Ali BADEMCİ
Hatay güney illerimiz içinde Adana-Mersin-Antep kadar önemli bir ilimiz; daha baştan itibaren Anadolu’nun Türkleşmesinde Halep istikametine Türkistan’dan başlayan Oğuz akınlarının mihenk noktası. Bugün ülke ekonomisindeki yeri, değişik sosyal yapısı ve Milli Mücadele’de Mustafa Kemal’in ilham kaynağı olması dolayısıyla gerçekten başlı başına bir çalışma konusudur. Bizler o toprakların insanı olarak Anadolu tarafından ithal edilmiş binlerce aydından sadece birisiyiz. Fakat hala o topraklar bizi bağlar ve başka bölgelerde çalışır fakat varlığımızı hep o topraklara taşırız. Selçuklu Oğuzlarından Kutalmışoğlu Süleyman ilk Türkmen bayrağını buraya dikmiş, Sultan Alparslan belki de Akdeniz’i ilk olarak Süveyde’den (Bugünkü Samandağ) görmüş, oğul Sultan Melikşah da aynı görevi bir vasiyet gibi tekrarlamıştır. Milli Mücadele’de silah bırakmayan ve Atatürk emri ile Anadolu’ya akan Türkmen çetelerin hala sınırlarımızın öbür tarafında silahlar ellerinde ve tetiktedir.
Hatay’ın uzak ve yakın tarihi üzerinde birçok kıymetli insan pek güzel çalışmalar yapmışlardır. Harikulade hatıralar ve telif çalışmaları vardır; bu eserlerin müşterek tarafı özellikle tarihi Türkmen yapısının öne çıkarılmasıdır. Avanoslarda Üçok, Halep’te Bozok iskânı hala ve dimdik ayakta durmaktadır. Bunlar yer yer birbirine karışmış ve Avşar-Bayat oluşumunu öne çıkarmıştır. Bugün “Suriye Dağları” diye çığrılan hoyratlar hep “Bayati”dir; fakat Amik’den itibaren ovalarAvşar’dır. Geçen yıllarda baştanbaşa gezip gördüğümüz Halep Türkmenliğinın ayakta duran etnik yapısı Anadolu’dan bile berraktır. Bugün Amanoslar tamamen elimizdedir, hemen hemen elinizle koymuş gibi Türkmen aşiretlerini buralarda görebilirsiniz. Halep Rehyaniye arası sanırım seksen kilometre; Suriye’de İklib’e doğru, Türkiye’de Çukurova istikametinde hep Avşarlar yaşar. Yayladağı’nda hemen hemen her aşiretten Bayatbulabilirsiniz; fakat bunlar gibi esas vurucu güç Asi Deltası’nda bulunan İklib Cisrişuğur istikametindedir. Bayırlılar biraz “Yürük-Aydınlı” çalarlar; miskin, dindar, medeni, yoksul fakat Dede Korkud anlamında dillerine ve inançlarına bağlıdırlar. İklib-Hama-Hums’a doğru giderseniz Karaca ve Karakoyunluların tamamen genetik yiğitliği ile karşılaşırsınız. Bunlara Halep Bayatları deniyor ki tamamı Sünni-Hanefi olmakla beraber etnik kimlikleri daha önce gelmektedir. Şambayatlarından çok az “Alevi Türkmen” vardır; fakat bunlar kendini Arap sanan Alevilerden daha değişik bir sosyal yapıya sahiptir. Yayladağı’na doğru uzanan ince bir şeritte Türkmenler “Arap Selkinler” ile karışmıştır ki, bu karışma Türkmenler lehinedir ve şimdi birçok “Selkin”Türkmen olduklarını söyler ve başka lisan da bilmezler. Antakya Kadı Sicillerinde aile aile, boy boy, aşiret aşiret bunlar açıkça ortaya konmuştur. Selkinler’in Emeviler devrinde Araplaştığı sanılıyor ve bu yönde kuvvetli deliller vardır. Bayırbucak kitabında Suriye’nin genetik yapısı hakkında epeyce malzeme ortaya koymuşuzdur; fakat seas önemli olan “Asi Deltası Türkmenleri”dir; çünkü bunlar Şambayatları ile Golan Türkmenleri’ne bağlanmıştır.
