Millî Düşünce Merkezi Hamamönü, Kabakçı Konağı Sohbetleri’nde bu hafta, ölüm yıldönümünde (21 Mart 1973), Âşık Veysel anıldı.
Konuşmacılar, Prof. Dr. Özkul Çobanoğlu ve Âşık Veysel’in torunu Gündüz Şatıroğlu‘ydu.
Gitar ve bağlama eşliğinde söylenen türküler de programı uygulamalı hale getirdi.
Kabakçı Konağı’nda, çoğunluğu genç ve ilgili bir topluluk iki saat süren bir güzel akşam yaşadı.
Özkul Çobanoğlu, halk edebiyatımızın kudretli isimlerinden biri. Âşık Veysel’i anlamak için geleneği bilmek gerektiğinden bahsederek kısa bir tarihî seyir verdi. Söyledikleri arasında meâlen vereceğimiz şu noktalar öne çıktı. “Âşık Geleneği”, mitolojik çağlardan itibaren yerleşmiş, kökleşmiştir. Türk Edebiyatı’nın değişmez ve çok yönlü ihtiyaca karşılık gelen verimleri arasındadır. Haberleşmeden eğlenceye kadar bir dizi ihtiyacı karşılar. Yeni zamanlara kadar kahve-kıraathane kültürü, bir bakıma âşıklarla şekillenirdi. 300 Ermeni âşık olduğunu pek az kimse bilir. Kültürümüz okumuş edebiyatı yanında halk edebiyatıyla da böyle bir etki ve derinleşme sağlamıştı. Bir kaç nesil önceye kadar saman kâğıdına basılı destanlar satılırdı.
“Âşık Veysel’i böyle bir gelenek genişliği içinde düşünmek gerekir. Yaşadığı dönemde, öne çıkmış, itibar edilmiş tartışmasız bir sanatkârdı. Devlet seviyesinde ilgi görürdü. 1973’de vefatından sonra, bu ilginin aynı seviyede devam etmediğini görüyoruz. Bugüne kadar azalarak gelmiştir. Halk Edebiyatı’nın itibarı da buna paralel bir seyir izlemiştir.”
Çobanoğlu, “Aşık Veysel; Cumhuriyet döneminde, Türk insanda oluşan yeni kültürel terkibi idrak ettiği isimdir.” değerlendirmesini yaptı.
Gündüz Şatıroğlu, dedesine bağlılığını söyleyerek başladı. Ailenin büyük değerini, milletin değeri halinde duymanın sorumluğuna dikkat çekti. Duygulu bir bilgilendirmeydi. Konuşmasını şiirlerinden örneklerle vererek semboller dünyasını açtı. Görüldü ki, şiirlerinde tasavvuf sembolleri ile gerçek duyuş ve düşünüşler iç-içedir. Gündüz Hanım bunu, “Dedem Aşık Veysel; şiirlerine doğaya aşkla başlamış, son yolculuğuna doğru şiirleri, ilahi aşka evrilmiştir. İşte benim gözlerimi açan da; onun bu sırlı ilahi aşk şiirleridir.” diye anlattı. Özellikle aşk şiirlerinin bu çok yönlülüğünü veren örnekler seçmişti. Vatan duygusu ve Türklük sevgisi üzerinde ayrıca durmak gerektiğini vurguladı. Başkanı bulunduğu Âşık Veysel Derneği’nin, Sivrialan Köyü’ndeki Âşık Veysel Müzesi’ni geliştireceğini, aile ferdlerinden başlayarak onu tanıyanların hatıralarının toplanacağını söyledi.
Konuşmacıların kısa sunuşlarından sonra sorulara geçildi. Bazı şiirlerinin arka planını merak eden sorular geldi. Canlı bir tartışma havası yaşandı.
Konuşma aralarında Âşık Veysel’in sekiz eseri icra edildi. Bir kısmına salondakilerde koro halinde katıldı.
“Uzun İnce bir yoldayım” ve “Benim sadık yârim kara topraktır” bunlar arasındaydı.
Yeniçağ