Türk Ocakları Genel Merkezi tarafından 5 Mart 2016 tarihinde Ankara Gürkent Otel’de Şube Başkanları İstişare Toplantısı düzenlendi. Toplantıda Türk Ocakları’nın teşkilat meseleleri, yapılan faaliyetler ve planlanan çalışmalar konuşuldu. Toplantının sonunda bir sonuç bildirgesi açıklandı.
Programın açılış konuşmasını Türk Ocakları Genel Başkanı Prof. Dr. Mehmet Öz yaptı. Genel Başkan Öz, ülke gündemini ve Türk Ocakları’nın bakışını değerlendiren bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşmanın satırbaşları şöyleydi:
“Tarihin hızlandığı bir dönemden geçiyoruz. Bir yandan Ortadoğu merkezli olarak İslam dünyasının siyasi haritası yeniden çizilerek Müslümanlar arasında tarihten gelen fay hatları derinleştiriliyor ve bunlara yeni ihtilaf ve çatışma alanları ekleniyor bir yandan da ülkemizin içinde aynı manzaranın yaygınlaşması için çalışılıyor.”
“BU TOPRAKLARININ GEÇMİŞİNİN AYRIŞTIRMA UNSURU YAPMAK SON DERECE TEHLİKELİDİR”
“Artık hatalar üzerinde tartışmak değil, içinde bulunduğumuz açmazdan çıkış için birliğimizi güçlendirmek zamanıdır. İçerideki kutuplaşma ve ötekileştirme siyasetinin zararları dış siyasete de yansımaktadır. Bu, son derecede hatalıdır. Ancak burada ülkeyi 13-14 yıldır yönetenlere de önemli bir sorumluluk düşmektedir. “90 yıllık parantez”, “Yeni Türkiye” vb. sloganların cazibesiyle bu toprakların geçmişini bir ayrıştırma unsuru haline getirmek tehlikeli bir yoldur. Türkiye elbette yenileşmeye, değişmeye devam edecek ama bunu bir cihan harbinin yıkıntılarından millî devleti inşa edenlerin hatıralarına saygısızlık yaparak değil…”
“Bundan sonra bize dayatılmak istenenlere karşı, yeni Ortadoğu haritası projesini asla hatırımızdan çıkarmadan kendi politikamızı belirlemeliyiz. Zira, bize hayırhah gösterilen “müzakere” masalarının hangi alçak ve hain saldırılarla sonuçlandığını “çözüm süreci” denemesi açıkça göstermiştir.”
“TÜRKMEN COĞRAFYASI SİLİNİYOR”
“Suriye savaşının başından itibaren IŞİD, hem ABD hem de Rusya açısından bölgedeki planlarının tahakkukunu sağlamada çok gerekli ve elverişli bir araç olageldi. IŞİD’le mücadele bahanesiyle Suriye’deki muhalifler eziliyor, Türkmen coğrafyası siliniyor. PYD kantonları arasındaki, nüfusunun çoğunluğu Araplar ve Türkmenlerden oluşan bölgelerde etnik temizlik uygulanıyor ve adım adım Suriye’nin kuzeyinde bir “PYD Kürt koridoru/kuşağı” gerçekleştiriliyor.”
“TÜRKİSTAN’LA İLİŞKİLERİMİZİ GELİŞTİRMELİYİZ”
“Bugün hem Türkistan coğrafyası, Rusya ve Balkanlardaki soydaş ve akraba topluluklarla hem de Ortadoğu’daki kardeşlerimizle kardeşlik ve eşitlik temelinde ilişkilerimizi derinleştirmemiz doğru bir politikadır. Bununla birlikte son derece hassas bir politik ve kültürel düzlemde hareket edenlerin, fincancı katırlarını ürkütmemeye özen göstermesi de aynı derecede elzemdir. Hesapsız kitapsız meydan okumalar; daha sonra bizi yüzyıllardır vatan toprağı olan Süleyman Şah Türbesi’ni bile koruyamayıp yerinden Türkiye sınırına taşımak, Irak’ta “eğitim amaçlı” bulunan birliklerimizi, en büyük “müttefikimiz”in de katıldığı bir koronun ikazları üzerine geri çekmek zorunda bırakır. Terör örgütü ilan ettiğiniz bir yapıya, ülkeniz toprakları üzerinden yardım gitmesine izin verirseniz sonra sizin şehirleriniz cephanelik hâline getirilir.”
“TÜRKMENLERİN STATÜSÜ GARANTİ ALTINA ALINMALIDIR”
“Türk devleti artık, gerçekler ışığında hareket ederek Ortadoğu’da aleyhimize meydana gelecek olumsuz gelişmeleri engellemelidir. Bunun için evvelemirde Suriye’nin kuzeyi için tasarlanan oluşuma karşı açık tavrımız devam ettirilmeli; Suriye’nin bölünmesi mukadder ise Bayır-Bucak ve Halep Türklerinin statüleri, Türkiye’nin teminatı altına alınmalıdır. Kuzey Irak Yönetimi’nin Irak’taki Türk coğrafyasını silmeye yönelik politikasına karşı, bölgede Kürt, Arap ve Türklerin bir arada ve eşit bir şekilde yaşayabileceği yeni bir yapılanma için girişimde bulunulmalıdır.”
