MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir milletvekili Kenan Tanrıkulu bir basın açıklaması yayınlayarak son yıllarda artan cinnet olaylarının sebeplerini açıkladı.
”
İşsizlik çığ gibi büyüyor, yoksulluk ve açlık had safhada,
hayat pahalılığı en üst noktada, sosyal patlamalar
her gün daha da artıyor, can alıyor.
Milletimize bu ıstıraplı günleri reva görenler
en güzel cevabı 7 Haziran günü muhakkak alacaklar !
Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre mevcut iktidarın başarısız politikalarının sonucu işsizliğin, yoksulluğun neden olduğu sosyal patlamalar her geçen gün artıyor.
Türkiye’de intihar edenlerin sayısı 2002 yılında 2301 kişiyken 2013 sonunda bu rakam 3189’a çıktı. 2002 yılında 66 kadın cinayeti işlenmişken, Adalet Bakanlığı’nın verilerine göre kadınlara yönelik cinayet oranı % 1400 artış gösteriyor. Sadece 2014 yılında 294 kadın cinayeti işlenmiş durumda.
Giden canların arkasından “elleri kırılacak, cezaları verilecek, hadım edilsin” tarzında günü kurtardıklarını zannedenler, bu vahim tablodan birinci dereceden sorumlu olduklarını unutmasınlar. Milliyetçi Hareket Partisi bu veballerin hesabını 109 gün sonra soracak.
İnsanların cinnet geçirme noktasına geldiği, geçimsizliğin ve çaresizliğin had safhada olduğu bu günlerde TÜİK’in açıkladığı işsizlik rakamları ülkemizdeki gerçek bir acı tabloyu da gözler önüne seriyor.
Kasım ayında işsizlik son 4 yılın zirvesine yani %10,7’ye çıktı, resmî işsiz sayısı da bir önceki yılın aynı dönemine göre 599 bin kişilik artışla 3 milyon 96 bin kişiye yükseldi.
Geniş tanımlı işsiz sayısı bir ayda 46 bin kişi artarak 5 milyon 473 bine yükseldi, oran olarak %17,5’e çıktı.
Bu iktidar döneminde gelecekleri için umutları tükenen, oysa ülkemizin geleceği olan gençlerimizde işsizlik son 5 yılın en yüksek oranına %20’lere (%19,9) dayandı.
Kasım ayında sanayi sektöründe 80 bin kişilik istihdam kaybı yaşandı.
Kamu Personel Seçme Sınavı (KPSS)’na giren 3,5 milyon memur adayı, yani aileleriyle beraber yaklaşık 10 milyon kişi kadro beklerken, iktidarın yandaş atamaları hızla devam ediyor, gençlerimizin hak ve hukukları gasp ediliyor.
13 yıldır halen Türkiye’nin ayakları yere sağlam basan istihdam politikası oluşturulamadı.
Yeni istihdam alanı yaratacak yatırım iklimi de mevcut iktidar eliyle yok edildi. Artık yabancı yatırımcılardan sonra Türk yatırımcılar da yatırımlarını güven duydukları diğer ülkelere yapıyor, yerli sermaye dışarıya kaçıyor.
Merkez Bankası’nın açıkladığı “Ödemeler Dengesi” verilerine göre 2014 yılında Türk girişimcilerin doğrudan yatırım için yurt dışına çıkardığı sermaye 2013’e göre % 89’luk bir artışla 6,7 milyar dolara ulaştı.
Ülkemizde iktidarın bütün dünyanın gözü önünde yürüttüğü; hukuksuzluk, adam kayırma, yandaşa şartsız iş teslim etme veya şartsız, hukuksuz firmalara el koyma girişimleri sonucunda kaybeden milletimiz oluyor.
Tıpkı işsizlik gibi Türkiye’de borçlar da artıyor, bu borçların nasıl çevrileceği iktidar tarafından göz ardı ediliyor.
