Ben Sayın Kılıçtaroğlu ve Bahçeli’nin “Çatı Aday” teklifini çok önemsiyorum. Hoşuna gitmeyenler olabilir: İhsanoğlu önlerine konsaydı AKP’lilerin tamamı hiç tereddüd etmeden seçeceklerdi! Yani bunun sebebi İhsanoğlu’nun AKP’li olması mıdır? Ne alâkası var “Efendi” emredecek vatandaş kuzu kuzu reyini verecek, vermezse “İkinci paralel yapı” hışmından nasibini alacak! Bunlar ilk seçimlerde listelerine solcu bile alarak güya “değiştikleri” imajını vermeye çalıştılar. Aynı zamanda bir devirde birtakım ülkücü olmuşlara da yer verdiler. Solcu olanlar bu işin aldatmaca olduğunu görerek geri çekildiler; fakat Sadık Yakut gibi güya ülkücü şahıslar yüzlerinin yarısı beyaz, yarısı esmerleştiği halde “Sadabad”ı tercih ettiler. Demek AKP saflarında yer alanlar ülkücü-milliyetçi falan değil ikbal ve istikbal düşkünü menfaatperestlermiş! AKP vitrininin üç kişisinden birisi olan ve dürüstlüğü ile temayüz eden bu partinin Adnan Kahveci’si Abdüllatif Şener’in de ne için yol arkadaşlarını terkettiğini iyice biliyoruz; lâkin devlet imkanları ve yandaş medya yüzünden birçoğu karun gibi mideyi şişirmiş arkadaşlarına sesini ulaştıramamıştır.
Sanıyor musunuz ki AKP’de herkes Tayyib Bey ile aynı fikirdedir. Diğer bir deyimle, yani bu milletin içinde kendi milliyetini ayaklar altına alacak %50 kansız varsa, biz artık kendimizi babamızın ocağında sığıntı görelim! Tabii olarak milletin karnının doyması milliyetçilik olmadığı gibi işi demagojiye indirgeyip vatanseverlik karşılığı takdim etmek de son derece yanlıştır. Öyle “Benim ecdadım, benim milletim, İslâm milleti” gibi başında ve sonunda “Türk” ibaresi olmayan “beynelmilelcilik” çağrışımlarının ilimde-bilimde tarihte ve kültürde yeri olmadığı gibi dinde de yeri yoktur; bu boş laflara kargalar bile gülmektedir. Nedense bizim insanımız her zaman en son kendi canının derdine düştüğü için yutuyor görülmektedir. Böyle bir heveslenmenin hele hele bunu bir dava gibi ortaya koymanın kasıt veya bilgisizlikten başka anlamı yoktur. Bizim Aleviler’in Türklüğünü küçümsedikleri Osmanlı’da bile devletin hüviyeti Türk iken, İmparatorluğun görünüşünün ancak İslâm İmparatorluğu olduğu gerçeğini görmeleri şarttır. Osmanlı, gerek askeri ve gerekse sivil görevlerinde öteki İslâm milletlerinden hemen hemen hiç kimseye yer vermemiştir. Fermanlara bakınız; tercih edilen personelin «Rum yiğitlerinden» (Anadolu Türklerinden) olması şart koşulmuştur. Rumeli tarafında Budin; Asya tarafında Şam, Bağdat, Şehrizur; Afrika’da Kahire, Cezayir gibi anavatandan pek uzak yerlere bekletilen yeniçeri bölükleri ve diğer «kale erenleri» halis Türk ve özellikle Anadolu ahalisinden toplanıp götürülmüştür. Muteber yabancı kaynaklar bu gerçekleri ortaya koyuyor. BOA’nın yeni harflerle yayınladığı değişik dönemlere ait Mühimme Defterleri’nde konu edilen birçok olay aynı gerçeği doğrulamaktadır. Ermeni bilim adamlarını arşivlerimizi incelemeye davet eden Sayın Başbakanımızın “Milletimiz” dediği adı meçhul milletin arşivlerini önce kendileri ve aynı kanaatte olan ve bir avucu geçmeyen “İslâm Milliyetçisi” kadrosuna açması çok daha doğru bir harekettir.
Teşhisi doğru koymak lâzımdır. Sayın Başbakan ve yakın çevresi ile aynı fikirde olmayanların akıllarını başına toplamaları ve kesinlikle birbirlerine kızmamaları gerekiyor. Bu hususun tekrar altını çiziyorum. Çünkü bizim devletimiz fikren sanki yabancı güçler tarafından elegeçirilmiş, fakat millet herşeyi ile ve bütün değerleri ile ayaktadır. Samimi olarak hiç kimse onlarla aynı fikirde değildir. Fakat birbirine ve kendi arkadaşlarına kızıp da hakikaten samimi olan yüreklerle tertemiz insanlar onların yanına itilmektedir. Önce devleti bu zilletten ve yanlış-boş fikirlerden kurtarıp asli rayına oturtmak gerekiyor. Bunu da ancak son CHP-MHP önderliği ile ortaya koydukları “Çatı İttifakı” başarabilecektir. Tercih edilen ve ortaya konulan aday Türk devletinin en küçük hususiyetini bile ihmal etmeden taşımaya muktedirdir. Kafa yapısı, ilim adamlığı, kimliği ve karizması ile makama yakışacak en güçlü şahsiyet budur. Sayın İhsanoğlu çatı gerçekleşmese dahi cumhuriyeti kuran iradeye yeniden sağlık kazandırmış olacaktır. Maksatlı olmayan insanların bu birlikteliği engellemek veya ilgiyi bir nebze de olsa azaltmak ancak “Türk Düşüncesi” üzerindeki ipoteği devam ettirmek isteyen insanların işine yarar.
Bu meseleyi tartışırken az da olsa bazı dostlarımızı daha terbiyeli olmaya davet ediyorum. Kasıtlı hareket edenlere ve Türk olmadıkları halde kendini Türkçü gösterip Milliyetçileri de “Dinsiz ve Ateist” duruma düşürmenin hiç anlamı yoktur. Bir takım insanları Türkçülüğe karşı imiş gibi gösterenlerin en az onlar kadar Türk ve Türkçü-Atatürkçü-Cumhuriyetçi olmaları gereklidir.
Sağlıcakla kalın.