Konumuzdan çok uzaklaştık; meselemiz Hatay’da siyaset idi ve bir anda yine Türkmen etnolojisine dalarak epeyce ilerledik. Esasen şunu söylemek isteriz ki işte Hatay’da ülkücülük böyle önemli ve sağlam bir kaynak üzerine oturmuştur. Hatay’da Milli Mücadele’nin sağlam milliyetçilik yapısı 1965’den sonra ülkücülüğe bir gençlik hareketi olarak dönüştü. Çünkü Hatay’da çok büyük aşiret aileleri vardır ki bunlar büyük partilerden ayrılmadılar. Genel olarak aristokrat ve toprağa dayalı bu büyük aileler elbette milliyetçilik hususunda ülkücülerden farklı düşünmüyorlardı. Fakat ülkücüleri hep “Bizim çocuklar” diye adlandırdılar.Yayladağı Türkmenleri Bayır Bucak destekli olarak her zaman Türkmenliği öne çıkarırken, Reyhaniye’nin taşrası Kırıkhan da bu dönemde ülkücülerin kalesi oldu. Amanosların başkenti Belenise her zaman Aydınlı-Avşar-Üçok yapısını bozmadı ve sürekli olarak MHP dedi.
12 Eylül’den sonra Hatay ülkücülüğünde büyük bir değişim yaşandı; Hatay ve Anadolu’da ülkücülük içinde mücadele edenler zindanlara atıldı ve işkenceden geçirildi. Ne yazık ki bizim ilk öğretmenlerimiz olan Köy Enstitüsü mezunu solcu öğretmenlerin gayretleri ile Yayladağı bölgesinden vatanseverlik anlamında solculuğu benimseyenler de cuntacılardan nasibi aldı. 1980’den sonra Hatay’da ülkücülük yeniden MHP saflarında siyasileşirken, geçmişte ülkücülüğü olmayan Reyhaniye aşireti işe alttı ve şöyle böyle hareketi bugüne kadar getirerek, abi-kardeş bol bol nimetlerini de yediler. Son yıllarda MHP Hatay’da büyük düşüşler hep bunlarla izah edilmiştir; bu işin tamamen iddia yönüdür; canı isteyen katılır istemeyen katılmaz; fakat son durum ortadadır.
8 Şubat 2015 günü MHP Hatay 11.Büyük Kongresi’ni yaptı. Herkes yolun açılmayacağını sanıyordu ama ne dağ ne de bağ ile ilgisi olmayan ve geriye dönük yıllarda beş yıl Ülkü Ocakları Başkanlığı yaparak iyice pişen Kırıkhan doğumlu Lütfi Kaşıkçı adlı bir Ahıska Türkü (*) şimdi İl başkanı seçilmiştir. Kaşıkçı’nın eğitimi de sanıyorum Lisansüstü ve Dr. seviyesinde İnşaat Mühendisidir; kendilerini tanımam ama işte MHP’ye böyle önderler lazımdır. İnşaallah hata yapmaz yüksek potansiyeli olan Hatay’ı toparlar ve layık olduğu seviyeye getirir. Mutlak emrindeyiz.
Muhabbetle.
______________________
(*) Sayın MHP İl Başkanı Lütfi Kaşıkçı’nın dalgınlık eseri “Ahıska Türkü” olduğu yazılmıştır. Kırıkhan’da yerleşik Ahıskalılar ile akrabalıkları vardır. Düzeltir üzür dileriz.
Açıklaması için Kaşıkçı’ya teşekkür ediyoruz.
Ali Bademci.