Ayakkabı Bot ve çizme Günlük ayakkabı Bot ayakkabı modelleri Çizme ayakkabı Terlik ayakkabı Sandalet Babet Spor ayakkabı Topuklu ayakkabı İç giyim Mayo Çorap Fantezi giyim İç çamaşır takımları Sütyen Gecelik Pijama takımı Gece elbisesi Plaj giyim Giyim Büyük beden Tesettür Etek Trenckot tarz eşofman takımları bayan Mont Gömlek Pantolon T-shirt Sweatshirt Kırmızı elbiseler Ceket Çanta Çanta aksesuarlar Bebek bakım çantası Spor çanta Okul çantası Laptop çantası Portföy çanta Bel çantası Postacı çantası El çantası Sırt çanta Bebek bakım çantası Omuz çantası
Milletleri ayakta tutan ve yarınlara ait tasavvurları nesillere aktaran en dinamik anlayış, ülkücü şuur ile mümkün olmaktadır. Ülkücü şuura sahip olmayan toplumlarda ise bütün algı, bireysel beklentiler çerçevesinde şekillenmektedir.
Tabi burada esas olan ülkülere kaynaklık yapan değerler ve o değerlerin doğru bir şekilde toplumla buluşturulması büyük önem arz etmektedir.
Türk milletinin bünyesinde barındırdığı ülkücü anlayışa, Türk milliyetçiliği ideolojisine baktığımızda iki temel kaynaktan beslendiği aşikardır. Bunlardan biri İslam inancı diğeri de Türk töresidir.
Nurettin Topçu’nun “Siyaset ve Mesuliyet, Vazife Adamı- Kalp Adamı” başlıklı yazısındaki şu ifade ülkülerimizin kaynağını gayet güzel belirtmektedir:
“Alem nizamı içinde enginleşen, ferdiyetimizin sınırlarını çok aşan bir mesuliyet davası, mesul olmak iradesi, bizi kurtuluşumuza eriştiren ve insanlığa asıl manasını bağışlayan bir ülkü, belki de bütün ülkülerimizin kaynağıdır.
Evet, mihenk noktası burası. İnsanlığa asıl manasını bağışlayan bir ülkü…
Bugün milletimize istikamet belirlemeye çalışanlara baktığımız zaman şu tavırlar ve görüntülerle karşılaşıyoruz:
“Kürsüde konuşan hatip, kalbinin sirayet kuvvetinden ziyade jestleri ve görünüşü ile etrafında hayret uyandırmaya çalışıyor.” ifadesinde olduğu gibi cemiyet hayatını şekillendirmeye çalışanlar, milletin mazisinden sıyrılıp atisini menfaat ağları ile örmeye çalışmaktadırlar.
Bir kısım siyaset adamı fitneler peşinde koşarken medya da bu fitne tohumlarını milletin dimağına saçmaktadır.
İnsanımızı ülkülerine yabancı bir hale getiren irade, onu ya ikbal ya da bir servet kudretinin esiri haline sokmaktadır.
Şimdi çağrı ülkücüleredir:
Öncelikle, Ülkücü şuur un bir mesuliyet hareketi olduğunu hatırlayarak, ülkücü iradenin toplumla bütünleşmesi sağlanmalıdır. Bunun ilk adımı da ülküleri hayata değil, hayatı ülkülere göre şekillendirerek başlamak ilk adım olmalıdır.
Ardından “adalet ve ahlak aşkı” diyebileceğimiz bir hareket ahlakı, mefkureye kaynaklık yapan bütün mesuliyet sahiplerini sarmalıdır.
Gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.
Sonrası, yaşatma ideali için, millet ruhunun muzaffer olması için, milli ruhun hakimiyeti davasını, bayrak yaparak beklentisiz bir koşu başlayacak.
Ülkücüler!
Buna neden mecbursun?
Çünkü:
“ Yarınki Türkiye’nin kurucuları, yaşama zevkini bırakıp yaşatma aşkına gönül verecek, sabırlı ve azimli, lakin gösterişsiz ve nümayişsiz çalışan, ruh cephesinin maden işçileri olacaktır.”