Ali BADEMCİ
Avrupa’nın, Ortadoğu politikaları ile siyaseti ABD ile örtüşmüyor. Çünkü Avrupa; bizim de içinde bulunduğumuz İslâm Dünyası’nı Amerika gibi din gözü ile incelemiyor; yüzyıllara dayalı kültürel bakış, bazen politize olarak Haçlı zihniyetine dönüşse de hedefi, iyisi ve kötüsü ile İslâmiyet değildir ve bu konuda Türk ağırlığını eski tecrübeler ışığında değerlendirerek politikasını tespit ediyor. Güya bir Avrupa ülkesi olarak bu konuda kararsız olan Türkiye’dir ve ne yazık ki, meseleyi onlar da din penceresinden gördükleri için, Türkiye siyaseti Avrupa’dan ziyade ABD ile örtüşmektedir. Yalpalı ve gölgeli vaziyet arz eden Türkiye görüşlerine bu sebeple ne Amerika ne de Avrupa itimat etmemektedir. Mustafa Kemal’in tavizsiz ve ağır milliyetçi siyasetine ses çıkarmayıp Türkiye’ye Lozan gibi bir tapu senedi veren Avrupa, eğer o zaman kalleş ABD’nin Ermeni ve Kürt istekleri olmasaydı, belki daha iyi olacaktı. Ne kadar geçerliliği olduğunu hukuken pekiyi bilmiyoruz ama ABD’nin direterek İslâmcı Hükümete kabul ettirip kanunlaşmasını sağladığı “İkiz Yasalar İhâneti” karşısında ileride mutlaka Lozan’ı da tartışmaya açacaktır.
Fransa’da meydana gelen olaylar ABD’nin Avrupa’yı BOP çizgisine çekmekten daha değişik okunamıyor. Bu oyunun ABD-İsrail oyunu olduğunu ve gayenin Avrupa toplumunu 11 Eylül sonrası Amerikan kanaatlerine yaklaştırmak gayesi taşıdığı dış basında hararetle tartılıyor. Çünkü, İsrail devlet radyosunda yer alan habere göre, Başbakan Binyamin Netanyahu, Fransa‘nın Başkenti Paris’teki saldırıların ardından Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman, İsrail gizli servisi Mossad’ın Başkanı Tamir Pardo ve Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Yossi Cohen ile telefon görüşmelerinde bulunmuş; Netanyahu, görüşmeler sonucunda İsrail’in yurt dışı temsilcilikleri ile Yahudi kurum ve kuruluşlarında güvenliğin arttırılması yönünde karar aldıklarışeklinde haberler iç ve dış basında vurgulanıyor. Fransa’da yaşanan saldırının ardından Cumhurbaşkanı Francois Hollande’dan sert tepki gelmiş ve “Saldırıyı barbarca” olarak nitelendirmiştir. Bu sebeple son 40 yılın en kanlı saldırısının yaşandığı Paris’te güvenlik seviyesi hükümetin belirlediği en yüksek seviye olan “Saldırı alarmı”na yükseltilmiştir. Saldırıların odağındaki derginin son kapağında islâmofobik bir romanla dalga geçildiği ortaya çıkmış. Şimdi Paris, mizah dergisi Charlie Hebdo’ya yönelik kanlı saldırının şokunu yaşıyor. Verilen haberlere göre silahlı iki saldırganın yarattığı dehşet, ülkeyi sarsmış ve Avrupa’yı ayağa kaldırmıştır. Hollande’ın açıklamasına göre en az on iki kişinin hayatını kaybettiği belirtilmiştir. AP ise yaşanan saldırıyı “Fransa’da en az 20 yıldır bu denli ölümcül bir terör saldırısı düzenlenmedi” diye duyurmuştur. Çok ilgi çekicidir ki, Fransa bu iki teröristi çok iyi tanıyor; yakalanan zanlılardan birinin, on yıl önce “Pittsburgh Tribune” tarafından yayınlanan röportajda 22 yaşındaki Kouachi, dindar olmadığını ifade ederken içki içtiğini, esrar kullandığını, kız arkadaşıyla birlikte olduğunu ve pizzacıda çalıştığını anlatıyor. Şüpheli Kouachi, 2005 yılında militanların Irak’a gitmesine yardımcı olduğu için polis tarafından bir daha tutuklanmıştır. Bu şahıs, 2008 yılında 18 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Daha sonra da suça bulaşmışlar ve 2010’da Cherif’in adlı bir radikal İslâmcıyı hapisten kaçırmayı plânlayan örgüt içinde yer almıştır. Cherif ve Said Kouachi kardeşlerin Kaçırmak istedikleriSumeyn Ait Ali Belkacem adlı mahkûm, Cezayir İslâmi Ordusu (GIA) örgütünün üyesiymiş. Belkacem, 1995’teki Paris metrosunda düzenlenen ve 30 kişinin yaralandığı bombalı saldırının sorumlusu olarak hüküm giymiş ve 2002’de ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştır. 34 yaşındaki Said Kouachi de Belkacem’i hapisten kaçırma planına adı karışmış bir isim. Ancak her iki kardeş de delil yetersizliği nedeniyle yargılanmamıştır.
Uluslararası basına akseden yukarıdaki bilgilerden, elbette CIA ve MOSSAD’ın haberdar olmaması mümkün değildir. O zaman Paris saldırılarını nasıl değerlendireceğiz ve hangi pencereden bakacağız gibi sorular önümüzde cevap bekliyor. Yenişafak’tan Nedret Ersanal ”Fransa’nın BOp ile ilgili bir yanlışlığı ikaz ediyorlar. ‘Düzelt, yoksa bunlara katlanırsın’ demektir. Dün, Fransa bütün dünyanın gözleri önünde aşağılandı. Paris’te bunun siyasi sonuçları olur. Başkan Hollande’ın siyasi iktidarını kamuoyu üzerinden tehdit ettiği kadar, koltuğunu güvenlik unsurları ile paylaşmasına neden olabilir.” satırları ile olayı çok güzel yorumluyor. Peki, Türkiye’ye BOP’nin neresindedir, bugünkü Devlet Başkanı’mız, daha evvel bu projenin eş-başkanı olduğunu ilân etmemiş miydi?
Bizim merak ettiğimiz, asıl bize verilmek istenen mesajdır; çünkü benzer saldırı aynı zamanda Türkiye’de de gerçekleşti! Şu sıralarda pek çoğalan stratejistlerimizden Sedat Laçiner de, “Paris’te yaşanan terör saldırıları öncelikle Fransa’nın iç sorunudur. Saldırganlar Kuzey Afrika kökenli ve Müslüman olsa da Fransız vatandaşıdırlar, hatta Paris doğumludurlar. Başka bir deyişle, teröristler başka bir ülkede silahlı eğitim almış olsalar da dertleri öncelikle Fransa’nın iç sorunlarıyla ilgilidir.”diye yüksek seviyede yazıyor. O zaman bu işi hiç anlayamamışızdır.
Sağlıcakla kalın.