Biliyorsunuz “Ulus” kelimesi Moğol menşeli Türkçe bir kelime. Tıpkı Arap menşeili Türkçe bir “Istılah” olan “Millet” gibi. Buna kimsenin bir diyeceği yok. Millet deyimi hangi süreçten geçerek Türkçeleşmiş, hatta yeni bir anlam kazanmışsa “Ulus” deyimi de öyledir. ”Millet” Arap kültüründe “Ümmet” karşılığı olduğu halde İslâmiyet sonrası Türk Kültürü’nde aynı anlamı taşımayarak Türkçeleşmiş şekilde yeni bir anlamla teçhiz edilmiştir. Bunun gibi “Ulus” deyimi de, bugünkü ve dünkü Moğol kültüründe neyi ifade ederse etsin, Türkçede yine başka yükümlülüğe sahip olmuştur. Kaldı ki, müstakil bir Arap Kültürü’nden bahsetmek mümkün olduğu halde öyle bağımsız bir “Moğol Kültürü” yoktur. Çünkü bu insanların bütün tarihleri ve kültürleri Türklerle beraber hareket etmiş ve anlam kazanmıştır. İslamiyet’ten sonra din gibi özel unsurlardaki yol ayırımı, bugün Moğolları küçülttükçe küçültmüş ve Moğolistan bozkırlarına hapsetmiştir. Hâlbuki Türklük, İslâmiyet ile yeni bir anlam; yani yeni bir milliyet, yeni bir vatan, yeni bir dünya görüşü ile şekillenmiş, tarihi “Hâkimiyet Anlayışı” cihanşümul bir şekil almıştır. Moğolların Türk anavatanında 1’e karşı 10 gibi tahmini bir kemiyetle geride kalması, hatta Cengiz zamanında bile Türk Kültürü içerisinde eriyebildiği kadar erimesi, sadece bu demografik durum ve dengesizlikle değil Türk Kültürünün galebe çalması ile izah edilmektedir. Bu sebeple Moğolları Türk olarak kabul eden veya en azından bir Türk kavmi sayan görüşler de az değildir. Belki tek ayırıcı özellik şu sarı-beyaz ırk meselesidir. Bunun da Çinlilere uzak veya yakınlık ölçüsü ile belki ilmi olmayan bir izahı vardır.
Orhun Abideleri’nde “Ulus-Millet” kavramı yerine “Budun” deyimi kullanılır. Lakin İslâmiyet’ten sonra çok kullanılmadığı anlamı ile birlikte taşlarda yazılı kalmış, buna karşılık “Ulus” ve “Millet” kavramları ortaya çıkmıştır. Kültürel ve Tarihi seyir çizgisinde bizde “Ulus” konfedere değil tamamen “federe” anlamda kullanıla gelmiştir. Yani Kaşgarlı’nın “Türk kavim ve kabilelerinin sayısını ancak Allah bilir” tespitindeki bütün Türk kavim ve kabilelerini ifade etmek yerine münhasıran birkaç kavim ve kabilenin iştirakidir. Misal olmak üzere bugünkü Özbekleri ele alalım; bunlar Altınordu’nun bir bölüğü olarak 15.asırda yeniden Türkistan’a dönenen Türk kavimler federasyonudur. Moğol, Tatar, Kıpçak, Kanglı, Bulgar, Başkurt hatta Oğuz gibi bir kısım Türk ve Türk Moğol unsurların mecmuudur. Onun için “Özbek Türkleri-Özbek Milleti-Özbek Kavmi” gibi terkipler kesinlikle yanlıştır. Özbekler Kazaklarla birlikte bir veya birer Türk Ulusudur. Buna karşılık Kırgızlar ve Kıpçaklar birer Türk kavmidir. Moğolistan’da Cengiz’den evvel bir Tatar kavminden bahsedilebilir, lâkin Cengiz’le birlikte diğer Türk kavimlerini bünyesinde birleştiren Tatarlar artık bir Türk Ulusudur.
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki “Ulus” deyimini “Millet” karşılığı olarak kullanamayız. Yoksa Cumhuriyet’in ilk Türkçülerinin doktrinleştirdiği Türk Milliyetçiliğine pekala “Türk Ulusçuluğu” denebilirdi. Bu sebeple Arapça “Ümmet” karşılığı olan “Millet” asri ölçülerdeki tarifine uygun olarak temeli milliyet olan Türk Milliyetçiliği’nin tek değişmez adıdır.
