Ali BADEMCİ
Bizim camiaya istihbaratçı düşmanlığı mutlak olarak soldan geçen bir hastalıktır. Böyle bir lâf olduğu zaman da hemen allar pullar komplo teorileri üretmeye başlarız. Hâlbuki MİT mensubu olmanın da onlarla görüşmenin kınanacak bir tarafı yoktur. Netice olarak onlar da milletin bir ferdi ve devletin memurudur. Elbette görevlerini icrâ etmelerine söylenecek hiçbir şey yoktur. Türkeş Bey Başbakan Yardımcılığı döneminde epeyce ülkücüyü MİT’e yazdırdığı iddia edilir. Bu iddianın doğru mu yanlış mı olduğunu elbette bilmiyoruz. Lâkin zararlı olsaydı elbet böyle yapmazdı. İnsan bile bile kendini ipe çeker mi? Lâkin 12 Eylül’de bunların kazığını yediğimiz için özellikle bizim kuşakta iyi bir imajları yoktur. Sevmeyenler mutlaka sevenlerden çoktur; hatta muhteremleri hain olarak tanıyanlarımız bile vardır.
MİT’in toplumsal ve ideolojik olayları nasıl izlediğini bilmiyoruz; bu bir meslek ve strateji meselesidir. Elbette bir kuralları ve kaideleri vardır. Tesbitlerin tamamen insanların aleyhinde olduğunu iddia etmek mümkün değildir. Önemli olan hareket merkezinde sonuçların işlenerek kullanılır hale gelmesidir. İşte bundan sonra siyasi iktidar ile ilişkiler başlıyor ki esas önemli olan budur. 2000’lerden önce MİT Genel Kurmay’ın nüfuzu altındaydı; fakat bu tarihten sonra tamamen siyasi iktidarların hâkimiyetine girdi. 12 Eylül tam bir MİT rezaletiydi! Esasında sağcı, solcu, ülkücü bir çok haberci burada istihbaratçılarla temasa geçtiler. Çatlı olayı bu değil mi? Şimdi çektiğimiz sıkıntıların temeli buradadır. Bu sebeble ülkücülerin kafalarındaki imajı silmek mümkün değildir.
12 Eylül komitacıları herkesi rejim düşmanı gözü ile gördüler. Gözüpek ve ağzı sıkı olanlardan bir hayli faydalandılar. Şahsen o günleri yaşamış bir kişi olarak bizleri “Drijan” diye hurdaya çıkartılar. Sonradan öğrendim ki sicile, “Güvenilmez adam ağzı dikiş tutmaz” diye not düşmüşler! Halbuki bir gazeteci veya eli kalem tutanın başka türlü hareket tarzı olamazdı! Fakat bunların çok akıllı adamlar olduğunu söylemek mümkün değildir! 12 Eylül’de sopa yemeyen ülkücüler bunu bilmeyebilir. Hatta kravatlılara, zenginlere, nüfuzlulara dokunmadıkları için bizim tepedekiler gibi onları çok muteber addedenler de çoktur. Halbuki bunların yaptıkları çalışmaların da tatbikatta hiçbir değeri yok ki ülkenin hali ortada! Küçük kalmamızın bir numaralı müsebbi bunlardır! Eski olmakla kadim ülkücü olunmaz; bu iş bir şuur meselesidir. Bunlar lâzım olduğu zaman hemen ülkücü olurlar da, kısa sürede unuturlar! Eskiden hepsinde Türkeş düşmanlığı vardı, şimdi nasıl bilemiyorum.
Dikkat ettim de bizim gibi insanları kafa sevmiyor, sebebini de bir türlü anlayabilmiş değilim! Sayın Genel Başkan’ı da çok etkiledikleri görülüyor. Halbuki her gün yanıbaşımızdalar ve arkadaşlarımız gibi davranırlar. Fakat neticeye yaklaşınca hemen bizlere bıçak atarlar! Şimdi şu bizler dediğim kimlerdir, buna biraz açıklık getirelim! Bizler dediğim ilk kuşak ülkücülerdir! Bizleri her zaman kandırıp da kendilerine benzetmeye çalışırken iyiyiz, bir yerlere, genellikle devlete tırmanmaya çalıştığımız zaman düşmanlarıyız! Sanki suçmuş gibi 12 Eylül sorgulamalarında bizleri devleti ele geçirmekle suçladılar; böyle suçlamalarla sırf gözdağı olsun diye tertemiz ülkücüleri sehpaya gönderdiler! İhtilal şartları olgunlaşsın diye milleti birbirine kim düşürdü?
Şimdilerde her partide bu amcalar var ve köşe başlarını tutmuşlardır. Uğraştıkları insanlar mutlaka Anadolu çocuklarıdır; neden bilmem ama bunların devlet anlayışı Anadolu ve Türk-Türkmen korkusu üzerine bina edilmiştir. Aman bunlar devlete girmesin! Ne olur ne olmaz? Tam bir Osmanlı veya Selçuklu zihniyeti. Elbette saltanatın değişeceğini düşünüyorlar da bizleri de intikamcı sanıyorlar. Halbuki böyle değildir! 1980’den sonra bana iş teklif ettiler de kabul etmedim diye beş yıl iş bulamadım nereye gittimse engellediler; en sonunda yıllarca bebelerimle çaycılık yaptım! Birçok arkadaşımız böyle oldu ver yine de devletlerine ihanet etmediler; şimdi dahi öyledir.
Hâlbuki biz ilk kuşak ülkücüleri tam onların dişlerine göre insanlarız! Ölürüz de devletimize ve milletimize ihanet etmeyiz! Belki çok konuşuruz ama dedikodu sevmeyiz! Teferruatla uğraşmayız. Mesela ben 12 Eylülcüler hakkında davacı olmayarak onları Allah’a havale ettim. Bir şeyi yapamayız, arkadaşlarımızı gammazlayamayız ve yanında olduğumuz insanlara ihanet etmeyiz. Türkeş’e ihanet etmedik Bahçeli’ye de etmeyeceğiz! Varsın bizi listelerin dışına atsın yine gitmeyeceğiz! Ama biliyoruz ki mutlak bu işlerde parmak vardır! Fakat biliniz ki İsmet Paşa’nın deyimi ile sizleri birgün biz bile kurtaramayacağız. Ergenekoncular gibi! Kusura bakmayın öbür dünyada nasıl olsa “Kübra” mahkemeleri var. Mutlaka sizlerden dâvâcıyız! Bize bıçak atmaya devam edin!
Muhabbetle.