Kadir KESKİN
Almanya Bielefelt’deki “ Ben Babamı Sevmiyorum” diyen öğrencim, Özel Bornova Koleji’nde babasına hakaretler eden öğrencim, övey babasıyla aynı evde kalmak istemeyip Manisa Lisesi pansiyonunda kalmak isteyen öğrencim, “ Övey babama bir zarar vereceğimden korkuyorum” diyen kız öğrencim. Hangi birisini yazayım. Alın işte geçtiğimiz yıllarda parçalanmış aile kızlarımızdan biri: “Bursa’nın Osmangazi ilçesinde annesini döven üvey babasını bıçaklayarak öldüren 20 yaşındaki genç kız, adliyeye sevk edildi. Genç kızın gözyaşlarını tutamadığı görüldü” ( Osmangazi– Bursa) Şimdi ben soruyorum: “ Burada katil kim?” Genç kızımız mı, yoksa boşanıp onu övey baba yanında yaşamaya mahkûm eden öz baba ve anne mi? Siz bu soruya nasıl cevap verirsiniz bilemem. Ama ben sorunun cevabını betonarme duvarlar arkasında gençlik cezaevlerinde görüyorum.
Kim bilir cezaevleri dışında ülkemizde parçalanmış aile çocuklarından daha kaç çocuk, aynı sıkıntı ve bunalımı yaşıyor? Annesi babası sağ iken, Övey baba ile övey anne elinde büyüyen bu çocukların psikolojik sıkıntılarını tahmin edebiliyor musunuz? Baharın yağmurların yağması, güneşin toprağı yalaması ile boynunu uzatıp çiçek açan bir çiğdemin üzerine düşen kaya parçası ne ise parçalanmış aile çocuklarının uğradığı psikolojik travma da bundan farksız.
Lütfen bir anda kendi çocuğunuzu ve kendinizi bu tür çocukların yerine koyun ve başınızı iki eliniz arasına koyun ve düşünün. Güle oynaya kurduğunuz yuvalarınızı bu çocukları düşünerek yıkmayın. Her evlilikte boşanmak için yüzlerce sebep olabilir. Boşanmamak için ise binlerce sebep vardır. Kolay değil iki ayrı insan fıtratının sentezi. İnsan okyanus gibidir. Ne kadar birbirlerini tanısalar da birlikte yaşasalar da zamanı gelince yeni yeni huyları ortaya çıkar. Dört yıl geçlerin deyimiyle ‘filört’ edip de evlenen öğretmenimin evlendikten iki ay sonra odama gelip de “İntihar etmek istiyorum Müdür bey”in hikâyesini www.kadirkeskin.net sitemden “ Okul Müdürlüğünün Günlüğünden” kitabımdan okuyabilirsiniz. Olayı anlatmaya köşem müsait değil. Evlilik bir “ SABIR” işidir?
Gençler bazı ünlü tiplerin gömlek değiştirir gibi karı-koca değiştirmelerine özenmesinler. Bunlar Dünyanın en mutsuz insanlarıdır. Bakmayın ekranlardaki kıkırdamalarına. Hiç kimsenin sahip olduğu ün (ŞÖHRET) devamlı değildir. Ünleri elden gittiğinde bunlar dünyanın en yalnız insanları olarak yaşarlar. Bizim kuşağın çok ünlü bir sinema artisti vardı C. S. Ahir ömründe gazeteci ile yaptığı röportaj daha dün gibi belleğimde tazeliğini koruyor. Gazeteci soruyor “ Günlerin nasıl geçiyor?” Cevap: “ Yalnızlık, yalnızlık, yalnızlık”. Ünüm, şöhretim varken kapımda Mersedesler sıraya girerdi. Şimdi ise kapımın önünden kaplumbağalar bile geçmiyor.” Sonunda C.S. Beyoğlu’nun arka sokaklarında ölü olarak bulundu ve cenazesini de İstanbul Belediyesi kaldırdı. ( Allah R. E.).
Evlilik bugün alınıp yarın satılan bir şey değildir. Sabırla koruğun helva yapıldığını söylemiş büyüklerimiz. Gençler bu konuda büyükleri dinlemeleri ve onların tecrübelerine değer vermelidirler. Seminerlerimde Enti püften sebeplerle yuvasını yıkıp da pişman olan genç bay- bayanların pişmanlığını içeren itirafları “ TELAFİSİ OLMAYAN PİŞMANLIKLAR “ adlı kitabımda üzülerek yazdım. Özellikle gençler TRT de yayınlayan “ Ömür dediğin” programı mutlaka izlemeliler. Geçenlerde 65 yıldır evliliğini sürdüren bir ninemize spiker sordu. “Uzun evliliğin sırrı nedir?” Cevap oldukça manidardı. “Söküğü olduğunda dikilen, eskidiğinde yamanan, kırıldığında tamir edilen bir kuşağız. Şimdikiler gibi eskiyince atılan bir kuşak değiliz yavrum” İşte Peygamberimizin ifadesiyle dünya cenneti olan evliliğin sırrı. Çocuklarını övey baba katili yapmak istemeyen parçalanmış aileler ve genç anne babalar lütfen birbirinizin iyi tarafını görün birbirinize tahammül edin ki çocuklarınızı heder etmeyin. Yarım asırdır gençlerle beraber olan bir eğitimci olarak parçalanmış aile çocuklarının psikolojilerini yakından gözlemledim. Parçalanmış aile çocuklarının dileklerini boşanan ve boşanacak anne babalara arz ediyorum:
Sayın Bakanım, “ Annelik” gibi ağır sorumluluğu omuzlarında taşıyan annelere bir de “Narkotik Polis” in sorumluluğunu da yüklemeyelim. Uyuşturucunun en büyük panzehiri Huzurlu ve Uyumlu bir yuvadır. Bunun dışında uyuşturucu ile mücadele teke tek sineklerle mücadeledir.
Genç bay ve bayanlara da bir çift sözüm var. Yukarıdaki parçalanmış aile çocuklarının feryadını dikkate alarak “Anne- Baba, Öfke – İnat ve Kin” yüzünden boşanıp da üç günlük dünya hayatınızı ne kendinize, ne de çocuklarınıza zehir edip de dünyada cehennemi yaşamayın.
Not: “ OKUL MÜDÜRÜNÜN GÜNLÜĞÜNDEN” adlı kitabımdan.