
Ali BADEMCİ
Sosyal paylaşım sitelerinde dünkü vahşetin hani eskiden “Derin Devlet” dedikleri istihbarat kurumlarının bir oyunu olduğu açıkça yazılıyor. Hatta aklı başında bir dostum, “Ankara’daki patlama ya istihbarat zafiyetidir ya da istihbaratın eylemidir üçüncü yol yoktur. Bunu MHP milletvekili Lütfü Türkkan dün söyledi. MHP Gaziantep Milletvekili Ümit Özdağ‘ın Ankara katliamı için dün yaptığı açıklama: Benim için sürpriz olmadı. Güvenlik güçleri için de sürpriz olmadığını düşünüyorum. Çünkü 2 aydan bu yana Ankara’nın Çankaya ilçesinde polis böyle bir patlamaya karşı hazırlıklı ve mahkemeden genel arama izni aldı.” Güya iki beyanı aktarıyor. Tabii olarak MHP sözcülerinden ilki bu lafları aynen söylemişse adam delirmiş veya saçmalamış! Hadi ikinci şahıs öyle hududu aşmamış ve duyduğunu veya öğrendiğini ortaya koymuş.
Bana yukarıdaki mesajı gönderen ve pek saygı duyduğum, bilgilerine güvendiğim aziz dostum Alevi-Bektaşi ve sanıyorum eski marksistlerden. Tabii ki buna söylenecek bir şey yoktur. Soğuk savaş döneminde demokratik ülkelerde böyle şeyler olmuyor değildi. Bu işlere kontrgerilla deniyordu. Bizde çok kapsamlı olmadı ama birçok ülkede bunlar yargılanarak mahkum edildiler. Bu ince işlerden pek anlamam lâkin geçmişte bütün aydınlar gibi böyle bir kanunsuz örgütün varlığına her aydın gibi inanmışımdır. Bizdeki “JİTEM”ciler böyle imiş, içerideydiler çıktılar mı bilmiyorum; daha beteri iktidarın “Paralelciler” dediği Hıristiyan İslamcılığı’nın da böyle işlere tevessül edebileceğine ihtimal veririm.
Elbette MİT Hükümet’in emrindedir, fakat JİTEM’ciler gibi olabileceğine de inanmak mümkün değildir. Çünkü MİT artık sivilleşmiştir! Elbette görevi iç güvenlik değildir ama Cumhurbaşkanı’na karşı Abdülhamid hafiyeleri gibi bilgi verdiklerini ve istihbarat yaptıkları da kabul edebiliriz. Lâkin MİT’in böyle bir vahşet tezgâhlayacağı görüşüne katılmak mümkün değildir.
Mutlaka MİT içinde askeri şahıslar da vardır; askerin iç ve dış güvenlikte nasıl cansiperane çalıştığını da Temmuz’dan beri görüyor ve biliyoruz! Bizim evlâtlarımız olan bu insanların kirli işlerine bulaşmaları mümkün değildir. Yalınız solda her olumsuz işleri “Kontragerilla”nın tertip ettiğine dair eski bir gelenek vardır. Bu sebeble aynı hatayı ilk gün Demirtaş ifâde etti. Zaten onlara göre Türkiye’deki bütün cinayetler PKK tarafından değil “Devlet” tarafından yapılmaktadır. Henüz olayın vukuu çok tazedir; ilk gün vahşetin adresinin PKK olduğu sanılırken bugün IŞİD olabileceği kanaatine dönülmüş, dolayısıyla HDP cephesi de rahatlamıştır. Şimdi ortada belli bir inceleme ve fail yokken “Devlet İstihbaratı”nı suçlamak hangi akıl ve i’zana sığar!
Yorumcular bu işin kime yarayacağı noktasından hareket edilerek ancak müsebbiblerin bulunabileceğini ifâde ediyor! Bu durumda Devlet İstihbaratı suçlanırken böyle bir facianın devletin ne işine yarayacağını iyi düşünmek gereklidir! Hadi Devlet ile Hükümeti karıştırıyorsak acz içinde bulunan Hükümet ve tek başına iktidar umudu bulunan AKP’nin ne işine yarayacaktır, reyleri mi artacak? Bu elim olayın iktidarsızlık olduğuna inanmayan insan var mı?
Geçen seçimlerde takdirlerine saygı duyacağımız Alevi cemaatinin çoğu HDP’ye rey verdi; buna söylenecek hiçbir şey yoktur! Lâkin bizler Aleviler’in Kürtleri biraz medenileştireceği kanaatinde iken şimdi onlar gibi konuşmalarına cidden akıl erdiremiyoruz! Geçmişte Aleviler’in isyankâr ruh halinden kaynaklanan bir eğilimle Türk marksizminin tamamen kendilerinden oluştuğunu biliyoruz! Ne fayda sağladı, Alevi kültürü mü gelişti, ne oldu? Gerçekte Türk Aleviliğinin bir ideolojiye mi ihtiyacı vardı, kırmızı kızıl demeden yabancı görüşlere sarıldılar! Alevilik başlı başına bir ideoloji değil midir? Ne yazık ki kendileri hiçbir marksisti Alevi yapamadılar ama marksistler bütün Alevileri kendi görüşlerine taşıdılar. Şimdi de HDP olayı böyle görülüyor! Bu sebeble bazı şeyleri hassas Hacıbektaş terazisinde tartıp ondan sonra düşüncemizi ifâde etmeliyiz!
Hürmetle.