
Ali BADEMCİ
Allah ve Peygamber adına konuşma alışkanlığına kapılarak Sayın Başbakan, eğer yaşamış olsaydı Alparslan Türkeş’in de Bay Tuğrul gibi kendi çağrılarına uyarak Bakanlık teklifini kabul edip yanlarına geleceğini söyledi! Neymiş efendim Türkeş de “Devlet”i düşünüp böyle hareket edermiş! Allah aşkına şu terbiyenin ölçüsüne bakar mısınız? Başbakanın tekliflini kabul etmek vatanseverlik de, kabul etmemek “Devlet” düşmanlığı! Bu duruma göre MHP’den iki CHP’den 6 vekil bir saniye içinde devlet düşmanı oluveriyor!
Acaba Başbakan ve üst makam ile şühekası Rahmetli Türkeş Bey ile hiç karşılaşmışlar mıdır? Başbakan Türkeş’i eğer okuyup da yazdıkları gibi tanıyorsa bu en hafif deyimle çok “Stratejik” bir hatadır! İslâmcı şüheka Afgan bozuntusu Hikmetyar karşısında elpençe divan dururken Türkeş bu memlekette adam gibi siyaset yapıyordu! Şüphesiz ki “Devlet”e bağlılığı Allah ve din inancı gibiydi! Fakat ömründe fikirlerini ve yol arkadaşlarını üç günlük saltanat için satmamıştır! Ülkenin en kötü günlerinde bile bizler gibi çocukları etrafında toplayıp yapacağı ve yapılması gerekenler hakkında bilgi verir, âilesinden fazla düşkün olduğu ülkücü gençlerin onayını alırdı! Öyle apar topar “Çocuklar ben anayasanın emrine uyarak bakan olmaya gidiyorum,” demezdi!
Şimdi bizim tertemiz bazı dâvâ arkadaşlarımız Başbakan’ın yüzü kızarmadan söylediği bu lafı geveliyor! Türkeş de gidermiş! Vay anasını demek biz ne kadar ahmak ve geri zekâlı imişiz ki, onunla beraber ipe kadar gitmişiz de Türkeş Beyi hiç tanıyamamışız! Vay hayasız herifler, devşirmeler, Siyasi İslâm boncukları! Türkeş Bey’in gözünü kırpması ile ölüme giden ülkücülere karşı sizin fikir babalarınız “Daha cihat zamanı değil” dediklerini unuttuk mu?
12 Eylül’e birkaç dakika kala şerefsiz bir komitacı, genç bir gazeteci olan bendenize “Tertemiz âile çocuklarısınız bu adamın arkasında ne işiniz var? O Albay’dı kovuldu, ben generalim banim arkamdan gelin,” gibi köpek sesleri çıkarmıştı. Daha sonraki tutukluluk günlerimizde aynı zihniyet tarafından çocuklarımızın adını neden “Alparslan” koyduğumuz sorulduğu zaman “Türkeş” deyince günlerce falaka yemiştik! Şahsen benim oğlumun adını o mübarek insan vermiştir; elimizde de “Alparslan’dan Alparslan’a” diye yazılarak imzalanmış hediyesini şerefle bir hatıra olarak muhafaza etmekteyiz! Demek hiç tanımamışız da şimdi bunu Başbakan’dan öğreneceğiz!
Bizler Türkeş Beyi tanıdığımızda Sayın Başbakan ilkokula bile gitmiyordu! Başbakan’dan birkaç yaş büyük olan Bay Tuğrul’un Bahçelievler MHP bahçesinde lâstik donla oynadığını pek iyi biliriz! Bay Tuğrul bırakın çocukluğunu, gençliğinde bile bir ülkücü ile arkadaşlık yapmış değildir. Şimdi kalkıp da onu ülkücülüğün mutlak yaratıcısı, ölümsüz lideri, dünyanın onayladığı büyük dâvâ adamını Bay Tuğrul’la karşılaştıracaksınız! 1944 Irkçılık Turancılık Dâvâsı sanığı ve Yassıada Gazisi Rahmetli Sait Bilgiç, Türkeş Bey hayatta iken, Tuğrul yüzünden ölmüştür! Sırf bu yüzden Bay Tuğrul’a ne milliyetçi ne de ülkücü demek mümkün değildir! Onu Rahmetli’ye benzetenler eğer bizim arkadaşlarımız ise can veremezler!
Türkeş Bey hayatta olsaydı Sayın Bahçeli gibi dik durur, her şeyden evvel arkadaşlarına ihanet etmezdi! Bu işin hiçbir makul gerekçesi olamaz! Kime yutturuyorsunuz erkekse yarın bir gün AKP’den adaylığı reddetsin de delikanlılığını görelim! Elbette bu işin sorumlusu Sayın Devlet Bahçeli’dir; baba hatırına onu 7 Haziran’da Ankara’dan liste başı aday yapmayacaktı! Şimdiye kadar unutulur giderdi! Bizler öbür dünyada mutlak beraber olacağımız o yüce insana elbette durumu arzederdik! Cevabı ne olurdu biliyor musunuz? “İyi ettiniz evlâdım!” Ve şimdi bir arada olan iki tabutluk arkadaşı Alparslan Türkeş ve Said Bilgiç bu pespaye adama ne kadar kızıyorlar değil mi? Sakin Öner yazmıştı: “Allah her babaya hayırlı evlât versin” diye! Ne kadar doğru ve ne güzel yerine oturmuş bir dua!
Muhabbetle.