“TERÖRÜN VERDİĞİ TAHRİBATTA ‘ÇÖZÜM SÜRECİ’ SORUMLUDUR”
“İçeride sözde çözüm, aslında çözülme olduğunu ta başından beri belirttiğimiz sürecin bölgede meydana getirdiği tahribat ortadadır. Bütün ikazlara rağmen “alan hâkimiyeti”ni kurup güçlendirilmesine izin verilen örgütün şehirlerde yürüttüğü isyan hâlen devam etmektedir. Bu kalkışma, çok derin sosyal ve psikolojik olumsuzlukları da beraberinde getirmektedir. Bu vahim tablodan, “çözüm süreci”nde benimsenen “görmezden gelme” siyasetinin müellif ve uygulayıcıları sorumludur.”
“TÜRKLÜK VE TÜRKÇE ASLA TARTIŞMAYA AÇILAMAZ”
“Türkiye’de yeni bir anayasa yapma zarureti konusunda bir mutabakat oluşmuştur. Burada bizim açımızdan temel problem, yeni anayasada Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ilkelerinin, yurttaşlık tanımının ve özellikle üniter millî devlet yapısının ne şekilde devam edeceğidir. Özellikle kolektif kimlik taleplerinin kabulü ve anayasada etnik temelde statü verilmesi hâlinde, bu durum ileride kaçınılmaz şekilde ayrışmaya zemin hazırlayacaktır.”
“Tarihin ve medeniyet müktesebatımızın bir sonucu ve muhassalası olan Türklük üst kimliği ve devlet dilinin Türkçe olması tartışmaya açılmamalıdır.”
“Türk milletinin adının, ülkemizdeki bilmem kaç etnik gruptan biri olduğu gibi bir safsatayla anayasadan çıkarılmasının düşünülmesi dahi hem gerçeğe ihanettir hem de bu milletin geleceğine… Türk Ocakları ve bir bütün olarak Türk milleti buna asla izin vermez.”
“Türkiye’nin Ortadoğu’yla ilgilenmesi elbette şarttır ama dış politikada Orta Asya ve Türk dünyası faktörünün önemiyle mütenasip bir tarzda değerlendirilmesi de zaruridir.”
Genel Başkan Prof. Dr. Mehmet Öz’ün konuşmasının ardından istişare toplantısına geçildi. Toplantıda Genel Merkez ve şube başkanları tek tek söz alarak gündemdeki konuları değerlendirdiler. Akşam saatlerine kadar süren toplantının sonucunda yayınlanan sonuç bildirgesi ise şöyle:
“TÜRK OCAKLARI ŞUBE BAŞKANLARI İSTİŞARE TOPLANTISI (5 MART 2016, ANKARA) SONUÇ BİLDİRİSİ
Türk Ocakları Genel Merkez Yönetim Kurulu ve Şube Başkanları istişare toplantısı sonunda, ülke ve dünya meseleleri özelinde yapılan görüşmeler hakkında aşağıdaki bildirinin kamuoyu ile paylaşılmasına karar verilmiştir.
1-Türk-İslâm âleminin yegâne umut kaynağı olan Türkiye ve Türk milleti, içeriden ve dışarıdan kıskaca alınmaya ve kaosa sürüklenmeye çalışılmaktadır. Yüz yıl sonra medeniyet coğrafyamızı yeniden parsellemeye kararlı küresel güç odaklarının ve onların işbirlikçilerinin planlarına karşı uyanık olmakla kalmamalı, kendi medeniyet tasavvurumuz çerçevesinde kendi irademizi yansıtan siyasetleri geliştirmeliyiz.
2-Irak’takine benzer şekilde Suriye’de de Türkiye’yi kuşatacak bir PYD/PKK koridoru oluşturulmasına karşı kararlı duruşumuz devam etmeli, Türkmen coğrafyasının, Irak ve Suriye’deki Türk varlığının silinmesine karşı her türlü tedbir alınmalıdır.
3-Sözde çözüm sürecinin azdırdığı bölücü terör örgütü ve yandaşlarına karşı etkili ve kararlı mücadele artarak devam etmeli, bölge halkının hayatı bir an önce normalleştirilmelidir. Ülkemize yönelik bu büyük suikastin iç ve dış unsurlarından muhakkak hesap sorulmalıdır.
4-Türkiye’nin birlik ve bekasının ağır bir tehdit altında olduğu bir ortamda kutuplaşma ve gerginlik politikaları terk edilmelidir. Bu meyanda anayasa çalışmaları etrafında cereyan eden gereksiz ve zararlı polemiklerden vaz geçilmelidir. Kapsayıcı, kuşatıcı Türk kimliği ve millî devlet-üniter yapı çerçevesinde parlamenter sistemi güçlendiren yeni bir anayasa yapılmalıdır. Anayasadan Türk milleti tanımının çıkarılmasına asla müsaade edilemez. Türk devletinin temel nitelikleri asla tartışma konusu yapılamaz.
5-Türk milliyetçileri içe değil dışa dönük bir mücadele kavramını bütün yönleriyle hayata geçirmek için yeni bir anlayışla siyasetten sivil topluma bütün örgütlenmelerde bir nefis muhasebesi yapmalıdır. Türkiye’nin, Türk-İslâm âleminin ve insanlığın ihtiyaç duyduğu yeni sesi çıkaracak, yeni nefesi üfleyecek güç, tarihimizden aldığımız ilham ve geleceğe dair tasavvurumuzla mümkün olacaktır.
6-Türkiye’yi ve Türk Milletini etnik ve mezhebî hatlarda bölmeye çalışanlar karşısında yıllardır yaptığımız gibi aynı şevk ve inançla haykırıyoruz:
BİZ HEP BİRLİKTE TÜRK MİLLETİYİZ.”