Bugün yine gündelik siyaset yazalım. Fikir yazılarının çok ilgi topladığının farkındayız. Bunların sıradan yazılar olduğunu sanmayalım. O konular, üzerindeki çalışmalarımızın sıcağı sıcağına ortaya konulması ve hemen hemen mevzuunda son bilgilerdir. Ama bakıyorum da, “İslâmi Yazılar” gündeme gelince birden bire okunma sayısı azalıyor. Hâlbuki en çok ihtiyacımız olan bilgiler bunlardır. İnançlarımızı ve kaynaklarını iyice inceleyip güncel dersler çıkarmak, bizim için çok acil mecburiyetlerdendir.Çünkü özellikle uluslararası siyaset sürekli olarak bunlarla oynayıp gündelik siyasete servis ederek belki bizi kalbimizden vuruyor. Dolayısıyla hemen hemen 200 yıldan beri Türk inanç sistemi üzerinde çalışan yabancılar, cemiyet ve toplumumuzu bugünkü şablona oturtmuşlardır. Aşağı yukarı bu durumun herkes farkında olduğu halde hâlâ sosyal medyada itişip-kalkışma ile vakit kaybediyoruz. Tefekkür bazında önce meseleyi doğru teşhis edip ondan sonra çareler üzerinde çalışarak, sosyal bir kanun olan “Karşı Atak”ı gerçekleştirip hedefi 12’den vurmalıyız. Bu sebeple İslâmi konuları itici görmeyerek hamaset ifade eden görüşlerden imtina edip dikkatleri bu istikamete yönlendirmeliyiz. Şimdi mevzuumuza geçelim:
MHP Genel Başkanı’nın “Erdoğan’dan Cumhurbaşkanı Olmaz” beyanı ilk söylendiğinden beri“Çamaşırcı Akiller” o günden itibaren hâlâ ateş püskürüyor ve hakarete varan yazılar yazıyorlar. Hâlbuki düne kadar bunları aşağılayan ve kendilerine “Takunyalı” diyen zihniyeti en evvel ülkücüler kınamışlardı. Aslında hakaretin dik âlâsını bizler de yapmasını biliriz ama onları kişilik hakları konusunda görmemezlikten gelen iktidar yanlısı yargı, bizim yakamızı bırakmıyor. Belki şu ifadeler bile mahkemelik olabilir: ”Yargı tarafsızdır”, neyi ve kimleri, kastediyorsunuz diye.. İş böyle şirazeden çıkmış bazı düşünen insanların fikirlerine adeta ambargo konmuştur. Öyle ki, bizim gibi fukaraların avukat tutmayı bırakın, mahkemeye gidecek parası bile yok. Bu baskı değil de nedir?
Sen nasıl bazılarının ”Peygamberliğe” lâyık gördüğü Tayyip Bey’i “Cumhurbaşkanlığı”na yakıştırmazsın! Yandaş Medya’da âdeta bu husus diretiliyor. Yani hiç kimsenin değişik düşünme diye bir hakkı yok mu? Sayın Bahçeli, her şeyden evvel bir vatandaş olarak, görüşüne açıklama da getirmiş ve hiçbir şekilde nezaketini bozmayarak, tenkit dahi edilemeyecek sağlam şahsiyetini ortaya koymuştur. O ahmak adam da yandaş medyacıları destekleyerek, Sayın Bahçeli’ye artık bırakıp giderek kendisini ve partisini kurtarmayı tavsiye ediyor. Yani MHP, AKP’nin yan kuruluşu mu? Şu “Vanlızade” Vekile de hasta oluyorum! Parti sözcüsü imiş de, hep MHP’ye akıl veriyor! Yemin olsun ki, bir daha bunlar düşerse herkes gibi ben de “takunyalı” gibi merhamet isteyen ifadelere bakmayıp, boyunlarına basıp geçeceğim.
