Ali Bademci
İktidar nimetlerinden 10 yıldan beri aslan payını alan kirli ve güya sünnet sakallı “hacı-hoca-patron-bürokrat-tüccar-fabrikatör” kılıklı adamların, kılıfına uydurarak sünnet-i seniyye gereği imiş gibi çoğunun dörder karısı olduğunu biliyoruz. Zaman zaman bunların kavgaları ve rezillikleri medyaya intikal eder; ama hemen iktidar baskısı ile kapatılır, her şey tatlıya bağlanır. Sanıyoruz mut’alı ilişkiler tamamen bunların dışındadır. Velhasıl dinin hem sahibi hem de çalışanı sen olduktan sonra hiçbir şeyin kıymeti harbiyesi yoktur. Bazen 80’lik dede 15’lik sübyanla yakalanır, eh onun da mahsuru yoktur; çünkü dinen aleyhte böyle bir kural yoktur. İmamın karısı basılırsa şeytana uymuş, dört tas su dökünürse her şey bir anda temizlenir. Tarikat şeyhlerine her nimetten sebeplenmek mübah olduğu, kadın da bir nimet sayıldığına göre dilediği pisliği icra etmesinde çok bir mahsur yoktur.
Velhasıl dünyanın yükü garibanın üzerindedir; bir şehirde dört tane meyhane mi vardır, mutlaka deprem sebebidir ve Allah kullarını ikaz ediyor. İşçi Ahmet’in kızı başı açık mı geziyor mutlaka başına bir iş gelecek; Mehmet’in kızı tecavüze uğramışsa mutlaka mini etek giymiş. Bu benzetmeleri o kadar artırabiliriz ki birçok aydının bağırıp çağırdığı gibi ülkede din ticareti ile uğraşan mutlu bir azınlık vardır. Bunlar hiçbir iş yapmazlar ve ekonomiden son yıllarda aslan payını kapıyorlar; takibata uğramak için bunlara hafif bulaşmak yeterlidir; belâya kalmayalım diye şahsen bunların gittiği camilere bile gitmek istemeyen bir sürü müştekî müslüman vardır. Bunların elinden ne yapacağız, nereye gideceğiz? Atatürk ve Cumhuriyet denildiği zaman adamların tüyleri diklen diken oluyor! Nedir bu düşmanlık, ne için yapılıyor anlamak mümkün mü? Bir adam hem komutan, hem devlet adamı olur muymuş! Deyyus bunu televizyonlarda bağıra bağıra sölüyor! Yani bir adam hem şeyh hem de kral oluyor da, neden asker bir adam devlet başkanı olamıyormuş? Şöyle bir bakın din adına, mezhep adına hareket eden hangi Allah’ın kulunun eli kazma-kürek tutmuştur?
Bakınız seçimler geldi çattı; bunlar ayaklı gazete; gittikleri yere dedikodu saçıyorlar: ”İslâm’da buluşalım”! Yani bu millet bugüne kadar nerede buluşmuş? Bu milleti böyle kamplara ayırmanın kime ve ne gibi faydası vardır? “Kafir kimdir” diye sorarsanız elbette bunlardan olmayanlardır! Başbakan, BDP ile bir MHP veya CHP’linin aynı şeyi düşünmesini hayretle karşılamaktadır; bunda ne vardır? BDP’lilerin hepsi düşman mı? Hangi Kürt’e düşman gözü ile bakabilirsiniz? Böyle siyaset olur mu? MHP ve CHP saflarında dünya kadar aklıselim Kürt var, bu insanları nerede toplamak istiyorsunuz? Şu işi açıkça öğrenelim!
Dün de yazdım; beynelmilel siyasî islâmın ilk hedefi elbette bölge Kürtleridir. Bu durumda alicenap Türk Milleti, onları Irak ve Suriye’de olduğu gibi vahşetin kucağına mı bırakacak? Türklük çaresiz insanları sokaktan mı topladı? Bunca yılın hatıraları, akrabalıkları bir anda unutulacak mı? Bir fısıltı gazetesi kesinlikle Türk ve Kürt arasında Irak’ta olduğu gibi düşmanlık yaratmaya çalışıyor! İyice biliniz kii bu durumu cemaatler ve tarikatlar oluşturuyor! Osmanlı’nın dağılma devrinden beri bizde bu adamlara verilmiş görev budur! Kürtler genellikle demokrat ve cumhuriyete bağlı insanlardır. AKP’ye rey veren Kürtler onların inaçlarına değil rejime bağlılıklarından rey vermektedir.
Şimdi AKP casusları eline kara kalem almış kendilerinden olmayan bazı MHP’lilerin AKP’den aday olacaklarını yayıyor! Peki bunlar doğru mu? AKP, MHP’den yeteri kadar dal kırmıştır; AKP’li olmak isteyenler ikbali tercih etmiş; dâvâlarına, geleceklerine, inançlarına ihanet ederek o safları seçmişlerdir. İşin ilginç yanı, kendi başarısızlıklarını kapatmak için yol arayan bazı bazı arkadaşlar da bu işlere âlet oluyor! MHP’nin safları bellidir, binlerce kişi gitmiştir, isteyen birkaç kişi daha gitsin; bunun tevatürü ile uğraşmanın ne mânâsı vardır? Neden bazı mes’ul şahıslar eski defterler kurcalanarak gerilmeye çalışılıyor? Bunun kime faydası var? Mes’ul gayri mes’ul arkadaşlarımız artık başkalarını suçlayıp geriye bakmalarına gerek yoktur.
Kusura bakmayın değerli dostlar, biz de Türkmen genetiğinden bir kalıtım olarak hangi yaşta olursak olalım bir miktar “serserilik” vardır. Düne kadar bizi kandırıyorlardı çocuktuk; ufacıktık, aile şefkati görmedik ve sokaklarda büyüdük. Ama şimdi, gene özür dileyerek söylüyorum ki, ”eşşek kadar adam” olduk. Elbette yakışık olmayan bu sözler tamamen şahsıma aittir. Fakat yeterse yeter artık geriye dönüp lâf etme zamanı yoktur; asıl şimdi ve bu ortamda “Din elden gitmiştir”! Devasa iç ve dış düşmana karşı içe dönük çalışmak esas ihanettir! Kimsenin kimseyi etkilemesi mümkün değildir! İşte seçim, işte hesap zamanı, işte dostluk ve düşmanlık kavli! Vallahi bu son tren!
Muhabbetle.