Sorumsuz açıklamalar, temelsiz siyasî inatlaşmalar nedeniyle Merkez Bankası zan altında bırakılıyor, daha şimdiden 24 Şubat’ta gerçekleştireceği Para Politikası Kurulu’ndan çıkacak faiz sonucu döviz kurunu yüksek seviyelerde dalgalandırıyor.
Artık “Ey Merkez Bankası” çıkışıyla döviz kurlarına müdahale etmekten çekince duymayan Cumhurbaşkanı Ağustos ayında zorunlu olarak açıkladığı mal beyanındaki 200 bin doları o günden bu yana sebep olduğu doların artmasıyla 60 bin TL kazanç elde etti.
Bu meyanda Merkez Bankası da 24 Şubat’ta üstündeki baskıyı hafifletebilmek için göstermelik bir faiz indirimi gerçekleştirirse, tam bağımsızlığını yitirmiş olacak.
Borçlu olanlar; ülkeyi yönetenler (onların zaten kasaları doludur!) değil, alın teriyle ülkemize katma değer yaratmaya çalışan girişimcilerimiz, yani bizim insanımız. Siyaset yapacağım diye sorumsuz faiz polemikleri; son bir ayda girişimciden bankacıya, kamudan vatandaşımıza kadar dolar yükümlülüklerinde ciddî ek artışlara neden oldu.
Özel sektörümüzün sadece yurtdışından sağladığı kredilerin, yani borçlarının toplamı 212 milyar dolar.
Türkiye’nin ise Aralık’ta kısa vadeli dış borcu 133 milyar dolar. Vadesine bakılmaksızın bir yıl içinde ödenecek dış borç miktarı ise 166,8 milyar dolara çıktı. Sadece bu borç için Türkiye’nin her ay yaklaşık 14 milyar dolar dövize ihtiyacı bulunuyor.
2002 yılında sadece 129 milyar dolar olan toplam dış borç stoku, 2014 yılında yaklaşık 400 milyar dolara yükseldi.
Türkiye’nin yurtdışı varlıkları ile yurtdışına olan yükümlülüklerinin farkı olarak tanımlanan net Uluslararası Yatırım Pozisyonu açığı 2014’te –431,2 milyar dolara yükseldi. Bu rakam 2002 yılında sadece -85,5 milyar dolardı.
2002 yılında her 100 TL’sinin 4,3 TL’si kadar borcu bulunan hane halkının 2014’te her 100 TL’sinin 55 TL’si borca gidiyor.
Yüksek elektrik faturaları, dünyada düşük olmasına rağmen 1 ay içinde defalarca artırılan akaryakıt fiyatları milletimizin canına artık tak etti. Milletimiz bu soyguna reva görülmemeli. Milletten yana samimi olan varsa paketler açıklamak yerine, derhal bu hukuksuz soygun sistemine ‘dur’ deme cesaretini göstermeli.
Ancak görülüyor ki; çağrılarımız, çözüm önerilerimiz boşuna. AKP bildiğini okuyor. Tek derdi ise terör örgütü ile pazarlık ve yönetim sistemini ters yüz etmek için Anayasayı değiştirecek çoğunluğa sahip olabilmek. Bu süreçte milletinin sıkıntılarına çare olmayana, milletimiz de 7 Haziran’da gereken cevabı verecek.
İşgal ettikleri makamlar devlettir. Devlet sorumluluğunu, bilincini ve ciddiyetini taşımayanları artık halkımız da taşımayacaktır. Pinokyoculukla gidebilecekleri yol 7 Haziran’a kadardır.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak Türk Milletine sesleniyoruz: 12 yıldır sizlere reva görülen sıkıntılı yaşamlarınızdan, bozuk işlerinizden daha iyi şartlara ve günlere lâyık olduğunuzu düşünüyoruz. Tüm plan ve programlarımızı da buna göre yapıyoruz. Yeter ki Siz isteyin Türkiye’de 7 Haziran sonrası her şey daha güzel olacaktır.”