Ali BADEMCİ
Zaman ne çabuk geçiyor; demek ki Alparslan Türkeş aramızdan ayrılalı on sekiz sene olmuş! Mezarı başında anılması ve bıraktığı mirasın sözcüsü Sayın Devlet Bahçeli’nin veciz konuşmaları da ülkücüler nezdinde ayrı bir heyecan yaratmıştır. Ülkücüler Ankara’ya aktı, bir yıldan beri hatim yapanlar son dualarını eda ederek “Yüce İnsanı” yad’ etmişlerdir. Allah devamını getirsin ve her yıl böyle nizasız yıldönümü anmalarını ülkücülerden esirgemesin.
Alparslan Türkeş dünya siyasetine mal olmuş önemli bir şahsiyettir; O 1944’den beri verdiği mücadelenin belki kitleleştiğini görmeden “İlahi Göçe” iştirak etmiştir ama şimdi ülkenin dört bir yanından gelen Türklük nağmelerinin tekrarı mutlaka onun engin ve derin liderliğinin ürünüdür. Bir insan ömrünün bu kadar çile ve meşakkati taşıması mümkün olmadığı halde, komitecilerin 1980’de suçlu olarak yargıladıkları bu yüce şahsiyet kim ne derse desin Türkiye’nin Sovyet olmasını engellediği gibi bu düzenin on yıl sonra tarihe karışması ile de sonuçlanmıştır.
1977-1980 Türkeş hareketi kesinlikle tasarlanmış bir hareket olmadığı, aksine emperyalizm ve işgale karşı bir tepki hareketi olasına rağmen mahkemelerde yıllarca süren yargılamalarda Türkeş ve ülkücüler hiçbir şekilde nedamet hissi duymadan dik durmayı başarmışlardır. Hatta bunların da ötesi yiğit ülkücüler “bilerek-isteyerek-inanarak-tasarlayarak-düşünerek” fikri ve fiili hareketlere iştirak ettiklerini ortaya koymuşlardır. Şimdi dünyası işkencelerde dağıtılmış bu insanlar “İyi ki böyle yaptık” düşüncesinin siyasette en ön saflarındadır. Bu sebeble XVIII. ölüm yıldönümünde Türkeş’in manevî huzuruna alınları ak gönülleri de pâk olarak çıkmışlardır. Ülkücülerin onun kabri başında arşa yükselen “Hatim” duaları mutlaka Allah tarafından takdirle karşılanmıştır. Anadolu’nun engin bağrından çıkarak Ankara’ya varan bu muazzam havayı her yerde teneffüs ettik ve bir kat daha yenilendik. Şimdi ülkücüler ilk seçimde onbeş milyon oy hedeflemektedir; bu yirmi beş milyon ülkücü demektir. Böyle bir sonuç onu mutlaka kabrinde mes’ud edecektir. Rahat uyusun ki, şimdi “yepyeni ve dipdiriyiz”!
Türk Milliyetçiliği’nin yolu mutlaka yokuştur; bu dâvâ zor, hatta uyduruk görüşler karşısında belki biraz da hordur; lâkin işte milletin ve ülkenin hâli! Sınırlar açık, vatan yol geçen hanı olmuş! Komşularınla belâlısın, dış siyasette itibarın yok, ülke parçalara bölünmüş ve devlet ile pazarlık hâlindedir. Ekonomi üçkâğıtçıların elinde, tarım bitmiş durumda, ülke ithalâtçı durumuna düşmüştür. Hırsızlık ve yolsuzluklar devlet adamları tarafından dile getirilmektedir, ya halk nezdinde zengin görülmek veya duymamazlıktan gelinerek bu çıkışlara itibar edilmemektedir. Köylerde ve kentlerde çalışan yok, herkes devletten maaşlı durumdadır; bu sebeble devlet borçları tavana vurmuştur.
Geçmişte böyle durumlarda hükümet yerinde duramazdı; rahmetli Türkeş yıllarca bu duruma tek başına karşı koymuştur. Şimdi elli; fakat Haziran’da en az yüzelli olmalıyız. Bu ülkenin çöplerini ancak ülkücülerin güçlü bilekleri temizleyebilir, başkaca hiçbir alternatif görülmemektedir. Uyduruk İslâmcılık ve miskin Atatürkçülük ile bu işler hal yoluna konmaz. Ayrılıkçılık ancak güçlü iktidarlarla önlenir. Bu ülkenin ve milletin kaybedecek zamanı yoktur, maalesef zaman saati hızlı dönüyor ve içinde yaşadığımız olayların sonuçlarını genellikle zamanında hesap edemiyoruz. Güncel haberler olarak görüp geçirdiğimiz çok önemli olayların derecesini ve vehametini zamanında kavrayamamaktayız. Bütün meseleler böyle birikti; biraz gündelik hadiselerden dersler çıkarmalı ve ileriyi görmeliyiz!
Eğer Türkeş yaşasaydı mutlaka bu hususları öğütlerdi; onun kabri başında dualarımızın konusu ve amacı da ülkenin bu durumdan kurtarılması istikametinde olmalıdır. Eğer yedi Haziran’da da benzer sonuçlar çıkarsa vay haline milletin! Çok daha kötü şeyler olacaktır; ne olacağını ülkenin sahibi ve milletin yegane temsilcisi olarak ülkücüler düşünmelidir. Bu işin başka yolu ve yordamı yoktur; anketler MHP’nin hızlı bir yükselişte olduğunu gösteriyor; kısır çekişmeler ve aday münakaşaları ile bu iyi tabloyu bozmayalım. Elbette herkes hata yapar; bu hataların faturasını kesmek yerine telâfi edecek çarelere başvurmalıyız; inatçılıkla bu işler olmuyor; aklı kullanmak lâzımdır. Ülkücü irade itaat ve ille de itaati gerektirmektedir. Hazirandan sonra varsa hataların değerlendirmesini yaparız.
Sağlıcakla kalın.