MİLLETLERİN DOSTLARI ve DÜŞMANLARI YOKTUR
Kenan EROĞLU
trendbet canlı casino“Milletlerin dostları yoktur. Milletlerin düşmanları da yoktur. Milletlerin menfaatleri vardır.“ denilir.
Bu konu İngilizler tarafından geliştirilen ve adlandırılan bir tabir olduğu söylenir. Bu tabiri bizler de çoğu zaman duyar bazen de beğenir ve yeri gelince söyler-kullanırız. Bu söz belki İngilizler için geçerlidir. Belki de onlar için doğrudur.
Yeryüzünde insan toplulukları milletler halinde yaşamaktadırlar. Hatta milletler de teşkilatlanarak birer devlet kurmuşlar ve o devletin çatısı altında yaşamaktadırlar. Yeryüzünde teşkilatlanamamış ve devletini kuramamış topluluklar da vardır. Bu gibi topluluk ya da milletler her zaman sömürgeci devletlerin sömürmesinden kurtulamamışlardır. Günümüzde de kendi çabaları ile teşkilatlanıp devlet halinde tarih sahnesine çıkamayan topluluklar yine sömürgeci batılıların plan ve projeleri ve ayarlama ve atamalarıyla devlet şeklinde görünmüş olmalarına rağmen, yine batı sömürgecilerinin kıskacından kurtulamamışlardır.
Bu meydana gelen ya da getirilen milletler devlet teşkilatı altında toplanan topluluklar ne aynı dine mensup insanlardan, ne aynı ırka mensup insanlardan, ne aynı soydan gelen insanlardan, ne aynı kültürlerden gelen insanlardan, ne coğrafi bir bölgenin insanlarından meydana gelmektedir.
Günümüz dünyasında insanları olduğu gibi milletleri-devletleri meydana getiren o milleti meydana getiren ve o devletin çatısı altında bulunmanın esasını menfaatler ilişkisi belirlemektedir.
Batılı güçlerin, birinci dünya savaşından sonra Ortadoğu ve Afrika’da meydana getirdikleri suni devletler yukarıda belirttiğimiz tasniflerin dışında kalmaktadır. Bu oluşturulan devlet ve devletçiklerin haritaları, sınırları cetvelle çizilerek bir birinden ayrılmış ve başlarına da Kral, Emir, Sultan, Başkan vs. adları altında adeta birileri tayin edilerek o ülkelerin idareleri bunlara verilmiş fakat her halükarda bu idareciler batılı devletlerim emir ve direktifleri altında hareket etmişler veya etmeye mecbur bırakılmışlardır.
Yeryüzünde bulunan milletlerin sadece ve sadece kendi menfaatleri için çalıştıkları, menfaatlerini gözettikleri ifade edilirken, Milletler dostluklarını ve düşmanlıklarını sadece kendi milli menfaatleri doğrultusunda kullanırlar demek isteniyor.
Batı kendi menfaatleri için doğuyu her zaman sömürülecek ve güdülecek bir şekilde görmüştür. Doğunun ve Afrika’nın hatta Güney Amerika’nın zenginliklerini çok acımasız bir şekilde sömürmüş gerektiğinde soykırımlar yaparak menfaatlerini korumuş ve kollamışlardır.
Fakat şurası unutulmamalıdır ki biz Türk Milleti için durum değişir. Biz tarihte olaylara Milletimizin menfaati açısından bakmadık. Bizim başka hedeflerimiz vardı; “Allah’ın adını yükseltmek, İnsanlığa hizmet etmek, adaleti tesis etmek” biz dışımızdaki insanlara böyle baktık. Bize saldırı olmadıkça biz kimseye saldırmadık, kimseyi arkadan vurmadık, masum insanlara zulüm yapmadık. Tüm insanları Allah’ın emaneti olarak kabul ettik. Tarihte bizim yöneticilerimiz Atam Oğuz Handan beri böyle gördüler, böyle uyguladılar. Çevremizde bulunan devletlere, dünyada bulunan devletlerle ilişkilerimize bu açıdan baktık. İlişkilerimiz ona göre şekillendi.
Yani, kısaca biz batılılar gibi emperyalist amaçlarla hareket etmedik. Asla emperyalist olmadık. Bizim kimsenin toprağında gözümüz olmadı, şimdi de kimsenin toprağında gözümüz yoktur. Kimsenin iç işlerine karışmayı düşünmedik. Oralarda bulunan akrabalarımıza elimizden bir şey gelmediği zamanlarda sadece üzüldük, kardeş ve akrabalarımızı asla unutmadık. Birlikte yaşadığımız topluluklara hep değer verdik.
Bölgemizde ve komşularımızda meydana gelen olaylara da bu açıdan yaklaştık. Buna karşılık hak etmedikleri iktidarları diktatörce kullanan ve halkını ezen yönetimlerle (düşman olarak değil ama) problemimiz olacaktır. Oralarda bulunan akrabalarımızın hakkını koruyup kollamak her zaman bize düşer.
Bu durumda; Peki bizim ezeli ebedi düşmanlarımız ve ebedi dostlarımız yok mudur? Sorusu sorulabilir.
Bizim yani milletimizin düşmanları elbette vardır, fakat bizim kimseye düşmanlığımız yoktur bizim nefret edebiyatımız da yoktur. Biz sevdiklerimizi ve düşmanlarımızı Allah’ın emri doğrultusunda sever ve düşmanlık yaparız. Bizim temel prensibimiz müsamaha ve hoşgörüye dayanır. Ne kadar uzakta olursa olsun yeryüzünde dostlarımız vardır. O dostlarımızın hakkını gözetmekte bizim vazifemizdir.
Fakat başka milletler gibi davranacak olursak bizim de ebedi düşmanlarımız olması gerekir ama yoktur, Bize sığınan herkese kapımız açıktır.
Yüzyıllarca savaştığımız, büyümesi genişlemesi bizim toprak kaybımız sebebiyle olmuş olan Rusya’da 1917 ihtilali sonucunda Lenin iktidara gelince, rejim muhalifleri İstanbul’a sığınmışlardır. Hâlbuki belki de yüzyıllardır aramızda savaşlar olmuş husumet olmuş, pek çok toprağımız ellerine geçmiş olmasına rağmen yine de kendilerine sığınak olarak biz Türkleri görmüşlerdir. Neden çünkü: Türk milletinin adaleti dünyada dillere destandır. Bizim idaremizde yüzyıllarca yaşayan çeşitli dilden, çeşitli dinden ve çeşitli ırktan insan topluluklarını, biri birlerinin hakkını diğerine yedirmeden adaletle hükmettiğimizi dünya bilmektedir. Çünkü tarihte de böyle günümüzde de böyledir ve boşuna “Osmanlı insanlığın son adasıdır “ denilmemiştir.
Günümüze gelecek olursak Doğu Akdeniz’de meydana gelen faaliyetlerimiz, Fransa ile girdiğimiz olumsuzluklar nedeniyle Arap devletlerinin yanımızda yer almak yerine karşı tarafta yer alması konusunu da bu açıdan değerlendirmek lazımdır. Biz yüzyıllarca ve belkide binlerce Haçlı ordusunu tek başımıza karşılamış ve göğüslemiş bir milletiz. Bu asla unutulmamalıdır.
….
Sözün Özü:
Dündar Taşer’in dediği gibi Türk Milleti’nin temel vasfı: “Türk’e zarar vermeyene müsamaha, Türk’e fayda vereni himayedir.”
Avast Satın Al