Sayın Bahçeli, kötü bir şey söylemiyor ki! Tamamen içe dönük ve kişiliğine “Ağır Şaibeler” bulaşmış bir kişinin, bu gibi değerlendirmelerin tamamen dışında, kişiliği tartışma konusu olmayacak, gerilimi artırma yerine düşürecek bir şahsiyetin Cumhurbaşkanı olmasını istiyor. Bu görüşlerde sinirlenecek, ağzını bozacak ne var? ”Şâibeler” Meclis’te tartışıldı, parti disiplini içerisinde rey vermek mecburiyeti olan vekillerin dışında Allah aşkına tatmin olanı duydunuz veya gördünüz mü? Dört “şâibeli” adamdan biri konuşmaktan imtina etti. Üç adam konuştuğu zaman millet, güç belâ elde edilen görüntüleri yumrukladı. Bunları görmemezlikten gelmek mümkün mü? Meselenin üzerine sünger çekmekle unutulacağını mı sanıyoruz! Siz “Mahalli Seçimler”de AKP’nin aldığı %43 oyu nasıl yorumlarsanız yorumlayın, istediğiniz kadar tevil cihetine gidin, verilen oylar “Kerhen” verilmiştir. Adı üzerinde, mahalli seçim! Bir kere kemiyet olarak %57 karşı olan var. Şahsen sol tabanlı olan “Kürt” aydınların Öcalan’a rağmen bunların arkasına takılacağına inanmak güç. HDP’nin kendine kanalize etmeyi başardığı Kürt oylarını AKP kuyruğuna takması çok zordur. Öyle tehdit ve baskı ile olacak bir iş değildir. Kaldı ki bu kesimin liderlerinin, bu adamları çok sevdikleri de söylenemez.
Sayın Devlet Bahçeli’nin evvelki gün açıkladığı “Çatı Aday” formülünün henüz içeriğini tam olarak bilmiyoruz. Görüldüğü kadarı ile CHP ile geniş bir tabanın kabulleneceği, hiç şaibeli işlere bulaşmamış, hakkında böyle bir dedikodu dahi çıkmamış, iki siyası partiyi ve milleti tatmin edecek bir aday üzerinde karar kılınacaktır. Böyle bir karar çok isabetli bir aday çıkarılırsa realize olmaması için hiçbir sebep yoktur. Şaibeden nefret deden milletin, 2015 seçimlerinden AKP güçlü de çıksa, hiç olmasa bir denetim mekanizması olarak görebileceği, böyle bir çağrıya uyması için yeterli sebeptir. Yalnız bu işin her türlü ideolojik görüşlerden sıyrılarak son kararı verecek olan millete iyice anlatılması gereklidir.
CHP ve MHP 2014 Mahalli seçimlerinde açık veya kapalı, tasarlanarak veya irticalen bir işbirliği yapmışlardır. En azından, tabanda millet bunu yapmamıştır diyemeyiz. Sonuçları her iki partide de istenildiği kadar tartışılsın, bu tartışma ve tenkitleri hemen, bir partiymiş gibi düşünülerek bırakmak, iyice realize olmak en acil meseledir. Dikkat edersek iki siyasi partide de aklı olanda, olmayan da sürekli akıl vermektedir. Bir kere bunu terk etmek lâzımdır. Çünkü bu kadar akıllı insanların bulunduğu iki partinin de en az yarım asırdan beri iktidara gelemediği bir gerçektir. Bu durumda özellikle tabanda herkesin kendi aklını kendine saklaması şarttır.
Ne yapacağız? Kol-kola verip Anadolu’yu kapı kapı dolaşacağız. Rahatsızlıklarımızı ve dış dünya ile kopan ilişkilerimizi anlatacağız. Bunun için teferruatlı söylemlere de gerek yoktur; ”Atatürkçülük” yeterlidir. Türk Milleti onu mahşere kadar ve mahşeri ortamda da, fikir ve zikirleri ile sevmeye devam edecektir. Özellikle MHP’lilere büyük görev düşüyor. TV kanallarında Mustafa Kemal’in “Bir duble rakı içerek yanlış kararlar verdiğini” söyleyen talihsiz köpeklere karşı, Atatürk’ün yanlış iş yapmadığını, hele hele dinsiz olmadığını mutlaka anlatmak gereklidir. Asıl dinsizlik dini bugün getirdikleri menfaat ve çıkar düzenidir. İslâmiyet’in hiçbir şekilde bir devlet düzeni olamayacağını bildikleri halde, milleti geçmişte mahveden sapık görüşlere meylederek, köktendincilikte direnenlerdir. Yani bunlar yanlış mı? Sıradan iddialar mı? Bunların “Şeriatçı” oldukları da söylenemez! Öyle olsaydı bilmem hangi hâkimi “Alevi” diye nitelendirmezlerdi. Bunların özledikleri ve umut bekledikleri “Mesihler”e de milletimiz geçmişte itibar etmediği gibi gelecekte de etmeyecektir.
Sağlıcakla kalın.