Ali BADEMCİ
Maaşallah Siyasi Partiler’de ve Medya’da muazzam bir MHP câzibesi var. Bu husûsun ilk ve en temel sebebi, Sayın Bahçeli’nin biraz sinirli fakat tutarlı bir devlet adamı; düzgün ve dürüst bir siyasetçi olmasıdır. Böylece kamuoyunda oluşan Bununla Olmaz düşüncesinin de ne kadar aldatmaca olduğunu görmüş bulunuyoruz. CHP içindeki solcular ve AKP bünyesindeki kemirgenler şüphesiz MHP için “Faşist-Kafatasçı” dedikleri günleri hatırlıyorlar. Bahçeli’nin geçmişteki fecî manzaralara bakarak BDP karşıtı düşüncelerinin de biraz dozu kaçmışa benziyor. Elbette geçmişteki azgın PKK terörü unutulacak cinsten değildir; fakat bunların tekrarı zihinlerde yeni çağrışımlar oluşturarak bütün Kürtler’i MHP karşıtı bir cephede toplamak gibi mahsurları da beraberinde getirmektedir, buna çok dikkat etmek gerekiyor.
CHP bütün reddiyelere rağmen MHP ile şartsız koalisyon yapmak istiyor; elbette bu düşüncelere azamî derecede saygılı olmak gerekiyor. Lâkin HDP’nin dışarıdan desteği Kesede Keklik imiş gibi biraz da muhayyel kaçan Kılıçdaroğlu düşüncelerinin ne kadar temeli olduğunu bilmiyoruz. BDP destekli CHP-MHP Koalisyonu fikri için BDP’den kuvvetli bir itiraz yok. Burada MHP’nin direttiği Çözüm Süreci Kaldırılsın çıkışları bu noktaya birkaç yıldan beri büyük önem veren Kürt insanı nezdinde müsbet yaklaşım olmadığı gibi, elbette itirazlar da yükselecektir. Elbette kamuoyumuz gibi Kürt insanı da bu Süreç işinde bir şey olduğunu sanıyor. Hâlbuki içi boştur, tanımsızdır ve siyasette çok anlamlı bir karşılığı yoktur. Bahçeli’nin çıkışlarından sonra böyle bir koalisyon ihtimali görülmüyor; olursa ne gibi sıkıntılar çıkacağını tahmin etmek zor değildir. Siyasi de olsa BDP Süreç işine çok önem verdiği gibi belki de varlık sebebi saymaktadır. Fakat herşeye rağmen CHP’nin MHP sevdası ve BDP’inin anlayışla karşılaması Devlet yönünden ileriye dönük bir kazanımdır. Belki her meseleyi de bu inancın doğuracağı umutlar halledecektir.
AKP-MHP Koalisyonuna gelince, gerçekten her iki partinin tabanı da böyle bir birlikteliği arzu etmektedir. Özellikle AKP bu konuda CHP’den daha beter sevdalıdır. Cumhurbaşkanı da Başbakan da daha evvelce söylediklerini unutmuşlardır. Elbette burada en önemli husus evvelce de yazdığımız gibi MHP’nin AKP’lileşmesi gibi önemli bir durumu gündeme getirmektedir. Gerek ideoloji ve gerekse Hükümet etmede yolsuzluk tuzakları MHP için çok önemli bir handikaptır. MHP seçmeni gerçek anlamı ile tertemiz Müslümandır; lâkin o 17-25 Aralık rahatsızlığı ve Kaset işleri AKP geleneğinde mevcut şantaj eğilimleri çok önemli tehlikedir. Bu sebeble MHP’nin isteksiz, AKP’nin sevdalı olduğu böyle bir Koalisyon realize olursa belki de MHP kepenkleri indirmek zorunda kalacaktır. AKP’de Kürt oylardan meydana gelen boşluğu ülkücülerle doldurarak canavarın dişleri ile kendi saflarına çeker. Bu noktaya çok dikkat edilmesi şarttır.
AKP’de MHP’nin en az %15 ödünç ülkücü oyu olduğunu herkes söylemektedir. Şüphesiz ki bu reylerin geri döndürülmesi en önemli amaç olmalıdır. Eğer Mahalli İdareler’de olduğu gibi Hükümet oluşumunda da ülkücüler dışlanırsa durum çok kötü olur. Memnuniyetsizler, maksatlı muhaliflerle birlik olursa vallahi vay halimize! Bu noktada Muhterem Genel Başkan’ın azamî dikkati sarfetmesi şarttır. Amaç AKP’deki ödünç reyleri geri almak olmalıdır; bu da dik duruş, Hükümet işlerinde pisliklere bulaşmama, örnek icraat yapma ve özellikle inançlarda çok dikkatli olmakla ancak sağlanabilir. Yani Ramazan’da oruç yemek yok! Mesul mevkide olanların da özel hayatlarında bilhassa dikkatli olması gerekiyor. Nataşa ile memleket meselesi konuşmak skandaldır ve bizleri çok güç durumda bırakır. Daha evvel böyle sıkıntıları yaşadık ve çok zararını gördük. Böyle işler Kadınlar’dan sorumlu yardımcılara yakışmıyor! Biliyorsunuz koca Başkanlık Divanı böyle bir skandal yüzünden düşmüştü!
Elbette ve herşeyden önce Ülkücü olmayı ve böyle kalmayı sürdüreceğiz! “Ülkücülükle politika yapılmaz” gibi tamamen provokatif görüşlere itibar etmeyeceğiz! Bizi herkes 45 yıldan beri davâmızdan dönmediğimiz için seviyor ve takdir ediyor! Bunu hiçbir şekilde unutmayacağız ve “Muska” gibi başımızda taşıyacağız. Genel Merkez hele hele Genel Başkan’ı ulu orta tenkit etmeyeceğiz. Bu terbiyeyi mutlak olarak sahipleneceğiz. Ülkücülük, ille de ülkücülük ve Türkeş’in emanet ettiği gibi “Heryerde Ülkücülük”!