Siyasi bir hareket olarak “Ülkücülük”, en az 45 yıllık bir geçmişe sahiptir. Ve şu anda da hareketin başında bu siyasetin sıfırından gelen bir şahsiyet oturmaktadır. Bunun da ötesinde kim ne derse desin MHP yönetim kadroları, yine harekete yıllarını vermiş ülkücülerden meydana gelmektedir. Bu hususa kimsenin bir diyeceği yoktur. Fakat herhangi bir nimet söz konusu olduğu zaman teşkilâtlardan, seçilmiş kurum yetkililerine kadar, taban olan ülkücüler, mutlaka kendi çilesine terk edilmiş bir üvey evlât veya fedakârlık istenen bir nasihat adamı olmaktan öteye gidememiştir. Aslında bizim devlet hayatımız da böyledir ve asırlardan beri asli unsur daima ikinci sınıf vatandaş durumundadır. Dolayısıyla Türk insanının çilesi “Ülkücünün Çilesi”dir.
Ülkücü, her şeyden evvel kendi hareketi içerisinde daha itibarlı olması için acaba daha neler yapması gereklidir? Canı söz konusu olmuş vermiştir; kulağından tutulup ayakları havaya kaldırılarak sopa yemiş ve 10 yılı aşkın hücrelerde çürütülmüştür sesi bile çıkmamış, sineye çekmiştir. İçeriden çıkmış, bir lokma bir hırka kimseye el-etek açmayarak ve kendini kullandırmayarak en ağır işlerle ekmeğini çıkarmış, şöyle-böyle bir ömrü tamamlayarak bugüne kadar kendini taşımıştır.
Gerçek ülkücü siyasetin hiçbir safhasında talepkâr olmamış, tam aksine kendine ne gibi görev verilmişse hakkıyla onu yapmaya çalışmıştır. Geri durması istendiği zaman geri durmuş, önüne geçen ve hayatında bir kere ülkücü olmamış insanların taşındığı makamları merkezi iradenin başına dahi kakmamıştır. MHP’nin koalisyon devrinde eline geçen bir takım imkânların kimlere peşkeş çekildiği daha hafızalardan silinmemiştir. Bu dönemde ülkücünün eline amelelik bile geçmemiş, ülkücüye hep sabır ve itidal tavsiye edilmiştir.
Özellikle 2014 mahalli seçimlerinden sonra artık MHP’nin eski MHP olduğunu söyleyemezsiniz. Adana-Mersin gibi birkaç mega kentinde içinde bulunduğu 166 Belediye Başkanlığı kazanılmıştır. Resmi sonuçlara göre MHP’ye verilen oylarının nisbi değeri %17,76 olup, genel olarak Türkiye Mahalli İdareleri’nin %12’sinin başkanlığı kazanılmıştır. Bu işaret istikametinde MHP, Türkiye siyasetinde gerçekten daha faal rol oynamaya başlamıştır. İnşallah “Cumhurbaşkanlığı” seçiminde hassas ayar tutarsa en azından şaibeli olduğu iddia edilen bir iktidarın en yüce makama taşınmasının önüne geçilmiş olacaktır. Bu öyle küçümsenecek bir hizmet değildir.
Ülkücüler bugünden tezi yok startı almışlardır; hiçbir itiraza mahal vermeden her şeyden evvel partilerinin ve genel başkanlarının yüzünü ağartmak için yola koyulacaklardır. Ama el insaf, artık hiç olmasa şu Belediyelerde dışlanmamaları gereklidir. Sen bir iki insana ekmek vermek için geri dur nasihatini yaparken âlemin adamı “Atı alıp Üsküdar’ı“ çoktan geçmiştir. Böyle kanunsuzlukları önlemek kimin görevi? Tabii olarak kendilerine yeni görev verilenler… Ülkücü hiçbir ayrıcalık istemiyor ama hiç olmazsa haksızlıklar önlendikten sonra talepleri sadece bir lokmadır. Ötede beride aynalı konuşmalarla ülkücülere fazilet nasihatinde bulunmalar kimsenin karnını doyurmuyor. Ülkücünün yarım asırdan beri itilip kalkılmasına dayanıp da, bugüne kadar yetişip yine asker gibi ayakta emir beklemek belki kendilerine en çok yakışan şeydir ama yeteri biliyorsak artık yeter yiğenim! Bilmem kim abimiz, feşmekân çok idealist kardeşimiz, ötekiler değerli ve fedakâr mensuplarımız ha! Bunlar karın doyuruyor mu? Tek gözünüz ile de olsa yar ve yarandan, yalakadan, üç kağıtçıdan nazarınızı bir kere de can çekişen ülkücüye çevirin!