ana dillerinin dışında Türkçe’den başka dil bilmezler ve kendilerini “Türk”diye adlandırırlar.
Yıllardan beri Ermeniler’in hatırı için Amanoslar’da kıvranan PKK’llar buralarda hangi Kürt köylerini korumaktaydı?. Amanoslar’ın tamamı Selçuklular’ın Üçokları’nın elindedir. Bırakın “Ekrad”ı Amanoslar’lın başında Vakıflı, ortasında Atik, sonunda Küllü’nin dışında tarihin hangi döneminde Ermeni yaşamıştır. Sırf yazılışları aynı diye Hatay’ın doğu hududundaki leçelik dağlara “Kürt Dağı” denmesini de boş verin.. Bu verimsiz taş yığında “”Reşolar” gibi üç veya beşi geçmeyen Kürt derebeyi yaşar.. Hepsi o kadar ! Kilis’den Kamışlıya kadar Osmanlı’nın “Yeni İli” bu son noktasının dışında Kürt olmadığı da bir gerçektir. Bayat olan Rehhaniye Türkmenleri gibi bütün Halep ve taşrası da aynı şekilde Bozok Türkmeni’dir.
3500 kişilik son Türkmen muhacereti gözlerimizi açmalıdır. Kilis’den Haleb’e kadar Türkmenler’in dışında başka millet yaşamaz.. Halep Ovası’nın tapusu Türkmenler’de olduğu için bugüne kadar “Baas” mezalimine boyun eğmişlerdir. Son yıllarda “Selefiye” kayan Hama ve Humus’un Türk olduğunu nasıl saklayabilirsiniz? 30 yıldan beri burada soykırım devam etmektedir. Sahi bizim Kilis, Selçuklar-Timurlular-Karakoyunlu ve Akkoyunlular-Osmanlı dönemlerinde çok bereketli ve hareketli iken Cumhuriyet devrinde neden “Kaçakçılık” ekonomisine mecbur edilmişlerdir. Yıllarca Kilis Haleb’in açık pazarı olmuştır. 1957’de Kilis’ın 500 metre genişliğinde sınır boyuna serme mayın döşendiğinden yüzler insan can vermiş ve bu husus Türk filmlerine konu olmuştur.
Kilis’in bir nahiye görünümüne düşmesi Halep istikametindeki arazilerinin Fransızlar marifetiyle 1926 yılında serpme mayınla kaplanmasından ile başlamıştır. Türkiye tarafında kalan Çakaldere, Zadeli, Salabıyan, Eğrikanne köylerinin arazileri hep Suriye tarafında bırakılmıştır. Esasında 1921 sınır sınır tesbitlerinde bu köyler de Suriye’de idi. Fakat yeni düzenleme ile çizilen yeni sıfın bu köylerin evlerinin dibinden geçmiştir. Yani yüzyıllardan beri üzerinde çalıştıkları mal ve mülk ellerinden çıkmıştır. Hatta Zedeli köyünden bir şahıs oğlu ile birlikte 3-5 gün merkebe yükleyerek taşıdıkları hudut taşlarını 3 km. öteye götürmeyi başaranlar hiç olmasa evlerinin önüne biraz toprak kazanmışlardır. Birçok Kilisli hayvanlarını karşı mezralarda otlattığı için Halep cezaevinde heder olmuşlardır.
Devlet insanlarla, tarih ile, kültürle kurulur. Son olayların cerayan ettiği bölgenin etnolojik yapısına bir bakarsak, Kilis-Halep yolu üzerindeki Selami sınır kapısından itibaren Azez, Merhanel, Al-Kabile, Mımmı, Telacar, Kerbil, Telkermin, Yericmel, Ziyara önemli yerleşim merkezleri olup bir miktar Arab’ın yaşadığı aslı Türkmen yerlerdir. Sadece Zara ve Lübbül merkezleri Şii olup, Nusayri de değildir. Bunların da Türk Alevisi olması kuvvetle muhtemeldir Kilis-Halep arası aynı Halep ve Ovası Türkmenleri gibi çoğunlukla Arapça konuşmalarına karşılık “Türkmen” menşeylidir. Çünkü merkezler tamamen Sünni ve Hanefidir. Selefi ve Şafii müslüman azdır. Azez’den Afrin istikametine doğru (Afrin Çayı aynı zamanda Türkiye’den geçerek Asi’ye dökülür) Seceral, Mağril-Hatip, Karhöyük (yarısı Türkiye’de), El-Cemiliye ve Karafakı (yarısı Türkiye’de)da Türkmen ile bir miktar Kürt birlikte yaşar.
Dağuda Kamışlı istikametinde ise silme Türkmen olan Şim meril, Karaköprü, İğde, Kefersuş, Yarubiyye, Düdyem, Tekişahir, Sandıra, Şüverir, Duyvaydık (Mercidabık), Dabık, Erşev, Aziziye, Aveylin, Karagöz, Aynü’l-Esved, Antora büyük yerleşim merkezleridir. Buralarda Arap veya Kürd olmayıp tamamı Sünni-Hanefi’dir ve Arapça konuşan da azdır.
İşte son olayların yaşandığı coğrafyanın etnolojisi yıllardır devam eden soykırımına rağmen böyledir. Alınan haberlere göre birbirini başlarındaki bit kadar sevmeyen Eset ve El-Kaide şimdi birlik içinde adeta Kürtler’e yer açarcasına bir katliam yapıyorlar. Allah sonunu hayır getire ve devletimizi yönetenlere biraz merhamet duygusu nasip eyleye..
Sağlıcakla kalın.
Not.Bazı yerleşim adlarının telâfuzunda hatalar olabilir.Ne yazık ki ancak bu kadar tercüme yapabildim.