Bu uzun girişten sonra birkaç yıldan beri bazıları çıkmış “Ulusalcılık” diye bir şeyden bahsediyorlar. İktidarın hışmına uğramış bazı yüksek askeri ve sivil bürokratlar da, ne yazık ki, bu temelsiz görüşün içinde görünüyorlar. Hatta “Türk Milleti” adına bu saflarda kendilerini açıklıyorlar; yazıyorlar, kitap dergi neşrediyorlar. Vay halimize, zavallı Türk İnsanı ve Türk düşüncesi ne zamana, kimlere kalmış! Peki, kim bu “Ulusalcılar” geçmişten tanıyor muyuz?
Evet “Ulusalcılar”ı evvelden çok iyi tanıyororuz. Hani 1980’den önce boy boy resimlerimizi basıp sol militanlara hedef gösteren “Aydınlıkçılar” var ya! İşite bunlar! Yani eski Maocu, İmralı’daki adamın yakın dostu Doğu Perinçek taraftarları. Şimdi her şeyi unutmuşlar da, böyle uyduruk-buyduruk söylemlerle milliyetçiliğin de, ırkçılığın da, Turancılığın da dik alasını sergiliyorlar. ”Ulusal TV”ye bakıyorsunuz! Bizim Yaşar Okuyan bile baş aktör. Gazetelerine göz atabiliyor musunuz? Jeoloji profesörleri ideologluk yapıyor, Türk tarih ve kültürünü karıştırmağa devam ediyor. ”Galiyev”den dem vuruyorlar! ”Turar Rıskılov”u bile tanımışlar! Mustafa Suphi ile irtibat kuruyorlar! Teoriciler “Marksit-Türkçülük”ten dem vuruyorlar! Ülkü Ocakları’na bile el atmışlar, güya Türk münevverlerine de sirayet etmişler. 1980 öncesinde ülkücü şehitlere rahmet okuyan bu münevverler gerçek katillerin Perinçek olduğunu hatırlamadan ahkâm kesiyorlar. İşte bizde de son zamanlarda yazarçizer takımı azaldığı için üç kuruşluk bilgi ile değerine paha biçilemeyen Türk ruhuna ipotek koymak istiyorlar. Ekonomide Marksist, fikirde Türkçü olacakmışız. Beyler bu film çok eskidir. Bizler bu siyah beyaz görüntüleri çok seyrettik.
Bolşevik İhtilali gibi beklenmeyen bir ortamda bazı Tatar aydınları sol görüşte yer alabilirler. Galiyev ve Rıskulov hatta yıllarca Özbekistan SSR başkanlığını yapan Feyzullah Hoca’da da meyyaliyet kırıntısı veya eğilimi de bulunabilir. Ama netice itibariyle Stalin devrinde bugün şirin gösterilmeğe çalışılan “Komünizm” bunların kellerini almadı mı? Efendim Lenin olsa yapmazmış, ne de olsa olsa uyduruk bir “Tatarlığı” varmış. Bunlar hikâyedir. Çünkü başta Rus devlet iskeletinde yer alan birçok Türk asıllı insan gibi, Azeri Neriman Nerimanov gibi pişmanlık duyanlar çoğunluktadır. Yani Bolşevizm başta Tatarlar olmak üzere Çarlığın bütün Türk unsurlarını kazıklamışlardır. İspat mı istersiniz, işte şimdiki durumları! Bugün Tatar Özerk Cumhuriyetinde çoğunluk Rus olmak üzere ikinci milliyet Başkurtlar; buna karşılık Başkurt Özerk Cumhuriyetinde yine çoğunluk Rus olmak üzere ikinci unsur Tatarlardır. Bu hususa iyi dikkat edin. Yani bu durumu bugünkülerin isteği doğrultusunda Türk komünistleri mi meydana getirdi, yoksa komünist emperyaller mi?
Türk Milliyetçiliğinin kullanılmış ideolojilerin hiçbir siyasi, iktisadi, sosyal görüşlerine ihtiyacı olmadığı gibi; İslâm olduğu sanılan ve Arap ırkını koruyarak ona üstünlük ihdas etmeye çalışan “Fundamentalist” “Ilımlı İslâmiyet” görüşlerine de kesinlikle ihtiyacı yoktur. Çünkü Türk Milliyetçiliğinin adı gibi bütün kurumları kesinlikle millidir ve böyle olmak zorundadır. Bu sebeple ancak bu tarz düşüncelerle milletler yarışında yerimizi alabiliriz.
Sağlıcakla Kalın.